Birgün yazarı Kemal Ulusaler, yeni yılla birlikte yeni gelen zamları bugünkü köşesinde yazdı. “Yapılan zamlardan toplumun hangi kesimleri etkilenecek?” diye soran Ulusaler, “ Sanayici, dağıtım ve üretim şirketlerinin etkilenmeyeceği kesin. Sözün özü, olan yine yoksula olacak” dedi. Ulusaler, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz duayen sanatçı Münir Özkul'un canlandırdığı Yaşar Usta karakterine atıf yaparak, "Yaşar Usta gibi “Ben daha büyüğüm” deyip patronlara kafa tutmadıkça bu süreç böyle gider" ifadesini kullandı.
Uslusaler'in "Yoksula pahalı, varsıla ucuz elektrik" başlığıyla yayımlanan (8 Ocak 2018) şöyle:
Çalışma yaşamında yer alanların neredeyse yüzde 40’ının asgari ücretli olduğu bir ortamda asgari ücret oldukça önem kazanıyor. Açıklanan yeni ücret 1603 TL’ye bağlandı. Hemen ardından da bir hafta içinde gelen zam yağmuru altında o da şeker gibi eridi gitti. Emekçiye bu ücreti reva gören diye başlamak istemiyorum, zira komisyonda yer alan işveren zaten bu miktarı da çok bulmakta. Hükümet ise ‘enflasyon üstü’ masalıyla işveren hükümeti olduğunu bir kez daha kanıtladı. Tersi zaten beklenen bir şey değildi.
Sendikalar ise figüran olarak rollerini oynamış olmanın rahatlığı ve de pişkinliği içindeler. Hiçbiri çıkıp da öncelikle “Ey hükümet, sendikal örgütlenmenin önünü daha fazla tıkama, bırak sendikalı çalışma oranı yüzde 100’lere yaklaşsın. Emekçi grev hakkını özgürce kullansın, OHAL vb. nedenlerle grev hakkını engelleme ve emekçi işveren ile özgürce pazarlığını yapsın, hakkını söke söke alsın. Kendi ücretini kendi belirlesin. Çalışanlar arabulucu filan istemiyor, gölge etme yeter” demiyor, diyemiyor.
Sözünü ettiğim zam yağmurundan enerji de nasibini aldı. Elektrikte, dağıtım sistemi kullanıcısı tüm tarife gruplarına yüzde 8,41ile yüzde 8,91 arasında değişen oranlarda zam yapıldı. Şüphesiz üretici ve dağıtıcı için bu yeterli bulunmamakta. Gerek dövizin devamlı yükselen eğilimde olması, gerekse kaynak bedellerinin artması ile asgari ücret ve enflasyon artışı bahane edilerek yeni zamlar için nisan ayına yönelik şimdiden bastırmaya başlamış bulunmaktalar.
Özellikle doğalgaz kaynaklı elektrik üretimi yapan üreticiler zam kulisinin başını çekmekte. Zira BOTAŞ tarafından yayımlanan yeni tarifeye göre; BOTAŞ ile doğalgaz alım satım sözleşmesi imzalamış serbest tüketicilere uygulanan 2018 yılı doğalgaz toptan satış fiyatlarında artışa gidildi. Yıllık çekiş miktarı 300 bin metreküp ve altında olan tüketiciler için, elektrik üretim amaçlı kullanım fiyatına yüzde 4,8; yıllık çekiş miktarı 300 bin 1 metreküp ve üzerinde olan tüketiciler ile Organize Sanayi Bölgelerindeki tüketiciler için proses amaçlı kullanım fiyatına yüzde 13,6, elektrik üretim amaçlı kullanım fiyatına ise yüzde 4,8 oranında zam yapıldı. BOTAŞ 1 Aralık’ta da özel sektöre ait santrallere satılan doğalgazın fiyatında yüzde 8,4’lük artışa gitmişti. Bu işin fıtratı gereği elektrik üç ay sonra yeniden zamlanacaktır. Perşembenin gelişi çarşambadan belli.
Şimdi özelleştirme saldırıları başladığında özel sektör ve özel sektör vekili hükümetlerin ‘özelleşme ile ucuzluk, kalite ve şeffaflık gelecek’ aldatmacalarını olumlayanlara soruyorum; ne oldu? Fiyatlar her yıl artıyor. Kaliteden eser yok, yenilenmeyen alt yapı ve kesintilerle sık sık karşılaşıyoruz. Ya şeffaflık? 2016 yılında EPDK’nin ‘sadeleştirme’ adı altında tarife kalemlerini gizlemesi mi mesela? Güldürmeyin…
Elektrik zammı meskenler için yüzde 8,8 gibi görünse de daha fazlasını dolaylı yoldan hepimiz ödeyeceğiz. Zira zam oranı içindeki dağılımda vergilerden düşülüp dağıtım bedeli yüzde 34,9’dan yüzde 36,1’e çıkartılarak dağıtım şirketlerine kıyak söz konusu. O vergi düşüşünün de kimlerin cebinden telafi edileceğini hepimiz biliyoruz değil mi?
Şimdi gelelim yazının başlığına. Yapılan zamlardan toplumun hangi kesimleri nasıl etkilenecek?
Sanayici, dağıtım ve üretim şirketlerinin etkilenmeyeceği kesin. Ürettiklerinin üzerine koyarak zam oranlarının da üstünde fiyat belirlerlerken diğer yandan da çalışanlarının sırtına binecekler. Rekabet masalına kim inanır? Dünya ile rekabet eden bir özel sektörümüz varmış gibi… Bizdeki özel sermaye kefal balığına benzer, kocaman ağzı vardır ama dişleri yoktur, emerek beslenir.
Esnafın bir kısmı olumsuz etkilenirken büyük bir kısmı ise çalışanından kısıp, ürettiğinin üstüne koyarak bir şekilde çıkacak işin içinden.
Sözün özü olan yoksula olacak. Varsıl dağıtık sistem içinde yer alarak kendi elektriğini üretme avantajına sahip. Öte yandan enerjiyi verimli kullanan da o. Zira verimlilik ilk yatırım maliyeti isteyen bir olgu. Tek bir lambadan yola çıkalım. Cebinde 10 TL olan bir yoksul lambasını değiştirmek için markete gittiğinde önce eve ekmeğini alacak, kalan para ise bulabilirse ancak akkor flamanlı bir lambaya yetecek. 80 w.lık bir lamba alacak ve bu lambanın tüketimi için ayda 6 TL ödeme yapacak. Varsıl ise gidip 40 TL’ye bir led lamba alacak ve ayda 0,6 TL ödeyecek. Yoksul beş yılda ortalama 15 lamba satın alırken varsıl ledin uzun ömrü nedeniyle tek lambayla beş yılı tamamlayacak. Sonuçta, yoksul beş yılda lamba ve elektrik bedeli olarak 420 TL öderken, varsıl ise sadece 76 TL ödeyecek.
Bu sembolik örnekten de görüldüğü üzere her zaman kaybeden yoksullar olmakta; yani elektrik yoksula daha pahalı iken varsıla daha ucuza gelecek. Üstelik yoksula vergiden düşme yok, tam tersine dolaylı vergiler var.
Geçen hafta Münir Özkul ile Aydın Boysan bu dünyadan ayrıldılar. Münir Özkul’un canlandırdığı karakter Yaşar Usta gibi “Ben daha büyüğüm” deyip patronlara kafa tutmadıkça bu süreç böyle gider. Öte yandan Aydın Boysan’ın dediği gibi “Umutsuzluk ayıp”tır. Özellikle gençler için fevkalade ayıptır. Ayıp etmeyelim.