Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uluslararası yatırımcılarla da biraraya geldiği Londra temaslarının ardından haber kuruluşu Bloomberg'de yayımlanan değerlendirmede yatırımcıların ilk kez Erdoğan'ın seçim kazanma ihtimalinden heyecan duymadığı bildirildi.
Değerlendirmede şunlar yazıldı:
Yatırımcılar, 15 yıl önce iktidara geldiğinden bu yana ilk kez, Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni bir seçim kazanması ihtimalinden heyecan duymuyor.
Erdoğan iktidarının piyasalara artık siyasal istikrar ödülü sunmadığından endişelenen yatırımcılar, 24 Haziran’da erken seçim çağrısı yapılmasından bu yana Türk varlıklarında satış gerçekleştiriyor. Bu da liranın değer kaybetmesine ve uzun vadeli faizlerin rekor kırmasına yol açıyor.
Erdoğan’ın nihayetinde ekonomi konularında pragmatist olduğu kanısı yerini tek odağının büyüme olduğu korkusuna bırakıyor.
Londra merkezli Fidelity International’da 2 milyar dolarlık gelişen ülkeler tahvil fonunu yöneten Paul Greer, "Erdoğan’ın zaferi politika sürekliliğine işaret ederken piyasalar için en kötü sonuç olabilir. Yine de bu sonuç Türkiye piyasaları için en şaşırtıcı olmayan sonuç olacak" diye konuştu.
Erdoğan’ın son 16 yıldır hakim olduğu halk desteği ile 1990’lı yıllarda ekonomiyi altüst eden koalisyon dönemlerinin yerini alması hoş karşılanmıştı. Bu durum seçimin en ideal sonucu hakkında yatırımcıların kafalarını karıştırıyor.
Ancak Aberdeen Asset Management Plc’den RAM Capital’e kadar birçok fon bu kez durumun farklı olduğunu, Erdoğan iktidarının piyasalar tarafından olumlu algılanmayabileceğini belirtiyor.
Bu durum büyük ölçüde popülist ekonomik politikalardan geri adım atmayacağı sinyalini veren, seçimlerin favorisi Erdoğan’dan kaynaklanıyor. Analistler büyüme hızının sağlıksız ve sürdürülemez olduğunu belirtip, ekonomik dengesizliklere karşı önlem çağrısı yapsa da geçtiğimiz yıl Türkiye ekonomisi Çin’den hızlı büyümüştü.
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Erdoğan’ın ekonomi kurmaylarını toplamasının ardından Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Türkiye, büyüme odaklı ekonomi politikaları sayesinde bugünkü seviyesine gelmiştir. Ülkemiz, önümüzdeki dönemde de yine büyüme esaslı ekonomi politikalarıyla yoluna devam edecek" denilmişti.
Nisan ayında açıklanan yeni teşvik önlemleri de yatırımcıların endişesini artıran faktörler arasında. Yatırımcılar para politikasının lira cinsi varlıkları korumak için çok gevşek olduğunu ve cari açığın sürdürülebilir olmadığını belirtirken, Erdoğan’ın yüksek faiz memnuniyetsizliğinin Merkez Bankası’nın çift haneli enflasyondan kurtulmasını engellediği görüşünde.
Endişe sadece ekonomi dünyası ile sınırlı değil. Türkiye, Batı’daki geleneksel müttefiklerinden de uzaklaşıyor. Türkiye iki yıl önceki darbe girişiminin ardından uygulamaya konan olağanüstü hal ile yönetiliyor. Erdoğan’ın artan otokratik yönetimi ile birlikte Türkiye’nin arası en büyük iki sermaye kaynağıyla açılıyor: Almanya ve ABD. Öte yandan ABD, NATO müttefikine yönelik yaptırımları değerlendiriyor.
14 milyar dolarlık gelişmekte olan ülke tahvil fonunu yöneten Aberdeen Asset Management Plc’den Viktor Szabo, "Erdoğan ve partisinin seçim zaferi mevcut sürdürülemez politikaların devamı anlamına gelirse, bu açık bir şekilde iyi bir yatırım senaryosu olmaz" diye konuştu. Szabo "Ben daha yavaş ancak dengeli büyümeyi kabul eden, ani yükseliş ve düşüş döngüsünden kaçınan bir politika değişimi arıyorum" dedi.
Szabo, Erdoğan öncesi dönemdeki siyasi istikrarsızlığa dönüşün yatırımcılar için daha kötü olabileceğini eklerken, Erdoğan iktidarının yön değişikliğine gidebileceğini düşünmenin zor olduğunu, bu durumun piyasaları "iki arada bir derede bırakabileceğini" belirtiyor.
Bazıları için en iyi umut Erdoğan ve hükümetinin yönünü değiştirmesi. Bu argümana göre seçim zaferiyle birlikte Ak Parti, harcamaları teşvikle seçmenleri etkilemek veya kendisine yakın şirketleri mega altyapı projeleriyle ödüllendirmek için bir gerekçe görmeyecek.
ABN Amro Ekonomisti Nora Neuteboom, "Yatırımcılar seçimden sonra hükümetin kırılganlıkları artırmak pahasına büyüme adımlarını geri çekeceğinden ümitli. Biz böyle bir normalleşmenin gerçekleşeceğine ikna olmadık" diyor. Pazartesi günü Bloomberg TV’ye konuşan Erdoğan, seçimleri kazanırsa ekonomi ve para politikasında daha fazla rol oynayacağını söyledi. Erdoğan, "Birilerini bu rahatsız edebilir. Ama mecburuz. Çünkü vatandaşa hesap veren devleti yönetendir" dedi.
Erdoğan’ın bu açıklamalarının ardından lira dolara karşı rekor düşük seviyeye indi.
Lira rekor değer kaybı yaşarken, Türkiye özel sektörü de 336 milyar dolarlık döviz cinsi borç yükü altında sendelemeye başladı. Türkiye bankacılık sektörü büyümeyi sürdürmek için yurtdışı finansmana ihtiyaç duyarken, yurtiçi talep ve gayrimenkul temelli kalkınma modelinin ise enerjisi tükeniyor. Doların yükselişi ve daha yüksek ABD faizleri de borçlanmanın sürüklediği büyümenin maliyetini artırıyor.
Londra Merkezli RAM Capital’in fon yöneticisi Ogeday Topçular, "Türkiye ekonomik olarak 3-4 yıldır, belki de daha uzun süredir zorlanıyor. Hükümet tarafından alınan siyasi ve ekonomik kararlar ülkeyi daha kötü bir duruma sürüklüyor" diyor.
Topçular bunu, "Merkez Bankası bağımsızlığı, basın özgürlüğü, daha iyi dış politika yaklaşımı, daha iyi uluslararası ilişkiler, daha iyi Ortadoğu stratejisi ve iyileşen iç politika" olarak sıralıyor. Topçular’a göre geçmiş, bunları başarmanın uzak olduğunu gösteriyor.
Haziran 2015 seçimlerinde Türkiye’de parlamento çoğunluğu çıkmayacağının anlaşılmasından sonra siyasi çözümsüzlükle birlikte koalisyon senaryoları piyasaları sarsmıştı. Yabancı yatırımcı tahvil piyasasından 2,6 milyar doları çekmiş, Erdoğan tekrar seçim ilan edene ve Ak Parti parlamento çoğunluğunu kazanana kadar volatilite sürmüştü.
Capital Economics Kıdemli Gelişen Ülke Piyasaları Ekonomisti William Jackson, "Piyasalar her zaman Ak Parti zaferlerini pozitif görmüştü. Ancak bu, genel olarak daha fazla büyüme vaatleri verildiği için değil belirsizliği azalttığı için olmuştu. Öngörülemez politika ve reform eksikliğiyle artık yatırımcıların uzun vadeli beklentisi daha kötümser" diye konuştu.
Not: Haberin ilk yayımlandığı "Erdoğan'ın seçim zaferi piyasalara olabilecek en kötü ihtimal" başlığında çeviriden kaynaklı bir hata yaşanmıştır. Okuyucularımızda özür dileriz.