Yaz saati belgeseli çekerken tutuklanan akademisyen Sibel Tekin: Yüzlerce dakika çekimden bir görüntü seçip algı yarattılar

Yaz saati belgeseli çekerken tutuklanan akademisyen Sibel Tekin: Yüzlerce dakika çekimden bir görüntü seçip algı yarattılar

Kalıcı yaz saati uygulamasının özellikle kış aylarında öğrencilere ve çalışanlara olumsuz etkilerini anlatmak için çektiği belgesel sırasında tutuklanan akademisyen Sibel Tekin, "Yüzlerce dakika çekimim var. Otobüs bekleyenleri çekerken cezaevi infaz koruma memurlarının servis bekleme noktasını çekmişim. Asla bir kastım yok. Ama sadece onu çekmişim gibi algı yaratıldı" dedi.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Tekin‘i Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde ziyaret etti. 

Bir aydır tutuklu belgeselci Tekin, “Benim işim bu. Belgesel çekiyorum, sinema ve belgesel dersleri veriyorum. Kalıcı yaz saati uygulamasının kış döneminde topluma etkilerini konu alan bir belgesel çekiyorum. Kızılay, Dikimevi Tuzluçayır’da gün aydınlanırken nasıl bir hareketlilik var bunun çekimlerini yaptım. Yüzlerce dakika çekimim var. Duraklarda otobüs bekleyenleri çekerken cezaevi infaz koruma memurlarının servis bekleme noktasını çekmişim. Asla bir kastım yok. Kastım olmadığı diğer  çekimlerimden belli zaten. Ama sanki sadece onu çekmişim gibi algı yaratıldı” diye konuştu. 

Çakırözer de tutuklamanın adaletsiz olduğunu belirterek, “Çekim yaptı diye bir öğretim üyesinin bir aydır cezaevinde tutulması akıl alır gibi değil! Derhal serbest bırakılmalı” dedi. Çakırözer, Diyarbakır ve Ankara merkezli soruşturmalarda tutuklanan ve 7 aydır iddianame bekleyen 25 gazetecinin de bir an önce hâkim karşısına çıkarılarak kendilerini savunma imkanı verilmesini istedi. 

Tekin, Çakırözer’e tutuklanma hikayesini şöyle anlattı:

“Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesiyim. Sinema, belgesel, video çekim ve kurgu dersleri veriyorum. 2013’ten bu yana da toplumsal eylemleri çekip filmleştirmeye çalışıyorum. Birçok belgesel çektim, birçoğuna da katkı sağladım. Birkaç yıldır bu kalıcı yaz saati uygulamasının kış döneminde toplum psikolojisini nasıl olumsuz etkilediği üzerine bir belgesel çekmeyi düşünüyordum. Pandemi sonrası kısıtlamalar kalkınca harekete geçtim, planladım. Ankara’nın farklı yerlerinde gün aydınlanırken insanları, hareketliliği çekmeye başladım. 13 Aralık’ta Kızılay’da şehrin en hareketli noktası diye ilk çekimleri yaptım. 15’inde Tuzluçayır’da çekim yaptım. İşçi sınıfının sabah hareketliliğini çektim. Sonraki günler küçük sanayi çalışanları için Ostim’e ve öğrenci ağırlıklı 100. yıl Mahallesi’ne geçecek ve 21 Aralık’ta yılın en uzun gecesinin olduğu gün çekimleri Beşevler’de tamamlayacaktım.

"Tek bir kare için tutuklandım"

Tuzluçayır’da otobüs duraklarında bekleyenleri çektim. Sonra Dikimevi’ne kadar yürüdüm. O yol esnasında da çekimler yaptım. Metroya binip okuluma gittim. Gece 2’de eve polisler geldi. Yıllardır yaptığım tüm çekimleri topladılar. 15 SD, yedi harddisk, iki bilgisiyar ve kamerama el koydular. Gözaltı ve tutuklanma gerekçem çekim yaptığım yerlerden biri ceza infaz memurlarının servis bekleme noktasıymış. Bir de görüntüler arasında bir okul bahçesindeki polis ya da bir başka güvenlik kuvveti arabası varmış. Asla kastım yok. Olmadığı belli çünkü yüzlerce dakikalık başka çekimler var. Caddeler, parklar sokaklar var. Ama sanki sadece onları çekmişim gibi bir algı yaratıldı ve bir aydır sadece bu nedenle buradayım.

"Karanlıkta yaşama hissini anlatmak istedim"

Yıllardır belgesel çekiyorum. Tarihe not düşebilmek için özellikle toplumsal eylemleri çekiyorum. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında art arda gelen İŞİD saldırılarını konu alan, 'Ölüm Ne Yana Düşer Usta' belgeselinin yapımcılığını üstlendim. 'Beyaz Motosiklet – 68 Hikayesi' isimli belgeselimiz geçen yıl 6 Mayıs’ta ilk kez gösterildi. Tayfur Cinemre’nin, Hüseyin ve Sinan’ı taşıdığı meşhur beyaz motosikletin belgeseli. Liselilerin kendilerini zincirlediği eylemi çektim. Yine insan hakları konusunda, ‘Heykel’ isimli bir belgesel çektik. Bozcaada’da İsloMania isminde bir ada belgeseli çektim. Tekel direnişini, '1/78 Tekel' adı altında filme çektik. Bu sefer de sembolik olarak karanlığı yaşadığımız bir dönemde, gerçekte de karanlıkta güne başlamak nasıl bir etki yaratıyor onu aktarmak istedim. Ama kendimi cezaevinde buldum."

"Haber ve tweet'lerimiz nedeniyle tutukluyuz"

Çakırözer’in Sincan’da görüştüğü tutuklu gazeteci Diren Yurtsever de Ankara ve Diyarbakır‘da toplam 25 gazetecinin gazetecilik faaliyeti ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklandıklarını belirterek bir an önce hâkim karşısına çıkmak istediklerini söyledi. Yurtsever, şöyle dedi:

“Diyarbakır’da 16 gazeteci sonra da Ankara’da biz dokuz gazeteci tutuklandık. Onlar 7 aydır biz de üç aydır iddianame bekliyoruz ki neyle suçlandığımız görebilelim.  Dosyamızda gizlilik kararı var. Ama tutuklanırken önümüze delil diye yaptığımız haberler ve attığımız tweetl'er kondu. Diyarbakır’daki gazeteci arkadaşlarımız tutuklanınca onlarla dayanışma için mektup kampanyası başlattık. Terör örgütüne destek diye önüme suçlama olarak koyuyorlar.  İHD’nin hasta tutuklular listesini, Demokratik Modernite dergisini delil diye topladılar. Hatta Azınlıklar, Ötekiler ve Medya  diye bir kitap vardı evde. İsminde ,’azınlıklar‘ geçiyor diye onu da aldılar! Gazeteciler toplumun haber alma hakkı için çalışır. Bunun bedeli cezeaevi olmamalıdır. Haber alma hakkına, ifade ve basın özgürlüğüne önem veren  herkesle dayanışma bekliyoruz.”

"Bizi burada izole etmeye çalışıyorlar" 

Cezaevinde izole edildiklerini savunan Yurtsever, “Üç görüşmeci hakkımız var. Ama verdiğimiz isimler reddediliyor. Bizi burada izole etmeye çalışıyorlar. Tutuklu ve hükümlülerin sosyalleşebilmesi için spor saati var.  O spor saatinde yürümemizi engelliyorlar. Çünkü yürürken konuşuyormuşuz. Hiç konuşmadan sadece top oynamalıymışız. Böyle sosyalleşme olur mu!“ diye konuştu. 

"Akıl tutulması yaşanıyor"

Çakırözer de ziyaretleri sonrasında şu değerlendirmede bulundu:

“İşi belgesel çekmek olan, bugüne kadar binlerce öğrenciye sinema, belgesel çekimi öğretmiş olan bir akademisyen olan Sibel Tekin‘in çekim yapıyor diye tutuklanması ve bir aydır cezaevinde tutuluyor olması akıl alır gibi değil. Tam bir akıl tutulması. 23 Şubat’ta hakim karşısına çıkacak ama bu arada özgürlüğünden, derslerinden, ailesinden mahrum edilmesi büyük adaletsizlik. Sibel Tekin, bir an önce serbest bırakılmalıdır. Öte yandan tutuklu gazeteci ayıbı da sürüyor. Diyarbakır’da 16,  Ankara’da dokuz gazeteci aylardır tutuklu. Dosyalarında gizlilik var. Hiçbirinin iddianamesi hazır değil. Gazetecilerin terörü, şiddeti teşvik etmedikçe yazısı, yorumu, paylaşımı nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılması insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır. Ankara ve Diyarbakır’da tutuklu gazeteciler bir an önce hâkim karşısına çıkarılmalı, yargılamaları da tutuksuz sürdürülmelidir.”