Dünyaca ünlü yazar Paulo Coelho’nun son romanı ‘Hippi ’ Can Yayınları etiketiyle okurla buluştu. "Zor bir dönemde yaşıyoruz, özgürlük ve adalet için mücadele etmemiz şart" diyen Coelho, "Herkesin hayatına anlam katacak bir şey bu bence. Yapmamamız gereken en önemli şey ise sessiz çoğunluğun bir parçası olmak, bunu asla yapmamalıyız. Çünkü bu politik olarak en korkakça tavır" diye knouştu.
Cumhuriyet'ten Emrah Kolukısa'nın sorusunu yanıtlayan Yazar Coelho'nun açıklaması şöyle:
Yol ve serüven
-1970 yılında Avrupa’dan başlayıp İstanbul’da sona eren bir yolculuğu anlattığınız “Hippi” sizin bu zamana kadarki en otobiyografik romanınız. Bugün baktığınızda o yolculuktan size kalan ne oldu?
Ebeveynlerimin öne sürdüğünün aksine dünyanın hiç de korkulacak bir yer olmadığının farkına varmış olmak diyebilirim herhalde. Bu yolculuk bana en çok bunu gösterdi kuşkusuz. Serüvene atılmak ve güvenli bölgenizin dışına çıkmak, özellikle de gençlik yıllarında bence çok önemli ve herkesin deneyimlemesi gereken bir şey.
-Romanda gördüğünüz işkenceleri anlattığınız çok çarpıcı bir bölüm var. Burada size işkence yapanlardan birini “iyi işkenceci” olarak adlandırıyorsunuz. Bugün o “iyi işkenceci” ile karşılaşsanız, ona ne söylemek isterdiniz?
Ona şunu sormak isterdim: 60’lı yıllarda bir sürü insana yaptıklarından dolayı pişman mısın? Bunu sorardım... Ve ona şöyle söylerdim: Eğer cevabın HAYIR ise hâlâ 60’lardasın demektir ve hayaletler peşini bırakmamıştır. Yok eğer cevabın EVET ise kendini affet ve hayatına devam et, geçmişi değiştirmen mümkün değil çünkü.
-Romanın baş kişilerinden Karla aşkın hayatındaki işlevini asla keşfedemeyeceği sonucuna varıyor. Siz aşkın kendi hayatınızdaki işlevini keşfedebildiniz mi peki?
Aşkın bir işlevi olduğuna inanmıyorum ben. Aşk aşktır, hepsi bu.
-Yine Karla’nın cenneti son derece sıkıcı bulduğuna dair bir cümle geçiyor kitapta. Yaşadığı dönemin renkli, hareketli ve heyecanlı bir dönem oluşunun da bunda payı olsa gerek. Günümüze gelecek olursak, yaşadığımız dünyanın cehennemden çok daha korkutucu olduğunu da göz önüne alarak, cehennem hakkında ne düşünürdü Karla sizce?
Her şeyden önce uygarlık tarihinin sıkıcı bir döneminde yaşadığımızı düşünmüyorum. Aksine kendine göre büyük zorlukları olan bir dönemdeyiz, sıkıcı demek çok zor. Bu da adalet ve özgürlük adına mücadele etmemiz için bir sebep veriyor bize. Herkesin hayatına anlam katacak bir şey bu bence. Yapmamamız gereken en önemli şey ise sessiz çoğunluğun bir parçası olmak, bunu asla yapmamalıyız. Çünkü bu politik olarak en korkakça tavır.
- hippi döneminde geleceğe dair çok büyük umutlar vardı. Ne oldu da tüm bu umutlar yerini acılara, savaşlara, karanlığa bıraktı? Neydi yanlış giden?
Fazla naiftik. İyi niyetin ve insanları yargılamamanın yeterli olacağını düşünecek kadar saftık. Eğer bir hata varsa, o da bu saflığımızdır diye düşünüyorum.
-Kitabınızda İstanbul’a geldiğinizde ilk gördüğünüz manzaranın iki büyük camiinin minareleri olduğunu söylüyorsunuz. Bugün gelseniz muhtemelen iki çirkin gökdelen karşılardı sizi. Ne düşünüyorsunuz bu değişimle ilgili?
Dünyadaki her şehir değişti ona bakarsanız. İstanbul’un da zamanda donup kalacak bir hali yok, değil mi? İstanbul’un başına gelen değişimler Rio de Janeiro’ya da, Paris’e de oldu.
-Yine kitabınızda, otobüs şoförü Michael, Türkiye’nin laik bir ülke olduğunu söylüyor. Oysa bugün laiklikten gitgide uzaklaşan bir Türkiye var. Bunu nasıl yorumlarsınız?
Başka bir ülkenin politikaları üzerine yorum yapmayı doğru bulmuyorum, böyle bir niyetim yok. Başkaları da Brezilya hakkında görüş bildirmeye başlasa kızar, sinirlenirim. Her ülkenin vatandaşları yaptıkları seçimlerden mesuldür, politik tercihleri tamamen onları bağlar.
Coelho’ya göre hippi çağını, hippi ruhunu en iyi yansıtan 5 şarkı
1. “Homeward Bound” - Simon and Garfunkel
2. “Satisfaction” - The Rolling Stones
3. “Let It Be” - The Beatles
4. “Like A Rolling Stone” - Bob Dylan
5. “The House of the Rising Sun” - The Animals