Köşe yazarları, 12 Eylül darbesinin iki önemli ismi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı 12 Eylül davasını değerlendirdi.
(Vatan - Ruşen Çakır, 5 Nisan 2012)
(Radikal - Ezgi Başaran, 5 Nisan 2012)
Siz şimdi şu 12 Eylül iddianamesindeki ‘sembolik’ kurguya, ‘sembolik’ sanıklara ve bir şakaya dönüşen müdahil listesine bakıp karar vereceksiniz...
Tatmin oldunuz mu? Geçmişinizle yüzleştiniz mi? Katillerden hesap sordunuz mu? Zihniyetten arındınız mı? Siz bu sabah... Demokrasinin ve özgürlüklerin ülkesine mi uyandınız? Ya da bu dava sayesinde yakın bir gelecekte uyanacak mısınız?
Ezgi Başaran'ın yazısı için tıklayın...
(Radikal - Murat Yetkin, 5 Nisan 2012)
* “Bugün bana ‘Demirel’in sesi neden çıkmıyor?’ diyenler… Sizlerin sesi çıkmıyorken Demirel’in sesi çıkıyordu. Bir sisteme muhalefet etmek bugün 95 yaşındaki bir adama bunları sormak değildir, zamanında sormaktır. O zaman sorsaydın! Ben o zaman sordum. Ben 85 mahkemeye çıktım; konuşmam yasaktı, konuştuğum için çıktım.”
Murat Yetkin'in yazısı için tıklayın....
(Hürriyet - Ahmet Hakan, 5 nisan 2012)
- Referandumdan önce Kenan Evren’in bile yargı önüne çıkarılamayacağını düşünmüş ve bu düşüncemi yazmıştım.
- Referandumda bu konunun bir “kıtır” olarak araya sokuşturulduğuna, bir temeli olmadığına ikna olmuştum. - “Zamanaşımı” falan denilerek bu yargılama işinin geçiştirileceğini sanmıştım. Fakat yanıldım. 12 Eylül’ü topyekûn yargılamasalar da Kenan Evren’i sanık sandalyesine oturttular.
* * *
Bu durumda bana düşen mahcubiyettir. Hiçbir gerekçeye sığınmadan mahcubiyetimi ifade ediyorum.Hatta bazı kaba saba muarızlarımın dediğine de katılıyorum:
“Bu da bana kapak oldu”
Ahmet Hakan'ın yazısı için tıklayın...
(Hürriyet - Sedat Ergin, 5 Nisan 2012)
Bugün 12 Eylül döneminin Diyarbakır Cezaevi’nin yüz kızartıcı uygulamaları yok ama bölgede Kürt hareketinin önde gelen isimlerinin, seçilmiş belediye başkanlarının hapiste olması yine Kürt vatandaşların öfkesini çekiyor.
Özgürlükler açısından karşımızda duran tabloyu çarpıcı bir örnekle anlatmak gerekirse, 12 Mart’tan sonra 12 Eylül’de de tutuklanan yayıncı Ragıp Zarakolu’nun 2012 yılında yine hapiste (Kandıra-F tipi) olmasında düşündürücü bir çelişki yok mudur?
12 Eylül’den hesap sorma çabasının inandırıcılık kazanabilmesi için Türkiye’nin öncelikle demokratik sicili üzerine düşen gölgeleri ortadan kaldırması gerekiyor.
Sedat Ergin'in yazısı için tıklayın...
(Zaman - Mümtaz'er Türköne, 5 Nisan 2012)
12 Eylül'den önce ülkenin bağrına bir kan musluğu monte edildi. Başına geçip sonuna kadar açtılar. 1 Mayıs'ı, 16 Mart'ı, Maraş ve Çorum'u, MHP Genel Merkezi'ni hedef alan saldırıyı kim yaptı? 12 Eylül günü, bu musluğun başında oturanlar musluğu kapattılar. "Akan kan bir günde nasıl durdu?" sorusuna verilebilecek başka cevabı olanlar var mı? Görülmekte olan dava, bu kirli tezgâhları birkaç katliamın üzerindeki örtüyü kaldırarak hepimize gösterebilir.