'Yemekteyiz'i neden izliyoruz?

'Yemekteyiz'i neden izliyoruz?
Ekim ayından beri reyting sıralamasında en üstlerdeki yerini kaybetmeyen 'Yemekteyiz'de her hafta beş kişi birbirlerinin evine konuk oluyor ve 'damak tatlarına' en uygun yemeği arıyorlar. Yemekteyiz”, yayınlanmaya başladığı ekim ayından beri en çok sözü edilen programlardan biri. Reytinglere bakıldığında hep ilk üçe girdiği görülüyor. Köşe yazılarına konu olan, sosyologların ders olarak takip ettikleri bir yemek yarışması. Sofralar pek ahım şahım değil, pişirilen yemeklere gelince pek olağanüstü sayılmazlar. Evler de pek orta halli. Yani hiçbir yönü ile izleyiciyi özendiren bir durum yok. Ne “Ah işte hayalimdeki mutfak”, ne “Keşke şöyle muhteşem bir sofraya davet edilsem”, ne de “Şu nefis yemekleri ben pişirilebilsem veya tadabilsem” gibi hisler uyandıran bir program. Ama gelgelelim izleyici bunu seyretmeyi seviyor. “Yemekteyiz” Almanya, İngiltere ve Fransa’da yayınlanan ve en az ülkemizdeki kadar büyük ilgiyle izlenen “Come Dine With Me” yarışmasının Türkiye’ye uyarlanmış versiyonu. Yemek yapmaktan hiç anlamayanlar dahil her yaştan izleyicinin merakla takip ettiği yarışma o kadar büyük bir ilgi görüyor ki televizyonların en değerli vakti prime time’da hafta içi ana haber öncesi başlıyor, haberlerden sonra da devam ediyor. Yarışmacıların yaptıkları yemeklerle değil de kişilikleriyle öne çıktıkları ve bu açıdan BBG’yi andıran “Yemekteyiz” günlük konuşma dilimize “Damak tadıma uygun değil” kalıbını soktu. Yemek konusunda ne kadar az şey bildiğimizi ve yeni lezzetlere ne kadar kapalı olduğumuzu da hatırlattı. ‘Sevileceğini yayınlanmadan biliyorduk’ “Yemekteyiz”i hazırlayan ekibin başındaki Show TV İç Yapımlar Direktörü Caner Erdem: “Yemekteyiz’in sevilen bir program olacağını yayınlamadan biliyorduk. İzleyici profilimiz çok renkli. İşadamlarından ev kadınlarına kadar geniş bir kitle programı takip ediyor. Ölçümlerde AB kitlesinin reyting listelerinde ilk üçteyiz. ‘Yemekteyiz’in sevilmesinin altında yatan şeyin yansıttığı gerçeklik olduğu inancındayız. Zaten programa yarışma gözüyle bakmak yanlış olur. Aksine ‘reality-life style’ olarak tabir ettiğimiz bir formatı var. Para ödülümüzü de 10 bin TL gibi diğer yarışmalara oranla az bir miktarda sabitlememizin nedeni de bu. Biz yarışmayı değil, o süreçte yaşananları yansıtmak istiyoruz. Bu nedenle yarışmacıları kendi hallerine bırakıyoruz. Programda bir sunucu olmaması da bu yüzden.” Yapımcı Caner Erdem “Yemekteyiz”in star yaratmak istemediğini söylese de bazı yarışmacıların öne çıkmasını ve kısa sürelik bir şöhrete sahip olmalarını da engelleyemiyor. “Yemekteyiz”in artık sokakta eskisi kadar rahat yürüyemeyen bazı yarışmacılarına göz attık. - “Yemekteyiz”in ilk haftaki yarışmacılarından mimarlık öğrencisi Armağan güzelliği ile adından çok söz ettirdi ama ne yazık ki güzelliği 10 bin TL’yi almasına yardımcı olamadı. -Hasan Çiftçi inşaat işiyle uğraşıyordu ve bir ızgara salonu vardı. Kriz nedeniyle 25 yıllık eşiyle arası bozulmuştu. Bu nedenle kendini misafirlerine “Burası bekâr evi, ancak bu kadar” diyerek savundu. Çiftçi’nin en çok tartıştığı kişi ise eski balerin ve Yeşilçam emektarı menekşe gözlü Sahra hanımdı. Sahra Gülyüz‘e misafir olduğu akşam şişe suyu yerine musluk suyu içmek için ısrar ederek ona zor anlar yaşattı ve tabağındakilere hiç dokunmadı. Sahra hanım Hasan beyle yarıştığı dönemde birinci olamadı. “Yemekteyiz”in bayram haftası için hazırladığı özel bölümde de şansını denedi. Hijyen sorunu peşini bırakmadı ve bir türlü çözemediği “kıl problemi” yüzünden yine ödülü kazanamadı. - “Yemekteyiz”in en renkli yarışmacılarından dört yıldır Türkiye’de yaşayan ve özel bir okulda İtalyanca öğretmenliği yapan Alessandro Grieco‘nun sevimli aksanı ve samimi tavırları çok sevildi. Alessandro’nun aynı ekipteki “maço karakter” Kemal Fırıncı ile transparan kazağı ve burun hızması nedeniyle girdiği tartışmalar büyük ilgi gördü. “Bana karım evde böyle bir tabak getirse duvara fırlatırım” diyecek kadar sinirlerine hakim olamayan Kemal bey ise dışarıdan aldığı çiğ köfteleri “Ellerimle yaptım” diyerek misafirlerine sunmasına rağmen birinci oldu. - “Yemekteyiz”in son haftaki yarışmacılarından Rizeli Zeynep olarak tanınan Zeynep Öztekin akıllarda başına gelen aksiliklerle yer etti. Zeynep Hanım tatlısını fırına vermişken elektrikler kesildiği için tüm mahalleyi seferber etti. Yarışmacılar olan bitenden haberdar değil “Yemekteyiz”e her hafta beş yeni yarışmacı seçiliyor. Her gün bir yarışmacının evinde akşam yemeği yeniyor. Rakipleri lezzet ve servise göre puan veriyor, birinci böyle belirleniyor. Ödül 10 bin TL. Yarışmayı çekici kılan unsurlardan biri de seyircinin olan biten her şeye hakim olması ve yarışmacıların bu gerçekleri ancak yarışma bittikten sonra öğrenmeleri.Yarışmacılar bir gün önce gittikleri evin mutfağında kendileri hakkında söylenenleri, sofrada “Ellerimle yaptım güzel olmuş değil mi?” diye böbürlenilen çiğ köftenin hazır alındığını ya da tarifi anneanneme ait denilen çorbanın paket çorba olduğunu bilmiyorlar. Kısacası seyirci, yarışmacıların farkında olmadan düştükleri durumları gözlemleme şansına sahip. 'Böyle yarışmalar kitap okuma alışkanlığı az ülkelerde ilgi görür'Prof. Dr. Nilüfer Narlı /Bahçeşehir Üniversitesi “Yemekteyiz” başkasının hayatını izleme arzusunda olan insanlar için çekici bir format. Türkiye gibi kitap okuma alışkanlığı az bir ülkede böyle yarışmaların ilgi görmesi normal. Yarışmacılar arasında yaşanan çekişmelerin de izleme oranını artırdığı bir gerçek. Seyirci kavgacı, alaycı yarışmacıları daha çok seviyor. ‘Bu yarışma yemek yapmayı meşrulaştırdığı için seviliyor’ Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver / Galatasaray Üniversitesi “Yemekteyiz”in sevilmesinin altında yatan neden yemek yapmanın ve mutfakta vakit geçirmenin televizyon tarafından meşrulaştırılması. Bazı yarışmacıların daha çok sevilmesini ise özdeşleşme, özenme, yakınlık hissetme gibi sosyal-psikolojik mekanizmalarla açıklamak mümkün. ‘Yarışmada asıl rekabet kişilikler arasında geçiyor’ Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu / Bahçeşehir Üniversitesi “Yemekteyiz” yemek yapmaya ya da değerlendirmeye ilişkin bir program değil, bir reality şov. Bu insanlar şef ya da gurme olmadıklarına göre, asıl rekabet kişilikler arasında geçiyor. Bu yarışma bir iktidar kurma alanının oluşumunu katılımcıları için kışkırtıyor. Gündelik yaşamda karşılaşacağımız “kazanma ve kaybetme” stratejileri izlenir oluyor. “Yemekteyiz”i neden seyrediyorsunuz? ‘Programdaki yemeği hanıma yaptırdım’ Abdurrezzak Aksoy (Emekli, 57) Yarışmayı eşim izlediği için izlemeye başladım ve zamanla sevdim. Yemekleri takip ediyorum hatta orada gördüğüm tavada kavurmayı hanıma yaptırdım. Benim favorim bu haftaki yarışmacılardan Rizeli Zeynep çünkü o kardeşinin eğitim masraflarını karşılamak için girmiş. Zaten bu haftaki ekip birbirleriyle kavga etmedikleri için daha keyifli izliyorum. ‘Komik diye izliyorum’ Ali Yağmur Özyurtseven (Öğrenci, 17) Programda beni ilgilendiren şey yemekler değil. Katılanlar komik olduğu için izliyorum. Sınıf arkadaşlarımdan bazıları da benim gibi düşünüyorlar. ‘Kavgaları uzaktan seyretmek güzel’ Fatma Özyurt (Ev kadını, 55) Benim yarışmayı izlememin iki nedeni var: Yarışmacıların yemekleri yetiştirme telaşını izlemek ve tartışmaları seyredip kimin haklı olduğuna uzaktan karar verebilmek. ‘Programdan öğrendiğim tavuğu yaptım, lokum gibi oldu’ İrem Toğuşlu (Grafiker, 26) Ben “Yemekteyiz”i seyretmeye başlamadan önce mutfağa pek girmezdim, bu yarışma ile yemek yapmaya merak sardım. Artık evin alışverişini bile ben yapıyorum ve programdaki tarifleri de deniyorum. Mesela Armağan’ın yaptığı tavuktan yapmıştım ve benimki lokum gibi olmuştu. “Yemekteyiz”i seyrederken hiç sıkılmıyorum çünkü programdan yeni tarifler ve pratik mutfak bilgileri öğreniyorum. Yarışmacılardan favorilerim ise Alessandro ve Rizeli Zeynep. ‘Yemekten çıkan saçları mahsus koyuyorlar’ Suna İçli (Ev kadını, 75) Nasıl yemek yaptıklarını ve mutfaklarını görmek için seyrediyorum. Geçenlerde bir beyin mutfağını hiç beğenmedim, çok dağınıktı. Bazen de yemeklerden saç çıkıyor, hiç inanmıyorum. Mahsus, kendileri koyuyorlar bence. Yemekten bu kadar sık saç çıkar mı? Diğer yemek programlarından farkı, eleştirilerin de olması. Ama söyleyeyim, beğenmeyerek seyrediyorum.