Yeni Akit yazarı: Canım sıkılıyor, kadınlar 30'una kadar okuyup ancak orta yaşta evlenecek duruma geliyor!

Yeni Akit yazarı: Canım sıkılıyor, kadınlar 30'una kadar okuyup ancak orta yaşta evlenecek duruma geliyor!

Üniversitelerin tercih döneminde olduğunu hatırlatan Yeni Akit Gazetesi Ankara Temsilcisi Serdar Arseven, “Canım sıkılıyor fena halde. Vaziyete bakın; bir genç kız, anne adayı, 30’una kadar okul, fakülte, iş arama, iş bulma, filan derken ancak orta yaşta evlenebilme durumuna geliyor. ‘“İşi olmayan’ yani ‘ev geçimine’ katkıda bulunmayan, daha düz ifadeyde ‘eve maaş getirmeyen’ kızın evlenebilme ihtimali gittikçe düşüyor. KPSS kazanmak ‘düzgün’ bir evlilik yapabilmek için de ‘zaruret’ haline mi geldi ne; ‘er kişi’ler ‘garanti iş, garanti maaş’ kız arıyor; kapitalizmin dini imanı yok” dedi.

Erkeklerin de durumunun benzer olduğunu ve evlenme yaşının 30 ila 35 olduğunu öne süren Arseven, yazısında “Ne dünya; Dede, nine olacak yaşlarda ‘ev düzeni’ kuruyorsun… Sonra… Ne vakit ‘nine’ olacan, ne vakit ‘dede’?.. Kaç toruna nine, kaç toruna dede?” ifadelerini kullandı.

Serdar Arseven’in Yeni Akit gazetesinin bugünkü (7 Temmuz 2015) nüshasında, “Üniversite-lise tercih günleri… Ne düzen!” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Bugünlerde çocuklar, gençler, veliler; deli gibiler!..

Tercih zamanı; lise ve üniversitelere giriş için tercihler dün başladı; deliler gibi “doğru tercih” araştırması yapıyor milyonlarca memleket evlâdı.

Belli başlı devlet okullarındaki “kelle” bölümlere girebilmek çok özel öğrenci işi; çok özel olmayan, ebeveynin –varsa- parasına yaslanacak.

 “Babam sağ olsun” diyebiliyorsan, puanın ne olursa olsun, en sükseli “özel” üniversiteye kapak atabiliyorsun.

Bitirmesen de olur, şanın olsun;  para bitmiyorsa çok büyük ihtimalle bitiriyorsun.

“Özel” Rektörler “filan” acayip kampanyalar yapmış; kimisi numarasını veriyor sosyal medya üzerinden; “whatsapp”tan  yazışıyorsun…

“Özel” Rektöre sor;

“Sizin üniversiteyi tercih edeyim de niye tercih edeyim?”

İyi bilim adamı olmak, iyi idareci olmak yetmez; bir de iyi pazarlamacı olacaksın,

“Gel vatandaş üniversiteye gel, sırayla değil parayla!”

Üniversitenin biri, uzay üssü “NASA”a götürüyor; Ma “NİSA” civarlarından bir “Enverusta!”

Anadolu’nun dört bir yanında, en ücra köşesinde üniversite var; gidebilir puanı oralara yeten.

Dersler nasıl geçer, bilemem…

Bir “hukuk” fakültesinde “icra avukatları”nın ders vermek üzere davet edildiğini bilirim; muhakkak ki profesörden çok daha faydalı oluyorlardır.

Çocuklar lise, gençler üniversite için tercih yapıyor bugünlerde.

Dershanelere gidip, “özel” hocalarına tercih formu doldurtanlar uyarılıyor; “Kendi müesseselerinin daha fazla öğrenciye kazandırdığı havasını vermek için sizi olmadık tercihlere yönlendirebilirler!”

Evet, en düşük ve en okumak istemeyeceğin bölümü yazarsan kazanırsın.

“Özel okula” dönüşme aşamasındaki “dershane” kazandırmış olur, hayrını gör!..

Öğrencilerde suç yok değil; iyi çalış, sıkı çalış, annenin babanın yüzünü ak et!..

Ne ki suçun yarıdan çoğunu öğrenciye yüklemek de haksızlık; bizler ne verdik de onlara, ne istemeye hakkımız var!..

İdealizm bitmediyse de can çekişiyor…

Bakın bir misal:

Memleketin sayılı “iletişim”lerinden birini yöneten  hocamızla sohbet…

“Gazetecilik okuyan çocukların mutlaka pratik yapmaları lazım. Yüksek malûmlarınız olduğu üzere, bu meslek okulda öğrenilmez, piyasada öğrenilir” dedikten sonra bir “teklifte” bulunmuştum:

“Varsa kabiliyetli gençlerden yönlendiriniz lütfen Hocam, iş imkanı bakalım”

Sağ olsun Hocam, gözünün tuttuğu öğrencilerden bazıları ile görüşmüş.

Okurken bir miktar harçlık, basın kartı için sigorta girişi, en önemlisi de “pratik yapma imkânı”, piyasa edinme ve fakülte bittikten sonra o aşağı yukarı iş garantisi…

Ne olmuş biliyor musunuz?..

Gençler, hem de “bizim dünyamıza” yakın gençler, “okurken çalışmayı” uygun görmemişler!..

Çoğu dar gelirli ailelerin evlâtları.

Anne-babaları onlara harçlık gönderirken (harçlık dedikse de Ankara gibi bir yerde ayda en az 600 lira- 250 dolar civarı) mutlaka zorlanıyordur.

Kredi var ama, kredi sonuçta, bir gün başa dert olacak.

Kimisi kolayını bulmuş; “tanıdık” sivil toplum örgütlerinden burs alıyor.

Bu tür imkânlardan faydalanabilirsin de, “çalışsan” ne  olur?..

Ankara’da nice “ehl-i cafe” hukuk öğrencisi tanıyorum.

Boş günlerinde bir avukatın yanında “masa tozu almaktan”, “pul yalamaktan” başlasa, okulu bitirene kadar piyasayı öğrenir, bir dolu tanıdık edinir, Adliye’deki usulleri kapar, vesaire…

Mezun olduktan sonra yıllarca aylak aylak dolaşmaktansa, bir sene, iki sene uzasın fakülte ne olur?

Canım sıkılıyor fena halde.

Vaziyete bakın; bir genç kız, anne adayı, 30’una kadar okul, fakülte, iş arama, iş bulma, filan derken ancak orta yaşta evlenebilme durumuna geliyor.

“İşi olmayan” yani “ev geçimine” katkıda bulunmayan, daha düz ifadeyde “eve maaş getirmeyen” kızın evlenebilme ihtimali gittikçe düşüyor.

KPSS kazanmak “düzgün” bir evlilik yapabilmek için de “zaruret” haline mi geldi ne; “er kişi”ler “garanti iş, garanti maaş” kız arıyor; kapitalizmin dini imanı yok!..

Erkeğin durumu da böyle; evlenme yaşı otuz-otuz beş arası.

Ne dünya;

Dede, nine olacak yaşlarda “ev düzeni” kuruyorsun…

Sonra…

Ne vakit “nine” olacan, ne vakit “dede”?..

Kaç toruna nine, kaç toruna dede?

 “Yüzdelik dilimler” peşinde tükeniyoruz!..