Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, "Her şey siyasete endekslendi. Medya sahibinin sesi oldu, STK’lar ve Cemaat siyasetin arka bahçesinde, siyasete sıçramak için ya da iş-güç, ihale için bir sıçrama tahtası oldu. Sermaye sahipleri de bu düzenin müteahhitlerine dönüştü." düşüncesini dile getirdi.
Dilipak yazısında, "Yani bu sonuç aslında herkesin ortak eseri. Akademi bu düzenin ürünü idi ve bu düzen kendi akademisyenlerini üretti. Bu politika kurullarındaki, bu Bill’in kurullarındaki birtakım 'personel'ler bu bataklıkta hayat buldu. Bugünkü gençlerle, bırakın yaşlıları, orta yaştakilerin bile ne korkuları ne de hayalleri, umutları birbirine benziyor. Birbirlerini anlamıyorlar da. Her şey çok hızlı değişti. Bu din, ahlak ve gelenekten bağımsız 'Birey'lerin hiçbir sabiteleri yok. Tarihin kırılma noktalarından birinde yaşıyoruz. Dünün kavram ve kurumları bugünü anlamaya, açıklamaya yetmiyor. Bugünkü toplumun geneline hakim olan din, gelenek ve tarihle, bu dille ne bugünü ne de geleceği anlamamız mümkün değil. 1946’dan sonra CHP’lilerin çocukları DP’li oldu. 1960 gelirken o DP’lilerin çocukları bu kez solculaştı. Bugün de yine benzer bir durum yaşıyoruz. Bırakın dedeleri ve torunlarını, babalar ve oğulların rotası giderek farklılaşıyor. Hele şu Covid yalanı bu işin tuzu biberi oldu. Dağılan aile ve Z kuşağı tartışmaları, vakıf, dernek, cami-cemaatin bu süreçte devre dışı kalması ile olan oldu." ifadesini kullandı.