Yeni Akit'ten Zaman'a: Peygamber sevginiz bu kadar mıydı?

Yeni Akit'ten Zaman'a: Peygamber sevginiz bu kadar mıydı?

Gülen cemaatinin yayın organı Zaman gazetesinin, Charlie Hebdo karikatürleri nedeniyle Cumhuriyet’e yapılan polis baskınını haberleştirme biçimini eleştiren Yeni Akit Gazetesi Yazıişleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, “Hiç mi vicdanınız sızlamadı, Hz. Peygamber’i en iğrenç şekilde çizen o alçaklara destek veren Cumhuriyet’e, devletin mahkemesinin verdiği bir kararı ‘tartışılır’ göstermek..” dedi.

Zaman gazetesi, ilgili haberinde “Fransa’daki silahlı saldırıda 12 çalışanı öldürülen Charlie Hebdo dergisinin bazı sayfalarını Türkiye’de yayımlayan Cumhuriyet gazetesinin matbaasına polis baskını tartışılmaya devam ediyor” ifadelerine yer vermişti.

Ali Karahasanoğlu’nun Yeni Akit gazetesinin bugünkü (15 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan “Rüyalarınızda gördüğünüz Hz. Peygamber sevginiz bu kadar mıydı?” başlıklı yazısı şöyle:

 

Rüyalarınızda gördüğünüz Hz. Peygamber sevginiz bu kadar mıydı?

 

17 Aralık öncesinde seyrettiklerim için, tamamına garanti veririm.

17 Aralık sonrasında da.. Yaşanılan her şeye rağmen.. Seyrederken yine, birçoğunda ağladığımı söyleyebilirim..

 “Hicrete gelin giden öncüler..”

 “Oğlum Mozambik’te doğdu, orada vefat etti” diyen Ülkü Hanım..

 “Sahabeler yanlarına hiçbir şey almamışlardı” diye düşünerek Tacikistan’a giden Hatice Hanım..

“Efendimiz’i rüyasında gördüğü için” hem evlilik kararını, hem de Etiyopya’ya gitme kararını tereddütsüz veren Fadime Hanım.

Şimdi yazarken bile, ekrandaki görüntüsünü hatırlayıp, anlattıklarına ağladığım Sevgi Hanım..

Gittiği Başkurdistan’da, anestezi olmadığı için uyutulmadan ameliyat olduğunu.. -40 derece soğuk yüzünden çocuklarının hasta olmasını.. Eşinin astıma yakalanmasını tevekkülle karşılayan...

Daha sonra, genç yaştaki eşini ve küçücük çocuğunu toprağa veren ve sabreden Sevgi Hanım..

Daha niceleri..

İzleyip de, kim ağlamaz.

Eminim, sizler de birçoğunu seyretmişinizdir..

Hepsi başörtülü genç hanımlar..

“Yurtdışındaki şu ülkenin şu şehrine gittim. Yalnızdım.. Sadece eşim vardı.. Mutfağa girdiğimde, hiçbir şey yok.. Biz burda ne yapacağız diye kara kara düşünüyorduk” diyenler.

“Ailem karşı çıktı.. Ben ‘Gideceğim’ dedim. Havaalanında bir tek tanıdık yüz için, dünyaları verirdim. Kimse yok. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Sonra ... geldi.. Dünyalar sanki benim oldu.. Düşünsenize, yurtdışında hiç bilmediğiniz bir yere gitmişsiniz. Ne yapacaksınız, hiçbir şey belli değil..” diye söze girip, yaşadıklarını anlatanlar..

Sadece ve sadece dünyanın dört bir yanına “Allah lafzını” ulaştırmak için, yola çıkan insanlar..

Her şeyi bırakıp, bilmedikleri dünyaya, sadece Hz. Peygamber sevgisi ile giden gencecik hanımlar..

Nasıl ağlamazsınız?

Bu gerçek hikayeleri dinlerken!..

Dün yine bize, ağlamak düştü..

Şu tartışma, bu tartışma beni hiç ilgilendirmiyor.

Ben sana yan bakmış olabilirim.

Sen benim sırtıma hançer saplamış olabilirsin.

Ama her şeye rağmen..

Alnı secdeli insanlar, Hz. Peygamber için dahi, birlik olamıyorlarsa.

Ağlamayıp ne yapacağız?

“Hz. Peygamber’i rüyamda görünce, kesin kararımı verdim” diyerek, teslimiyetini gösteren “abla”lara inat, Hz. Peygamber’i en iğrenç şekilde çizen insanlara destek veren “abi”leri görünce..

Ağlamayıp ne yapacağız?

Bakın, Zaman gazetesinin internet sitesindeki şu habere:

“Fransa’daki silahlı saldırıda 12 çalışanı öldürülen Charlie Hebdo dergisinin bazı sayfalarını Türkiye’de yayımlayan Cumhuriyet gazetesinin matbaasına polis baskını tartışılmaya devam ediyor.”

Hz. Peygamber sevgisi için, her şeyi göze aldıklarını söyleyen Hizmet grubunun gazetesindeki şu ifadelere bakın..

Hz. Peygamber’i tahkir edenlere, sergiledikleri şu muhabbete bakın, şu desteğe bakın.

Hayır, kimseye, ““Hz. Peygamber’e hakaret edene gidip bir yumruk niye vurmadın” dediğim yok.

Ama lütfen. Bırakın da, devlet de, provokasyon olmaması için.. Hukuku işletmek için.. Kutsal kavramlara yapılan hakaretlerin takibi için..

Mahkemenin aldığı karar gereği, matbaada ise matbaada.. Gazete kamyonunda ise kamyonunda.. Aramasını yapsın, incelemesini yapsın.

 

Nedir “tartışılan?”

 

Söyleyin de biz de bilelim, hizmet ehli kardeşler..

 

Söyleyin, “Hicrete gelin giden öncüler”in abileri!

 

Söyle Bülent Korucu..

 

Hiç mi vicdanınız sızlamadı, Hz. Peygamber’i en iğrenç şekilde çizen o alçaklara destek veren Cumhuriyet’e, devletin mahkemesinin verdiği bir kararı “tartışılır” göstermek..

 

Söyle, Ali Bulaç..

 

Söyle “Her ne sebeple olursa olsun, daha çıkmamış bir gazetenin kapısına polis gelmesini doğru bulmuyorum” diyen Ekrem Dumanlı..

 

Söyleyin, Türkçe Olimpiyatları’na geldiğini söylediğiniz Hz. Peygamber’in hatırası, bu kadar mıydı sizde?

 

Hocanızdan her dinlediğimde, gıpta ile bakardım..

 

“Ben rüyamda Peygamberimizi hiç göremedim” derdim..

 

Bu kadar mıydı, rüyalarınızda sık sık gördüğünüzü söylediğiniz Hz. Peygamber’in hatırı!

 

Korucu’yu, Bulaç’ı, Dumanlı’yı boşverdik..

 

Sen söyle, Ali Ünal Hoca.

 

Sen söyle, Arafat’ta ağlayarak dua eden Ahmet Kurucan Hoca..

 

Sen söyle, Ahmet Şahin Hoca?

 

 

“Hicrete gelin giden öncüler” beni hep ağlatmıştı..

 

Şimdi, Hz. Peygamber’e yapılan saygısızlığa karşı, o camianın sergilediği “Bize ne?” tavrı ağlattı.

 

Hatta “Hz. Peygamber’e hakaret edenler için de olsa, matbaada arama yapılmamalıydı” tavrına hayret ettim, ağladım....

 

Bilmiyorum ki, Sevgi Abla nerdedir?

 

17 Aralık sonrası, polisler gözaltına alınmaya başlanınca.. Gülen grubuna bağlı şirketlere soruşturmalar başlayınca.. Ağlamaklı sesi ile soruyordu: “Neydi bizim derdimiz?”

 

Allah biliyor.. Sevgi Abla’nın samimiyetinden hiç şüphe etmedim..

 

O, yaşananlara üzüldüğü için soruyordu..

 

Ama şimdi ben, “Sevgi Abla”ları istismar edenlere soruyorum: “Neydi sizin derdiniz?”