Almanya'da Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve Sosyal Demokrat Parti'nin ikinci kez büyük koalisyon için anlaştı ve artık yeni yasama dönemine başlıyor. Ancak rakamlar da gösteriyor ki büyük koalisyon artık sanıldığı kadar büyük değil. Önceki yasama döneminde her beş milletvekilinden dördü CDU/CSU ya da SPD üyesi iken bu kez büyük koalisyon milletvekillerinin yarıdan biraz fazlasını oluşturuyor. Alman Meclisi'nin yeni genel kurulunda dört muhalefet partisinin toplam 310 üyesi bulunuyor.
Sağ popülist Almanya için Alternatif'in (AfD) en büyük muhalefet partisi olması birçok düzlemde koalisyon hükümetinin "çetin cevizi" olacak. AfD ayrıca meclis tüzüğünün tanıdığı en önemli haktan yararlanarak Bütçe Komisyonu'na da başkanlık edecek. Komisyon üyeliklerinin paylaşılmasında partilerin genel kuruldaki dağılımı esas alınıyor.
AfD'nin niyeti kızdırmak
Bir önceki mecliste muhalefet kanadı "uysal" sayılırdı. Ama artık olmayacak. Özellikle de sağ popülist AfD'nin sert çıkışlar yapması bekleniyor. Partinin meclis grubu başkanı Aleksander Gauland, 24 Eylül genel seçimlerinden sonra pek aslında alışık olmadığı bir dil.
Peki AfD hükümeti nasıl sıkıştırabilir?
AfD, daha önce Hristiyan Birlik partileri arasında tartışılmış olan bir teklifi yeniden genel kurula sunup oylamanın isim okunarak yapılmasını isteyebilir. Bu durum, AfD ile işbirliği yapmayacaklarını duyuran Birlik partileri için pek hoş bir durum ortaya çıkarmayabilir. Popülist taktiklere de başvuracağı tahmin edilen AfD, popülist konularla medyanın da dikkatini çekmek isteyecektir. Örneğin dayanışma vergisinin kaldırılması, terör ile mücadelenin yeniden planlanması ya da sınırların kapatılması gibi önerilerde bulunabilir. İstediklerinin kabul edilme ihtimalinin bulunmadığı konularda ısrar etmekle ilgi toplamayı başarabilir.
Belli bir konunun özel gündemde görüşülmesini istemek de ilgi çekme yöntemi olarak kullanılabilir. Meclisteki her partinin belli bir anahtara göre kullanma hakkının olduğu bu yönteme AfD de pekâlâ başvurabilir.
Elden geldiğince kışkırtmak
AfD kürsüde agresif ve kışkırtıcı olmaya önem veriyor. Nitekim diğer partilerin milletvekilleri de aynı yöntemle karşılık verdiklerinden Alman Meclisi'ndeki söz düelloları sertleşmeye başladı.
Kışkırtıcı ifadeler sosyal medya üzerinden kolayca yayılıp geniş kitlelere yayılabildiğinden bu durum Almanya'da kutuplaşmayı körükleyebilir. AfD bu stratejiyi bilerek uyguladığını da gizlemiyor. AfD Genel Başkanı Jörg Meuten partili arkadaşlarının meclis kürsüsündeki konuşmalarının mükemmel olduğunu ve AfD milletvekilleriyle gurur duyduğunu söylemişti.
Ancak önemli olan AfD'nin bu taktiği ne kadar sürdürebileceği. Parti meclis grubunun uzman ve raportör eksiği kapandığında tam kadroyla bu taktiği sürdürmesi mümkün. Ancak parti içindeki ılımlı ve radikal kanatlar arasında devam eden "mevzi mücadelenin" henüz tam olarak dışarıya sızmadığı da bir gerçek.
Muhalefet: Eleştiriyle profil kazanmak
Sol Parti de kısmen AfD gibi köktenci olabiliyor. Sosyal güvenlik ve dış politikalarda görüşleri ılımlı merkezle uyuşmuyor ve Sol Parti de zaman zaman AfD gibi radikal tezlere sığınabiliyor. Ancak Sol Parti hiçbir zaman AfD'ye benzemeyeceğinden özgün eleştiri noktaları bulmak isteyecektir.
Yeşiller ve Hür Demokrat Parti'nin ise büyük koalisyona daha sert muhalefet yapmaları beklenebilir. İkisi de orta vadede Hristiyan Birlik partileriyle koalisyon kurmayı amaçladığından, hükümete hangi noktalardan ve ne ölçüde "saldıracaklarını" iyi düşünmeleri gerekecek.
Yeşillerin hükümete öncelikle iklimin korunması ve mültecilerin aile birleşimiyle ilgili konularda karşı çıkması beklenebilir. Hür Demokrat Parti'den (FDP) ise bazı sürprizler gelebilir. Hür Demokratlar Hristiyan Birlik ve Yeşiller partileriyle başlattıkları koalisyon görüşmelerinden çekildikleri için çok eleştirildi. Hür Demokrat Parti milletvekilleri bu davranışlarını kürsüdeki konuşmalarında gerekçelendirmeye çalışacaklar. Parti aynı zamanda en önemli özelliği olan piyasa ekonomisi savunuculuğunu büyük koalisyon hükümetinin ne ölçüde yerine getirdiğini de takip edecek.
Kay-Aleksander Scholz
© Deutsche Welle Türkçe