Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir süre önce gündeme getirdiği yeni anayasa konusunda, MHP Genel Devlet Bahçeli 100 maddelik yeni bir teklif açıkladı. Bahçeli'nin yeni anayasa çalışması, AKP'de de olumlu karşılık buldu.
Meclis'teki aritmetik, iki siyasi partinin anayasa değişikliğini gerçekleştirmesine olanak tanımıyor. İki parti uzlaşsa bile ittifak dışından en az 23 milletvekilinin destek vermesi halinde ancak referanduma sunabilmek için gerekli olan 360 oya ulaşılabiliyor.
Başta CHP, İYİ Parti ve HDP olmak üzere, Cumhur İttifakı içinde yer almayan muhalefet partileri ancak "parlamenter sisteme dönüş" koşuluyla anayasa masasına oturabileceklerini ifade ediyorlar.
Muhalefet, AKP ve MHP'nin yeni anayasa çalışmasını daha çok "gündem değiştirme", yetkilerin tek elde toplandığını savundukları başkanlık sistemini "tahkim etme" çabası olarak görüyor.
Peki muhalefetin destek vermediği, parlamentoda anayasa değişikliği yapacak çoğunluğu olmamasına karşın, AKP ve MHP yeni anayasa çalışmasını neden gündeme getirdi, Bahçeli'nin temel ilkelerini açıkladığı MHP, anayasa önerisiyle hangi mesajları veriyor?
Siyasal iletişim danışmanı İbrahim Uslu ve GENAR Araştırma Başkanı İhsan Aktaş, Cumhur İttifakı ortaklarının yeni anayasa çalışmasını BBC Türkçe'ye değerlendirdi.
İbrahim Uslu, Bahçeli'nin temel ilkelerini açıkladığı yeni anayasa önerisinin, henüz ayrıntıları netleşmemekle birlikte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni rasyonelleştirme ve son 3 yıllık uygulama sürecinde "sistemin sorun yaratan yönlerini törpülemeye" dönük mesajlar içerdiği görüşünde.
Bahçeli'nin açıkladığı bölümlerin daha çok Cumhurbaşkanının yetki alanlarına ilişkin olduğunu ve bazı yetkilerde daraltma önerdiğine işaret eden Uslu, AKP ve MHP'nin yeni anayasa söylemi konusunda muhalefetin "gündem değiştirme çabası" olduğu yönündeki görüşüne de katılmıyor:
"Yeni anayasa büyük bir proje ve iki partinin de somut fayda beklentileri var. Her durumda kazanacakları ya da siyasi avantaj elde edecekleri bir proje olarak değerlendirdim. AK Parti de, 'Bizim metnimiz de bitmek üzere' dedi, onlar da dolayısıyla bir anayasa yazmışlar.
Anayasa öyle 15 dakika, yarım saatte yapılan bir şey değil. Belli ki uzun zamandır çalışılıyor. Gündem değiştirme için yapılacak bir şey değil. Bahçeli'nin hızlı davranmasını da sistemi rasyonelleştirmeye yönelik, en azından nelerin tartışmaya açılması gerektiğine dair AK Parti'ye de topluma da net mesajlar veren bir çaba olarak değerlendirdim."
Uslu, MHP'nin önerisinde, muhalefetin "güçlerin tek elde toplandığı", eleştirilerine karşı, "güçler ayrılığını yeniden tesis etme" çabasının görüldüğünü ifade ediyor:
"Mesela Merkez Bankası'nın anayasal hale getirilmesi. Çok belli ki son 2-3 yılda Merkez Bankası Başkanı'nın 3-4 kez değiştirilmiş olması ve bunun ülkeye bir ekonomik maliyetinin olması problemine çare bulmak istiyor. Çünkü anayasal kurum olduğunda yürütmenin müdahalelerine daha az açık hale gelecek. Ya da işte yüksek yargıya atamalarda Meclis'in yetkilerinin daha da artırılması demek, Cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılması demek.
Türkiye, güçler birliğine doğru hızla kaydı. Güçler ayrılığını yeniden tesis etmeye çalışıyor belli ki MHP. İki başkan yardımcısının seçimle gelmesi. Şu anda Cumhurbaşkanı istediği kadar başkan yardımcısı atayabilir veya görevden alabilir. Onu rasyonelleştiriyor, ABD'de olduğu gibi başkanla birlikte seçilme koşulunu getiriyor. Öyle olunca başkan onu görevden alamıyor. Bir yandan da Anayasa Mahkemesi'ne kızgınlığı yansımış pakete, yüksek mahkeme statüsünden çıkarıyor."
İki partinin ayrı ayrı hazırlayacağı anayasa değişikliği teklifi üzerinde uzlaşıp tek pakete dönüşebileceği gibi, uzlaşamayıp rafa kalkması ya da ittifak ortakları arasında krize dönüşmesi gibi üç senaryonun düşünülebileceğini belirten Uslu, MHP'nin ittifaka özen göstermesi nedeniyle ittifakta kriz olasılığının son derece düşük olduğunu ifade ediyor.
Diğer iki senaryonun ise aşağı yukarı eşit şansa sahip olduğunu belirten Uslu, her iki halde de yeni anayasa tartışması üzerinden AKP ve MHP'nin yeniden seçmenini "konsolide edebileceği" görüşünde:
"Aslında 20 dolayında milletvekiline ihtiyaç var yeni anayasayı yaşama geçirmek için. Kendi aralarında anlaşırlarsa, parlamentoda 20 milletvekili bulmayı deneyeceklerdir. Bulurlarsa başlı başına büyük başarıdır. O zaman ulusal ittifakla geçmiş olduğu tezini ortaya atabilirler.
Diyelim ki metin üzerinde anlaştılar ve 360'ı bulamadılar. O zaman muhalefeti sistemin önünü tıkamakla suçlarlar. Sistemin daha rasyonel hale gelmesi, güçler ayrılığı rejiminin garanti altına alınması, başkanlık sisteminin daha etkin hale gelmesinin yolunun tıkanmasından muhalefeti suçlarlar ve seçim kampanyası zamanı iktidarın elinde koz olur."
"Bir de AK Parti'nin metni çıksın, biz ekonomiyi, işsizliği, pandemiyi unutup TV programlarında gece gündüz bu siyasi, ideolojik konuyu tartışmaya başlayacağız. Bu da bence iktidar açısından önemli bir avantaj, artı bu tartışma üzerinden kendi seçmen kitlesini konsolide eder. Çünkü bu pandemi ve ekonomik meseleler üzerinden uzun zamandır söylem üstünüğü muhalefete geçmişti. Yeniden iktidarda, seçmenlerin kendini güçlü hisssedeceği, ülkeyi nasıl güzel yöneteceklerini, yönetime nasıl kalite getirdiklerine dair biz özgüven tazelenmesi olacaktır.
Bu projeden sadece kısa vadeli sabun köpüğü olarak gündem değiştirmeyi murat etmiyorlar. Gerçekten bekledikleri siyasi faydalar var. İster hayata geçsin bu anayasa değişikliği ister geçmesin, her durumda iktidar bundan belli faydalar elde edebileceğini değerlendiriyor."
Uslu, parlamenter sistem isteyen muhalefetin, AKP ve MHP ile anayasa masasına oturmasına, muhalefet açısından geri adım olacağı, başkanlık sistemine rıza göstermesi anlamına geleceği için olasılık tanımıyor.
Muhalefetin de başkanlık sistemi tartışması üzerinden güçlü bir blok oluşturduğunu ve yerel seçim başarısıyla da bunu ortaya koyduğunu ifade ediyor. Muhalefetin bu avantajı kaybetmek istemeyeceğini, yine anayasa tartışması üzerinden muhafetin de kendi tabanını konsolide edeceğini belirten Uslu, bu durumun seçimlerde iki blok arasında yeni bir mücadeleye yol açacağını belirtiyor:
"Pozisyonlar belli. Cumhur ittifakı bunun üzerinden bir gündem yönetimi yapma, tabanını konsolide etmek ve sistemi bir daha güçlendirecek ve kendisine siyasi avantajlar yaratacak adımlar atmak istiyor. Muhalefet de bu tartışmayı kullanarak, kendi bloğunu iyice pekiştirmeyi, yeni bir büyük mücadeleye girerek, muhalefetin enerjisini maksimize etmeye çalışacak. Ortak metin çıkarsa her iki blok da kendileri açısından iddialı bir mücadeleye girişecekler."
Kamuoyu araştırma şirketi GENAR'ın Başkanı İhsan Aktaş, yeni anayasa söylemi ve çalışmasını, iktidarın demokrasi, reform, daha diplomatik yaklaşıma dönüşün sembolü olarak görüyor. Türkiye'nin terörle mücadele ve uluslararası alandaki mücadele nedeniyle "sert yüzünü ön plana çıkaran" bir süreç yaşadığına dikkat çeken Aktaş, yeni anayasanın aslında yeni dönemin de işareti olduğu görüşünü dile getiriyor:
"Bu geriye dönük 6-7 yıllık mücadeleden sonra sayın Cumhurbaşkanımız yapısal reformlar, hukuk reformu, özellikle de insan hakları eylem planı gibi temel bazı konulara atıf yaptı. Aslında bir devlet sürekli teyakkuzda olarak, sürekli sert mücadele ile gücüne güç katamaz. Bugüne kadar elde ettiğimiz o pozisyonu daha çok demokrasi, daha çok insan haklarıyla daha çok reformlarla muhafaza etme çabası.
Aslında Avrupa Birliği ile ilişkiler de bunun bir çerçevesi. Dikkat ederseniz daha ılımlı bir sürece girdi. Bu yapısal reformlar hukuk reformu ve bunu taçlandıracak bir anayasayla, insan haklarının, demokrasinin, reformların gündemde olduğu bir Türkiye rotası oluşturmaya çalışıyor. Tabii bu kolay değil. 6-7 yıl sert mücadele yürütmüşseniz bunun aynı zamanda içerdeki toplumsal yapıyı da sertleştireceği bir vaka. Bu adım adım yumuşatılacak, yeni anayasa da daha çok demokrasi ve daha çok diplomasiye dönmenin sembolü olarak düşünülüyor."
Aktaş, yeni anayasa çalışmasının hayata geçirilip geçirelemeyeceği konusunda tartışmalar olsa Erdoğan'ın şimdiye kadar birçok projeyi bu şekilde gündeme taşıdığına dikkat çekiyor. Yeni anayasa için uzlaşma zemini aramanın zorunlu olduğuna işaret eden Aktaş, TBMM Başkanı'nın daha güçlü bir rol üstlenerek, Meclis ön plana çıkarılarak bir uzlaşma zemini oluşturulabileceği görüşünde:
"Çünkü Türkiye'de herkes yeni anayasa istiyor. 'Bana göre anayasa, sana göre anayasa' tartışmaları, parlamenter sistem, başkanlık sistemi tartışması konusunda iktidar ve muhalefetin tutumu farklı. Herhalde bunlar oturulur konuşulur.
ABD Anayasası bizim pasaportlar kadar, bir makale kadar. Ama işte bu anayasa kaç yüzyıldır ABD'yi ayakta tutuyor. Böyle öz bir anayasa bütün partilerin katılımıyla yapılabilir."
Aktaş, yeni anayasa konusunun kamuoyunun hiçbir zaman birinci gündem maddesi olmadığını ancak toplumun "sivil anayasa" tartışmalarına da "Olabilir mi?" diye her zaman "kulak kabarttığına" işaret ediyor.
Siyasi partilerin hazırladığı anayasa tekliflerinin kendi bakış açılarını yansıttığını belirten Aktaş, MHP'nin anayasa önerisini de bu kapsamda değerlendiriyor:
"Ama bütün partiler katıldığında herkesin ortak teklifiyle oluşan bir anayasa olacak. Buna o nedenle MHP'nin kendi hassasiyetleri noktasında çerçevelendirilmiş bir metin diyebiliriz. Ama Türkiye'deki siyasi partilerin, en azından 8-10 büyük partinin hepsinin bir bakış açısı var ve ortak bir anayasa çıkarılacaksa bu bakış açılarının ortalaması olacak."