Resterasyonu biten Emek Sineması, önümüzdeki aylarda sinemaseverlere kapılarını açmaya hazırlanıyor. Sinema eleştirmeni, T24 yazarı Atilla Dorsay, Emek'in eski özelliklerinin kaybolduğunu söylerken, yeni Emek'i yerinde gezip gören Sabah yazarı Hıncal Uluç sinema işletmeciliğinin yeni durumuna ve resterasyonla birlikte eklenen yeni özelliklere dikkat çekti.
Atilla Dorsay, "Dileğimiz Beyoğlu’nda düzayak olan, caddeden doğrudan doğruya içine girilebilen bir sinema salonu olmasıydı. Çünkü eski sinemalar hep öyleydi. Şimdi AVM’lere giriliyor; yürüyen merdivenlerle çıkılıyor, iniliyor, asansörlere biniliyor. Ancak ondan sonra sinemalara ulaşabiliyorsunuz" dedi. Hıncal Uluç ise, "O leş, o kulisi bile olmadığı için, ayda yılda bir gala yapmak için dahi kullanılamayan Emek Apartmanı müştemilatı tarihi sinema, şimdi bir restorasyonla, günümüz sinema işletmeciliğinin artık kaçınılmazı bir 'Kompleks'in içine taşınacak, ölümden yaşama dönecekti" diye konuştu.
Birgün'den Canan Aydın'a konuşan Atilla Dorsay dekordan ziyade Emek Sineması’nın konumunun önemine vurgu yaparken “Emek’in iç atmosferini, iç dekorunu ve havasını yaratmışlar. Ama biraz daha küçük. Sorun bu değil elbette. Dileğimiz Beyoğlu’nda düzayak olan, caddeden doğrudan doğruya içine girilebilen bir sinema salonu olmasıydı. Çünkü eski sinemalar hep öyleydi. Şimdi AVM’lere giriliyor; yürüyen merdivenlerle çıkılıyor, iniliyor, asansörlere biniliyor. Ancak ondan sonra sinemalara ulaşabiliyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Sabah yazarı Hıncal Uluç köşesinde Emek Sineması'ndaki gezisine dair gözlemlerini yazarken sinema işletmeciliğinin günümüzdeki haline dikkat çekip proje hakkında “O leş, o kulisi bile olmadığı için, ayda yılda bir gala yapmak için dahi kullanılamayan Emek Apartmanı müştemilatı tarihi sinema, şimdi bir restorasyonla, günümüz sinema işletmeciliğinin artık kaçınılmazı bir 'Kompleks'in içine taşınacak, ölümden yaşama dönecekti” dedi.
Sinema salonunun tarihsel önemi ve izleyiciyle ilişkisi üzerine konuşan Dorsay, "Sinemaların hayatla dolaysız bir ilişkisi vardı. Önemli olan o salonların sadece dekoru değil! O salonlara sinmiş onca oyuncunun sinemacının, filmin anılarıdır. Sanata gönül veren insanlar bu salonlarda oyun ya da film izlemekten bambaşka zevk alırlardı. şehirlerin kimlikleri var ve film çekmek bir yana sırf o tarihi kimliği korumak için bile olsa o yapıların, o sokakların, o ağaçların, o duvarların, o çeşmelerin, korunması gerekir. Bu, çağdaş şehircilik, estetik, tarih bilimi açısından basit bir gerçek. Bu söylediklerim Alfabe... Tartışılmaz bile... Ama bizde her şeyi kaplayan bir rant hırsı var" dedi.
Hıncal Uluç ise yeni salonun yeni özelliklerine vurgu yaparken "Sitede 11 salon var.. Önce Büyük Salona gittik.. Burası Emek.. Gözlerime inanamadım. Nasıl güzel, nasıl ferah, nasıl ışıl ışıl.. Salonu, locaları ile muhteşem Emek, tüm süslemeleri ile aynen karşımda.. Tek eksiği, fareleri ve örümcek ağları.. Öndeki koltuklar kaldırılıyor, içerden bir mekanizma ile salona doğru bir sahne uzanıyor.. Tiyatro, Opera, Bale temsilleri yapılabilecek Kadıköy Süreyya'ya dönüşüyor o zaman, sinema salonu.." şeklinde konuştı.