Yeni Hayat, AİHM'in, Buzadji/Moldova kararında makul şüphe ile tutuklama yapılamayacağı, tutuklama ve tutuklamaya devam kararlarının da şablon ifadelerden oluşamayacağına hükmettiğini duyurdu. "Makul şüpheye AİHM tokadı" başlığıyla yayımlanan haberde, "Bu karar Türkiye’de makul şüphe ve sulh ceza hakimliklerinin verdiği basmakalıp ifadelerden oluşan tutuklama kararlarını yakından ilgilendiriyor. Zira ‘cadı avı’ kapsamında tutuklanan ve tutukluluğuna karar verilen onlarca insan ‘makul şüphe ve birbirinin aynı şablon’ ifadelerle hukuksuz şekilde cezaevinde tutuluyor" ifadeleri yer aldı
AİHM, Buzadji/Moldova kararında makul şüphe ile tutuklama yapılamayacağı, tutuklama ve tutuklamaya devam kararlarının da şablon ifadelerden oluşamayacağına hükmetti. Bu karar, Türkiye’de ‘cadı avı’ kapsamında yapılan tutuklamaların hukuksuz olduğunun tescili anlamına geliyor.
AİHM, geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi de ilgilendiren çok önemli bir karara imza attı. Moldava’da bir kamu kuruluşunda yönetici olarak çalışan ve ‘yolsuzluk yapmakla’ suçlanıp 2007 yılında 2 ay tutuklu, 8 ay da ev hapsinde kalan Petru Buzadji, yeterli ve somut delil sunulmadan tutuklandığı gerekçesiyle AİHM’e başvurdu. Buzadji’nin başvurusunu karara bağlayan AİHM ilk tutuklama ve tutuklamaya devam kararlarına ilişkin önemli bir içtihat oluşturdu.
AİHM, Buzadji’nın ilk tutuklama kararından itibaren basmakalıp gerekçelerle özgürlüğünden mahrum bırakıldığını ve bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ‘kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını’ düzenleyen 5/3 maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, bu yöndeki son içtihadında ilk tutuklama için makul şüphenin yeterli olmadığını kişi ve deliller arasında irtibat kurularak somut gerekçe ve delil ortaya koymanın zorunlu olduğunu kaydetti.
AİHM, ilk tutuklamadan kararından sonra verilecek tutuklamaya devam kararların da şablon ifadelerden oluşamayacağına hükmetti. Bu karar Türkiye’de makul şüphe ve sulh ceza hakimliklerinin verdiği basmakalıp ifadelerden oluşan tutuklama kararlarını yakından ilgilendiriyor. Zira ‘cadı avı’ kapsamında tutuklanan ve tutukluluğuna karar verilen onlarca insan ‘makul şüphe ve birbirinin aynı şablon’ ifadelerle hukuksuz şekilde cezaevinde tutuluyor.
Avukat Ömer Turanlı, karara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. AİHM’in söz konusu içtihadının sulh ceza hakimliğinin hukukla bağdaşmayan bu mantığını ve dolayısıyla bugüne kadar verdiği kararları ortadan kaldırdığını’ anlattı. Turanlı, “Sadece ‘paralel’ safsatası ile yapılan operasyonlarda değil sulh cezaların bugüne kadar verdiği tüm kararları çöpe atıyor. AİHM, bu kararında tutuklama için makul şüpheyi yeterli görmeyerek somut ve ciddi delil şartını getiriyor. Tutuklamaya devam kararları basma kalıp, genel ifadelerle değil somut delilerle olmasını zorunlu hale getiriyor. Ancak bizim müvekillerimiz hakkında verilen tüm tutuklama kararları ile tutuklamaya devam kararları şablon ifadelerden oluşuyor. Hiçbir kararda kişi ve olay arasında bağlantı kurulamadan sadece genel ifadeler vardı.” diyor.
Ömer Turanlı, bu kararı emsal olarak dilekçelerine ekleyip tahliye talebinde bulunacaklarını açıkladı. Mahkemelerin bu kararı görmezden gelmesi halinde doğrudan AİHM’e başvurcaklarını ifade eden Turanlı, “İddianamesi hazırlanmayan soruşturma aşamasında olan dosyalar için sulh ceza hakimliğine, açılan davalar için de ilgili ağır ceza mahkemelerine tahliye talebinde bulanacağız. Mahkemelere AİHM’in bu kararını sunup tahliye isteyeceğiz. Bu karar sulh cezaeliyle mağdur olan herkesi etkiliyor. Herkes bu kararı kullanmalı. Bu karar Sulh ceza hakimliğini işlevsiz hale getirmiştir. Bizim mahkemelerimiz bu karara uymak zorunda. Biz uluslararası hukuk sistemine anlaşmalar ile bağlıyız AİHM kararlarına uymak ve uygulamak zorundayız. Eğer mahkeler AİHM’in bu kararını görmezden gelirse artık doğrudan AİHM’e başvuracağız.” ifadelerini kullandı.