Yeni Mısır'ın ABD desteğine ihtiyacı olacak

Yeni Mısır'ın ABD desteğine ihtiyacı olacak

 

 Emre Çalışkan – Londra / T24 Her devrim için muhakkak şabab (Arapça gençler demek) gerekir. Bu sözler milyonlarca Mısırlının dün Tahrir Meydanı’nda Cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek’i protesto etmek için toplandıkları sırada Londra’da Ortadoğu Çalışmaları uzmanı Dr. John Maher tarafından dile getirildi.

Henüz otuz yaşında olmayan fakat 30 yıllık diktatörlükleri devirmeye çalışan Arap gençlerin bu başkaldırısı giderek yayılıyor. Tunus’ta Zeynelabidin Bin Ali’yi deviren, Mısır’da Mübarek’e kafa tutan ve dün Ürdün’de hükümetin değişmesine sebep olan yeni bir Arap gençliği var karşımızda. Tunus, Mısır ve Ürdün’ün şu an ön plana çıkması aslında hiç tesadüf değil.

11 Eylül sonrasında Amerikan Yönetimi Ortadoğu’ya karşı genel yaklaşımını değiştirdi. Otoriter rejimler yerine, daha demokratik rejimlerle işbirliği yapmak istiyordu. Mevcut baskıcı Arap yönetimlerinde radikalleşen İslamcı gruplar başta Amerika olmak üzere Batı’ya karşı tehdit oluşturuyordu. Tam demokratik seçimler sonucu Filistin’de Hamas gibi İslamcıların başa gelmesinden korkan Batılı devletler özellikle gençlik politikaları üzerinden Arap Dünyası’nı dönüştürmeye başladı.

Avrupa Konseyi’nin desteğiyle organize olan ilk Arap Avrupa Gençler İşbirliği Toplantısı 2007 yılında Mısır’da gerçekleşti. Bunun sonucu olarak da Avrupa Arap Gençler Forumu ilk toplantısını Ürdün’de 2008 yılında yaptı. 2009 Fas’ta toplanan gençler, 2010 yılında Arap Gençlik Forumu’nun kurulmasına karar aldı. Forumun ilk toplantısı 2010 yılında Mısır’da gerçekleşti. 2010 yılında, Avrupa Arap Gençler İşbirliği üçüncü toplantısı ise Tunus’ta yapıldı. Bu ülkelerin en büyük özelliği hepsinin Batı ile yakın ilişkilere sahip olup İsrail’i tanımasıydı.

Arap rejimleri 11 Eylül sonrası gelen baskıları hafifletmek için gençlik politikalarında serbestliğe gittiler. Barselona Süreci ile beraber Avrupa Birliği’nden gelen maddi destek ile birçok ülkede sivil toplum alanında olumlu gelişmeler görüldü. Otoriter rejimler de gençleri siyasetten uzak tutmak için genellikle sürdürülebilir kalkınma alanında gelen hibelere olumlu yaklaştılar. Fakat Avrupa ile Arap dünyası arasındaki bu iletişim aslında farklı bir dünyanın kapılarını da açıyordu.

Şu an Arap dünyasında eskiye kıyasla gençler dünyayı oldukça yakından takip ediyor. İngilizce konuşan, interneti kullanan nesil giderek artıyor. Son beş yılda Amman, Şam ve Kahire’de gece kulüpleri sayısında inanılmaz artışlar yaşandı. Arap gençler, batılı akranları gibi eğlenmek istiyor ve artık onların sahip olduğu hakları talep ediyor.

Öte yandan İslami gruplarda eskiye oranla oldukça mobilize haldeler. Mavi Marmara Gemisi’nin Gazze’ye gideceği haberinin ilk olarak Müslüman Kardeşler’in internet sitesinde duyurulması bile rastlantı değil. Bugün İHH’nın basın bülteniyle duyurduğu Mazlumder’in 1982’deki Müslüman Kardeşler’e yönelik Hama katliamını kınayan bir mektubu Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a göndermesi de başka bir örnek. Artık İslami gruplar ortak hareket edip başka ülkelerdeki hakları kendi ülkelerinde talep ediyor.

 

Türkiye etkisi

Türkiye’nin etkisi ise bu noktada ortaya çıkıyor. Türkiye Arap dünyasından bakıldığı zaman İslam ve demokrasinin aynı anda işleyebildiği, yüzünü batıya dönen bir ülke olarak görülüyor. Dün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mübarek’i uyarmasının Arap basınında bu kadar geniş yer alması da bunun göstergesi. 2010 yılında rekor düzeyde Türkiye’yi ziyaret eden Arap turistler sadece Mısır çarşısından aldıkları hediyeleri ülkelerine götürmüyorlar. Arap gençlerinin Türk medyasında aktarıldığının aksine tek idolleri Kurtlar Vadisi karakterleri değil. Türkiye’nin Müslüman çoğunluğuyla demokratik değerlere sahip bir ülke olduğunu görerek Türkiye’den ilham alıyorlar.

Tüm bu isyanının öncü ülkelerinin Avrupa ile en iyi ilişkileri sahip ülkeler olması rastlantı değil. Rastlantı olmayan diğer durum ile Mısır’ın konumu. Mısır’ın önemi Arap dünyasında oldukça farklı. Arapların lider konumundaki ülkesi Mısır’ın çökmesi durumunda bu gösteriler daha çok yayılabilir.

King’s College Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Direktörü Dr. Micheal Kerr, Ortadoğu’nun genelinde bir devrim olduğu görüşünde. Mısır için ise geleceği çok parlak görmüyor. Mısır’da iktidara kim gelirse gelsin Mübarek sonrasında ülkenin ciddi bir fiziksel dönüşüm gerçekleştirmesi için çaba harcaması gerektiğini söylüyor. “Büyük ihtimalle yeni Mısır’ın Amerikan yönetiminin desteğine eskisinden daha çok ihtiyacı olacak” diyor.

Ortadoğu tarihi günler yaşıyor. Bu günlerin mimarı ise gençler. Otoriter rejimlerin altında ezilen, Batılı yaşıtlarının bulduğu şansı bulamayan, ekonomik olarak dışlanan, toplumun en altında kalan gençler. Muhammed Bouazizi, 1 ay önce Tunus’un Sidi Bouzid kentinde yaşayan 26 yaşında bir seyyar satıcı idi. Sekiz kişilik ailesinin tek ekmek kazanan ferdi idi. Onun en büyük beklentisi ekonomik özgürlüktü. Bunu elde edemeyince kendini yaktı. Tunus’ta Bouazizi’nin bedeninden yükselen duman Ortadoğu’yu kaplıyor. Arap gençler birbirlerine “Yallah Şabab” diye sesleniyor daha fazla özgürlük için.