Yeni Şafak gazetesi yazarları Özlem Albayrak, Hilal Kaplan, Ali Bayramoğlu ve Ali Akel Uludere'de 34 kişinin katledildiği olaya ilişkin olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ın devlet adına açık bir şekilde özür dilememesini eleştirdi.
İşte o yazılar:
Özlem Albayrak (25 Mayıs 2012)
Roboski'nin evlat acısı çeken anneleri, bu özrü yeterli bulmadı, devletten özür beklediklerini beyan etti. Öte yandan devlet, Emine Erdoğan'ın gözyaşında somutlaşan şefkat ve merhamet duygusundan habersizmiş gibi davranmaya başladı.
Oysa daha geçtiğimiz ay bizzat Başbakan tarafından seçmeli Kürtçe derslerinin müfredata konacağı açıklanmıştı, karar hayata da geçirildi. Bu, Kürt meselesi zaviyesinden bakıldığında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarından ve hükümetin "putkırıcı" ataklarından biriydi.
Özlem Albayrak'ın yazısı için tıklayın...
Ali Bayramoğlu - (25 Mayıs 2012)
Uludere hadisesi adım adım yeni derin bir politika ve karanlığı simgelemeye doğru koşuyor.
Hükümet hızlı, etkin ve adil bir şekilde hareket etmezse, suçluları ortaya çıkarmayı bilmezse, bu iş iyice çığırından çıkacaktır.
Bu ülke artık Başbakan'ın "vicdan"ıyla yetinebilecek noktayı çoktan aşmıştır; bu ülke "acı paylaşmakla" idare edilecek aşamayı da çoktan geride bırakmıştır...
İhtiyacımız olan hukuktur, hukukun vicdanıdır, hukukun mantığıdır...
Ali Bayramoğlu'nun yazısı için tıklayın....
Hilal Kaplan
(5 Mayıs 2012)
Gelin görün ki, devletin Kürt meselesinde en yapıcı olduğu zamanda, savaş teknolojilerinin en geliştiği dönemde; devletin en cüretkâr suçları işlediği vakitlerde bile gerçekleşmemiş bir sivil katliamı gerçekleşti. Uludere, sırf bu sebepten ötürü bile soru işaretiyle yaklaşılmayı hak etmekteydi.
Nitekim Başbakan Erdoğan, daha geçtiğimiz Ocak ayında Uludere için "Ankara'nın derin dehlizlerinde kaybolmaz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz. Hiçbir tezgah, hiçbir komplo, hiçbir provokasyon gizli kalamaz" dememiş miydi?
Hilal Kaplan'ın yazısı için tıklayın...
Ali Akel
(25 Mayıs 2012)
Roboski (Uludere) katliamının ardından altı aydır süren bir soruşturma var. Faciaya giden yolda yetkilendirmenin, yetki kullanımının, ilgili kurumlar ve sorumlulukları belli olduğu halde, Allah aşkına sayın Başbakan, söyler misiniz ne koydunuz yüreği kanayan annelerin önüne!
"Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık" diyorsunuz.
Allah aşkına, söyler misiniz hangi hatayı açıkladınız!..
Allah aşkına, açıklar mısınız? "Özrü de açıkladık" derken, ne demek istiyorsunuz...
Özür diliyorsanız, Kasımpaşalı gibi ortaya çıkın ve deyin ki:
"Evet, bir hata yaptık. Hem de öyle bir hata yaptık ki, bu hatamız bizi mezarımızda bile rahat bırakmayacak!.."
Ali Akel'in yazısını okumak için tıklayın...