Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak, "Bu, Anadolu'ya yerleştiğimiz günden bu yana karşılaştığımız dördüncü büyük şoktur. Birincisi Haçlı Savaşları'ydı, ikincisi Moğol istilasıydı, üçüncüsü 1. Dünya Savaşı'ydı. Dördüncüsü de 15 Temmuz saldırısıdır. Geleceğin tarihi bunu böyle yazacaktır" dedi.
İbrahim Karagül'ün "Ya Yeniden Kuruluş, ya dağılıp yok olma" başlığıyla yayımlanan (29 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Ülkemiz, tarihinin en karanlık, en acı günlerini yaşadı. Darbe ile, iç savaş ile, açıktan dış müdahale ile yüzleşti. Yok olma tehdidiyle, Anadolu'dan toptan sürülme işaretleriyle karşı karşıya kaldı. Belki yeni bir fetret devri, belki yüz yıl sürecek bir kaosun ilk fırtınasıservis ediliyordu. Ülke teslim alınacak, devlet teslim alınacak, millet esir alınacak ve birbirine kırdırılacaktı. Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük felaket kapımızı çaldı. Bir yıkım, bir çokuluslu savaş kapımızı çaldı. Bin yılda 4. şok dalgası bu Bu bir şok dalgasıdır. Bu, Anadolu'ya yerleştiğimiz günden bu yana karşılaştığımız dördüncü büyük şoktur. Birincisi Haçlı Savaşları'ydı, ikincisi Moğol istilasıydı, üçüncüsü 1. Dünya Savaşı'ydı. Dördüncüsü de 15 Temmuz saldırısıdır. Geleceğin tarihi bunu böyle yazacaktır. Bu saldırının arkasında, Çanakkale'de ne kadar güç varsa o kadar güç, ülke vardır. 15 Temmuz'dan bu yana hepsinin söz ve tavırlarına dikkat edin. Hepsi suçüstü yakalanmış, hepsi kendini ele vermiştir. Hepsi Türkiye karşıtı pozisyon almış, hepsi demokrasiye karşı askeri müdahale yanında durmuştur. Bize bir yok oluş senaryosu dayattılar Bize bir yok oluş senaryosu dayattılar. Bize, kendi içimizdeki hainler üzerinden, alçaklar üzerinden çok büyük bir tuzak kurdular. Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan, o günden beri vesayet altında tutulan ülkemizde, yetiştirdikleri bütün kadrolarlasaldırıya geçtiler. Gülen ve terör örgütünü kırk yıldır hazırlıyorlardı.Gülen'in örgütü dışındaki ihanet damarını ise doksan yıldır hazırlıyorlar. Böyle gidecek sandılar, Türkiye yüzlerce yıl kendi kontrollerinde kalacak sandılar. Biz ne zaman kendimize geldik, kendi yolumuzu çizdik, başkaldırdık, esaretten kurtulmaya giriştik, meydan okuduk,işte o zaman bütün unsurlarıyla saldırıya geçtiler. Selçuklu, Osmanlı defterini dürmek 15 Temmuz böyle bir saldırıdır. 15 Temmuz bu yüzden bir darbe girişimi değildir. Türkiye'ye yönelen açık bir saldırının, savaşın ilk aşamasıdır, ilan ediliş biçimidir. Anadolu tarihinin sayfalarını kapatmak istiyorlar. Selçuklu ve Osmanlı defterini dürmek istiyorlar. Cumhuriyet vesayetten çıkar çıkmaz, içerideki ihanet örgütleriyle beraber yeni Haçlı saldırılarını başlatmalarının sebebi bu. İlk dalga, ilk şok milletimizin derin feraseti ve yiğitçe başkaldırısıyla atlatıldı. 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan akşam,canlarını bu ülkeye adayan şehitlerimizin direnişini münferit öfke sanmayın. Onlar tarihin akışını değiştirdi. O büyük felakete karşı bizi uyardı, teyakkuza geçirdi. Bin yıllık hesaplaşmanın yeni dönemini bu çıkışlarıyla Türkiye ve dünyaya duyurdu. Gelecek tehditlere karşı hepimizi harekete geçirdi. Hesaplaşma devam edecek Ama saldırılar devam edecek. Açık savaş devam edecek. Hesaplaşma, biz tam bir devlet, özgür ve bağımsız bir ülke olana kadar devam edecek. 15 Temmuz'da tankları yürütenlerin başka hesapları var, saldırı planları bu kadar değil. Çünkü o müdahale sadece bir gecelik askeri müdahale değil. Gülen ve teröristleriyle onların ordu içindeki, siyaset içindeki, medya içindeki, iş dünyasındaki ortakları tamamen temizlenmeden bu saldırılar bitmeyecek. Gülen ve çetesinden başka unsurlar da var Sadece Gülen ve ekibi mi? Onlar devlet ve toplum içindekiistihbarat ağlarıydı ve en etkili biçimde bu saldırıda kullanıldı. Ama bu kadar değil. Yine ordu içinde, sivil bürokraside, siyasette, medyada, iş dünyasında başta ABD olmak üzere birçok ülkenin istihbaratına bağlı geniş çevreler var. Bunlar Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin vesayet altında kalmasının ana kadrolarıydı. 15 Temmuz'da onların da rolü var,ortaklığı var. Onlar deşifre olmadan, tasfiye edilmeden, bu ülke ehil ellere teslim edilmeden bu savaş bitmeyecek. Gülen ve çetesinin geride kalan unsurları yine kullanılacak ama bu sefer ana unsur olarak diğerleri harekete geçirilecek. Ya yeniden kuruluş ya da parçalanma Türkiye, bir yeni kuruluş döneminde. Ya yeniden yapılanacak ya da parçalanıp dağılacak. Milletimiz, devlet içindeki milli ve yerliçevreler bu açık saldırılara, bu yeni savaş dönemine karşı savunma hatları oluşturmalı, ülkemizin tamamında direnç merkezleri harekete geçirilmeli. Biz, bir büyük tehlikeye, bugün yaşadıklarımızdan çok dahavahim bir endişeye karşı tetikte olmaya çağırıyoruz. Yeniden manda dönemine, yeniden o İngiliz muhipleri, Alman muhipleri dönemine sürüklenmemek için bu ülkenin köylerine, kasabalarına, dağlarına ve ovalarına çağrı yapıyoruz. Tarih, aymazlıkların, basiretsizliklerin, ataletin, duyarsızlığın yol açtığı felaketlerle doludur. Milletler bu yüzden mahvolmuş, ülkeler ve şehirler bu yüzden harabeye dönmüştür. Yeni küresel güç hesaplaşmasının ana cephesi bizim coğrafyadır. Türkiye bu coğrafyanın tam merkezindedir ve onlara göre asla sağlam kalmamalı, birkaç parçaya bölünmelidir. İç güvenlik ordusu Devlet yeniden biçimlendirilmeli, ordu yeniden yapılanmalı, sermaye yerli ellere teslim edilmeli, ülkenin sınırları ve hava sahası yerli unsurlara emanet edilmeli. Bir ıslah değil, reform değil yeniden yapılanma öneriyoruz. Yeni bir devlet, yeni bir kuruluş sözleşmesi öneriyoruz. TSK yeniden yapılanana kadar gerekirse bir iç güvenlik ordusu derhal kurulmalıdır. Polisin asayiş yetkisinin ötesinde ülkeyi koruyup kollayacak, millete ve tarihe bağlı, dış tehditlere karşı teyakkuzda bir iç güvenlik ordusuna acil ihtiyaç vardır ve bu TSK dışında bir yapılanma olmalıdır. Vatan ekseninde direniş cepheleri Siyasi partiler kendilerini “yabancı” unsurlardan temizlemelidir. Artıksiyasi görüş farklılığının, ideolojik ayrımın, kimlik farklılığının anlamı kalmamıştır. Herkesin vatan ekseninde pozisyon alması bir zorunluluktur. Sivil bürokrasi bu yabancı unsurlardan, bu kalbi dışarıya bağlılardan, bize Washington, Londra, Brüksel'den buyruk verenlerden uzak tutulmalıdır. Dünyaya, bu ülkenin şehirlerinden, sokaklarından dünyaya bakan insanların en kritik görevlere getirilmesi acil zorunluluktur. Bunları niye söylüyorum: Karşı karşıya olduğumuz şey sadece Gülen ve çetesinin darbe girişimi değildir. Bir istila harekatının ilk işaretidir. Sadece FETÖ ile gözlerimizi kör edersek asıl vurucu unsur ikinci dalga saldırıyı yapacaktır. Bu da olmazsa Türkiye, coğrafyamızı kasıp kavuran kimlik savaşlarına, iç savaşlara sürüklenecek, bu yolla diz çöktürülecektir. Hesap budur ve hesap çok büyüktür. Bu yüzden yüz yılın en büyük tehdidine karşıyüzyıllık bir direniş örgütlenmesi gerekmektedir. Kimse bunları afaki sanmasın. Yakın tehdit ortadadır. Küresel ölçekte savaşın Türkiye ayağına düşen budur. Yeni Ortadoğu-Ön Asya haritaları bu hesaplaşmaya göre biçimlendirilecektir ve o harita taslakları çoktan belirlenmiştir. Beş yıl teyakkuz hali 15 Temmuz sonrası sinsi bir operasyon yürütülmekte, bu içeriden işgal harekatında rolü olanlar gizlenmekte, alınan önlemler sert bulunmakta, bu yönde kamuoyu oluşturulmaktadır. Buna asla izin vermemek gerekiyor. O önlemler, acımasızlık değil, Türkiye'yi kurtarma, yok oluş planlarına karşı koruma mücadelesidir. İçeriden ve dışarıdan masumlaştırma, karartma operasyonlarına karşı dikkat edilmelidir. Çünkü bu tür operasyonlar da darbe girişimiyle başlatılan sürecin parçasıdır. Bu dönemin liderleri, öncüleri tarih önünde hesap verecektir. Küçük ihmaller bir milletin felaketiyle sonuçlanabilir. Bu yüzden radikal önlemler ve kararlar alınmalı, siyaset, sivil ve askeri bürokrasi toptan yenilenip yapılanmalı, toplumsal hassasiyetler en üst düzeyde tutulmalı, önümüzdeki beş yıl teyakkuz hali elden bırakılmamalıdır. Tarih yapıcı öncüler Bugün Türkiye'yi kurtaracak siyasi öncüler, tarihin kurucu öncüleri olarak anılacaktır. Onlar bin yıllık tarihin devamına kapılar açacak, bu milletin büyük yürüyüşünün kahramanları olacaktır. İhmalkarlar yok olup gidecek, ihanet edenler ise, tarihimizin utançsayfalarında yüzyıllarca anılacaktır. 15 Temmuz açık savaş ilanının tarihidir. Bu savaşa karşı direniş hattının harekete geçme tarihidir. Darbe girişimine karşı milletin devriminin ayak sesleridir. Osmanlı'dan uzun yaşayan Endülüs'ü hatırlayın. Nasıl da yok edildi, iz bile bırakmadılar. Onları asla yalnız bırakmayın Onlar bizi Anadolu topraklarına hapsetmeyi değil, bu topraklardan tamamen kovmayı hesaplıyorlar. Bir tarihi sona erdirmeyihesaplıyorlar. Öyleyse fert fert, ev ev, sokak sokak mücadele dönemi, ülkemizin her noktasındaki direnç adacıklarını güçlendirme dönemidir. İçeriden işgale karşı içeriyi temizleme dönemidir. Bu dönem, tarih yapıcı öncülere ve kadrolara omuz verme, onlarla koşma, onları asla yalnız bırakmama dönemidir.