Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, 'Suriye'deki savaşın Kafkaslara sıçradığını' söyledi. "Çok büyük güç çatışmaları, rekabeti, hesaplaşması yaşanıyor. Herkes kendi imparatorluk haritalarını raflardan indirdi. Artık kimse kimsenin dostu değil, öyle kalıcı dostluk ilişkileri yoktur. Türkiye en büyük darbeyi bu yüzden kendi müttefiklerinden yemektedir. Dostlar, ittifak üyeleri birbirini harcamaktadır" ifadelerini kullanan "Karagül, Azeri-Ermeni çatışmaları büyüyecek. Kızıldeniz, Basra Körfezi, Hazar Denizi-Karadeniz hattında kalan her toprak parçası çatışmalara sürüklenebilir. En büyük harita budur. İster ekonomik diyelim, ister enerji diyelim, ister güvenlik stratejileri diyelim bu denizler arasında dünyanın en büyük savaşı, merkez savaşı hesapları yapılmaktadır. Bugün yaşanan küresel ölçekte paylaşım mücadelesinin merkezi bu bölgedir" diye yazdı.
İbrahim Karagül'ün, "Bu haritaya çok dikkat: Dünyanın savaşı burada" başlığıyla yayımlanan (5 Nisan 2016) yazısı şöyle:
"Erdoğan ABD'de tutuklanacak. Erdoğan hastaneye kaldırıldı. Erdoğan Obama ile görüşemeyecek. ABD Türkiye'yi defterdensildi… Daha neler neler. Nasıl da utanmazca, sahtekarca yaygaralar. Nasıl da bütün ülkeyi küçük düşürücü, bütün ülkeden intikam alıcıdüşmüşlük.. Öyle çirkef, öyle seviyesiz, öyle Türkiye düşmanı, öyle ihanet dolu bir kampanya ki, bunlar bu nefretle bütün ülkeyi ateşeverirler, bütün ülkeyi satarlar, bütün ülkeyi birbirine katarlar. Öfke duyduklarını kurşuna dizerler, intikam ve öfkelerinin hiçbir ahlaki ve hukuki sınırı olmaz.
Tabi güçleri yetse, imkanları olsa. İşbirliği yapmadıkları istihbarat teşkilatı kalmadı. Ortaklık kurmadıkları terör örgütü kalmadı. Hiçbir ülkede, siyasi mücadele veren, ideolojik kavga veren, iktidar hesapları yapan ya da kişisel kavga veren birileriböyle bir seviyesizlik örneği sergilememiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyareti sırasında gördüklerim beni utandırdı. Ülkem adına, “biz” adına rencide etti, yüzüm kızardı. Bu ülkede kuruluşundan bu yana kavga vardır, mücadele vardır. Çünkü Birinci Dünya Savaşı'nın ardından, İstiklal mücadelesinin ardından kurulan bu sistemin kimlik sorunları vardır.İktidar-halk ilişkilerinde büyük ayıpları vardır. Bu yüzden Türkiye'nin normalleşme mücadelesi kuruluşundan bu yana devam etmektedir. Ama bütün o çatışma/mücadele tarihini gözünüzün önünden geçirin, dil olarak, söylem olarak böyle bir seviyesizlik örneği görülmemiştir. Yaşadığımız bütün trajedilere, acı dolu hatıralara rağmen, böyle çirkeflik örnekleri ya yoktur ya da çok azdır.
İşte kurgu bu zaaflar üzerine yapılmıştır. Bugünkü terör, paralel, içeride ve dışarıdaki şer ortaklığı bu kırılma alanları üzerinden biçimlendirilmiştir. Bu yüzden paralel örgüt mensupları, Asala üyeleri, PKK/YPG üyeleri Erdoğan'a karşı, Türkiye'ye karşı tek bir örgüt havasında protesto eylemleri yapıyor. Mesele sadece Erdoğan değildir. Bu bir projedir. Türkiye projesidir. Bu ülkeyi küçültme, köşeye sıkıştırma, kötü tercihlere zorlama projesidir. Terör örgütlerini tek çatı altında toplayıp Erdoğan düşmanlığını işleyip bunun üzerinden ülkeyi yeniden formatlamaya çalışanların yürüttüğü çokuluslu bir müdahaledir. PKK neyse paralel odur, YPG neyse diğer örgütler odur. Hepsi tek bir adrese yöneltilmiş, tek bir merkezden talimat almaktadır. Dünya savaşından bu yana ilk kez başımızı kaldırdık. İlk kez kendi yolumuzu çizmeye çalışıyoruz. Bu yüzden saldırı altındayız. Bu yüzden o örgütleri üzerimize saldılar. Gülen'in adamlarıyla Abdullah Öcalan'ın adamları hep birlikte Türkiye'yi vuruyor.
Bütün coğrafya yeniden dizayn ediliyor. Her ülke için haritalaroluşturuluyor. Biz, işte o haritalara direniyoruz. Yeni bir Anadolu haritası, parçalanmış harita görmemek için direniyoruz. Onlarsa bu parçalanma için tetikçi olarak pozisyon aldılar. Suriye savaşı bile böyle bir şeydir. Türkiye'yi Suriye'den uzaklaştırmaya çalışanlar, aslında “sıra sizde” işaretleri vermektedir. Bir sonraki adımda Anadolu'ya çörekleneceklerdir. Öncüleri, tetikçileri bu savaşı başlatmıştır. Dikkat edin, Suriye'deki savaş Kafkaslara sıçrıyor. Çok büyük güç çatışmaları, rekabeti, hesaplaşması yaşanıyor. Herkes kendi imparatorluk haritalarını raflardan indirdi. Artık kimse kimsenin dostu değil, öyle kalıcı dostluk ilişkileri yoktur. Türkiye en büyük darbeyi bu yüzden kendi müttefiklerinden yemektedir. Dostlar, ittifak üyeleri birbirini harcamaktadır.
Azeri-Ermeni çatışmaları büyüyecek. Kızıldeniz, Basra Körfezi, Hazar Denizi-Karadeniz hattında kalan her toprak parçası çatışmalara sürüklenebilir. En büyük harita budur. İster ekonomik diyelim, ister enerji diyelim, ister güvenlik stratejileri diyelim bu denizler arasında dünyanın en büyük savaşı, merkez savaşı hesapları yapılmaktadır. Bugün yaşanan küresel ölçekte paylaşım mücadelesinin merkezi bu bölgedir. İşte Türkiye tam bu coğrafyanın merkezinde. Basra Körfezi çevresindeki ülkeler savaşa, kendi aralarında çatışmalara sürüklenebilir. Bölge İran ile Araplar arasında büyük bir hesaplaşmaya tanık olabilir. Suriye meselesi Basra ile Doğu Akdeniz arasındaki kuşakla ilgili bir harita çalışmasıdır.Kuzey Irak-Akdeniz Koridoru bu çalışmanın bir parçasıdır.Kızıldeniz çevresi yine savaş alanıdır. Somali ve Yemen'in durumu ortadadır. Doğu Akdeniz, geleceğin en büyük kavgalarının merkezi olacaktır. Çünkü çizdiğim o haritanın tam merkezindedir. Doğu Karadeniz, bu çatışmacı yaklaşımlar yüzünden geleceğin Doğu Akdeniz'i kadar önemli olacaktır ve Doğu Karadeniz'de küresel ölçekte bir güç hesaplaşması ortaya çıkacaktır. Doğu Akdeniz merkezli harita çalışmaları Güney Kafkaslar'da Azerbaycan ve Gürcistan'ı tehdit edecektir. Karadeniz'in kuzeyi aynı şekilde çatışma alanı olacaktır. Kuzey Irak ile Karadeniz arasında da güneydekine benzer bir koridor hesabı vardır. Bu yüzden terör örgütleri bu alana yönlendirilecektir.
Çizdiğim bu haritaya çok dikkatli bakın. Eğer bir dünya savaşından söz edilecekse bu coğrafya merkezi olacaktır. Dünyanın kalbi burada atmaktadır. İşte bu haritanın tam merkezindeki Türkiye, tarihin en büyük oyunlarından birinin merkezi adresidir, hedefidir. Türkiye sağlam durdukça, dik durdukça, gücünü korudukça, istikrarını sağlama aldıkça bu hesapların hiçbiri tutmayacaktır. Kafkaslardaki savaşın da, Suriye hattındaki çatışmaların da seyri onların istedikleri yönde olmayacaktır. Bu yüzden bütün güçleriyle Türkiye'ye yüklendiler. Yüklenecekler de. Bu ülkeyi parçalamadan coğrafyanın yeni haritası çizilemeyecek, biliyorlar bunu.
Bildikleri için de, direnen herkesi hedef alıyorlar. Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, siyasi kadroları, medya çevrelerini, toplumsal tabanı hedef alıyorlar. Ardı ardına intikam saldırıları yapıyorlar. Kandil ve Pensilvanya'nın Kobani'de kurduğu ortaklık böyle bir ortaklıktır. Onlar bu büyük savaş için cepheye sürülmüşlerdir. ABD, Türkiye'ye haddini bildirmeliymiş. Kendileri itaat ettikleri için bütün ülkenin itaat edeceğini sanıyorlar. ABD silahlarıyla ülkeyi vuruyorlar. ABD'yi vatan bilenlerin Türkiye'ye bu kadar yabancılaşması normaldir. Türkiye-ABD ilişkilerinde, bu talimatla, bir köşe yazısıyla, bir lobiçalışmasıyla iktidar değiştirme dönemleri çoktan geçti. Bu değişim yüzünden kırılgan alanlar oluştu zaten. Sadece talimat alan iktidarlar döneminde böyle kırılgan alanlar oluşamaz. Ama bir ülke, kendi duruşunu yakalama mücadelesi içine girmişse bu alanlar oluşacaktır. Bunlar göze alınacaktır.
Yine de Erdoğan'ın ABD gezisinde hiçbir şey istedikleri gibi olmadı. Nükleer Güvenlik Zirvesi için yapılan ziyaret Türkiye-ABD arasında yoğun temaslara sahne oldu. İş çevrelerinden eski bakanlara ve isimlere, Obama'dan yardımcılarına kadar herkesle görüşme gerçekleşti. Bu ilişkiler, bir takım rasyonel işbirliklerine dayanır. ABD'nin bu bölgede Türkiye'siz ne kadar şansı olduğunuölçemeyenler, Obama'nın silahıyla Erdoğan'ı vurmaya, Türkiye'yi hizaya getirmeye çalıştılar. Tutmadı, başaramadılar. ABD medyasında para verip yazdırdıkları o darbe yazılarının ABD'de de Türkiye'de de alıcısı kalmadı. Artık o isimler Türkiye'de adam yerine bile konulmuyor, yazdıkları hiçbir cümle etkili olmuyor. İnanması güç gelebilir ama Suriye'deki savaş da, Kafkaslarda tezgahladıkları senaryolar da onların hezimetiyle sona erecektir. İçeride kurdukları terör çatısı da, bu çatının dışarıda yürüttükleri çirkin kampanya da çok yakında etkisini kaybedecektir. Onlar tetikçilikleriyle, birer Gurka olarak kaybolacak, hiçleşecektir. Türkiye ayakta kaldıkça, ana omurga sağlam kaldıkça, tarih yapıcı feraset yol gösterdikçe, bütün oyunların bu topraklarda bozulduğunu göreceklerdir. Bu yüzden hiç endişeli değiliz. Hatta bütün bu vesayet arayışlarının, vesayet aracılarının çok az zamanı kaldığının farkındayız"