Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin eski öğretim üyelerinden ve Yeni Şafak yazarı Faruk Beşer “Savrulduğumuzun farkında mıyız?” başlıklı bugünkü yazısında Ramazan döneminde televizyonda yapılan iftarda ve sahur programlarını eleştirdi.
Programlarla eski yıllara daha kaliteli hocaların yetiştiğini gördüğünü yazan Beşer, “Bununla beraber İslam algımızda ve sunumunda bir eksen kaymasının olduğunu da hissedebiliyoruz. Genellikle dikenlerinden arındırılmış renksiz bir İslam sunuluyor bize. Biraz müzik, biraz eğlence, biraz menkıbe, biraz hikâye, biraz masal, bazılarınca da bol uydurulmuş hadis… Müslümanlar dünya siyasetiyle, daha genel olarak da demokrasi ile, laiklikle, modern kültürle hesaplaşmayı göze alabilmekten ve alternatif aramaktan hızla uzaklaşıyorlar. Gittikçe modern kültürün bir parçası hatta savunucusu haline geliyorlar. Neyin asıl olduğunu bilemeyenlerimiz çoğunlukta” görüşünü dile getirdi.
Laiklik konusunda bazılarının kafasının karışık olduğunu yazan Beşer şöyle devam etti: "Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, hatta sanat gibi konular, eleştirisi bile yapılamaz dogmalar haline geldi. Aleyhlerinde tek kelam ederseniz sizi aforoz ediyorlar. Hissedemediğimiz bir evrilme yaşıyoruz. Trenin farkında olmadan viraj alması gibi doksan derece dönüyoruz da hâlâ istikamet üzere olduğumuzu sanıyoruz. İşin ilginç tarafı, mesela laikliğe laf ettiğinizde ilk sataşma, daha ne dediğinizi tam anlamasa bile, önce dindar olduğunu söyleyenlerden geliyor. Hasılı, binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete. O halde tekrar soralım; biz nereye gidiyoruz böyle?
Şimdi daha özele inelim. Ramazanı nefsimizi tutma ve yememe mevsimi bilmemiz gerekirken, yeme hatta tıksırıncaya kadar yeme, kalanı da israf etme zamanı olarak bilinmeye devam ediyor. Gerçi bu hatanın bilincine varan Müslümanların artıyor olması da sevindirici.”