Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Türkiye'nin büyüdüğünü, 'hesapları sıfırlayan', oyun bozan bir ülke haline geldiğini söyledi. "Bölgemizde rahatça at koşturanlar, Türkiye'nin caydırıcı duruşunu hazmedemediler" ifadelerini kullanan Karagül, "Kuzey Suriye Koridorunu oluşturmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Bu koridor, Türkiye ile Arap-İslam dünyası arasındaki bütün bağları koparmak, Türkler ile Kürtleri sonsuz savaşlara sürüklemek için planlandı" diye yazdı. Koridorun, Türkiye'yi parçalamanın ilk adımı olarak planlandığını öne süren Karagül, "Biz, o planlarla o topraklarda mücadele etmediğimiz için içeride savaşmak zorunda kaldık. Çokuluslu terörle, kendi şehirlerimizde yüzleşmek zorunda kaldık. Biz, tehditleri kendi sınırlarımızda, kendi topraklarımızda karşılamak zorunda kaldığımız için savaş ülkemizin içlerine doğru ilerliyor" dedi.
"Sanki yeniden Sykes -Picot benzeri gizli anlaşmalar, harita çalışmaları yapılıyor. Ülkelerin nasıl parçalanacağı, ne tür yeni devletler kurulacağı tartışılıyor" diyen Karagül, "Bize harita dayatanlara Musul'dan Halep'e kadar bir harita göstereceğiz. Bize parçalanma senaryoları çizenlere coğrafyamızda yeni ortaklarla, dostlarla karşılık vereceğiz" ifadelerini kullandı.
İbrahim Karagül'ün, "Bugünlerde her masada bir harita var" başlığıyla yayımlanan (17 Mart 2016) yazısı şöyle:
Sanki 1. Dünya Savaşı dönemini yaşıyoruz. Sanki yeniden Sykes-Picot benzeri gizli anlaşmalar, harita çalışmaları yapılıyor. Ülkelerin nasıl parçalanacağı, ne tür yeni devletler kurulacağı, bölgesel kaosun nasıl çıkarılacağı ve bu kaoslar üzerinden hangi şehirlerin kimlere kalacağı, hangi terör örgütleri üzerinden ne tür senaryolar uygulanacağı tartışılıyor. Bizler bile Suriye'yi kaç parçaya bölerler, bunun Türkiye'ye yansımaları neler olabilir, İran etnik haritası nasıl bir şey ve bunlar üzerine ne tür senaryolar uygulayabilirler gibi, kulağa fantastik gelen senaryoları, gerçek gündemimiz olarak, analiz etmeye çalışıyoruz.
Bugünlerde her masada bir harita var. Herkesin elinde bir kalem bir cetvel var. Herkes ülkelerin demografilerine bakıyor. Ülkelerin etnik ve mezhepsel kimlikleri üzerine kafa yoruyor. Bir zamanlar uluslararası statükoyu oluşturan devletler terör örgütlerini kapışıyor, onlara ihaleler dağıtıyor. Demokrasinin kalesi olması gereken siyasi partiler, kendi ülkelerine karşı bu örgütlerin safında yer alıyor, onların alçakça katliamlarına mazeretler üretiyor. Türkiye'de bu işbirliğinin en çirkin hallerini görüyoruz. Eli kalem tutanlar, her biri bir yerlerden talimat almışçasına milletine, ülkesine, devletine, tarihine küfrediyor, iç savaş çıkarmak, ülkeyi parçalamak için kalem oynatıyor. Türkiye'de bunların en kalleş örneklerini görüyoruz.
Ölümcül gerçeklerle yüz yüzeyiz. Hata yapma, basiretsiz davranma, tembellik etme, aptalca iyimserlik gibi lükslerimiz yok. Her sözün çok ağır bedelleri olacak artık. Her hareketin, her kararın intihar anlamına gelen sonuçları olacak. Ama kararsızlığın, ataletin, beceriksizliğin, hantallığın, öngörüsüzlüğün bedeli hepsinden daha acı olacak. Ülkemize karşı iç işgale girişenlere tahammül ve sabır bu ülkenin intiharı olacaktır. İç işgali meşrulaştırmaya, masumlaştırmaya, ona gerekçeler üretmeye yönelik her söz, her savunma vatan hainliğidir. Terörle ortaklıktır, terör eylemidir, ülke düşmanlığıdır. Sokaklarımızda bomba yüklü araç patlatanlarla, bunları savunanlar, onlara yönelik kamuoyu öfkesini ve hassasiyetini körleştirmeye girişenler de teröristtir, Türkiye'ye kurşun sıkmaktadır.Onlar da terör kapsamına alınmalıdır, ona göre muamele görmelidir.
Çünkü olağan dönemler yaşamıyoruz. Bütün coğrafyanın lime limeedildiği, paramparça edilmek istendiği bir tarihi yaşıyoruz. Hiç kimsenin tepeden, buyruk verir gibi akıl satmasına, tuzu kuruların bol keseden ahkam kesmesine tahammül kalmamıştır. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; bedel ödeyenlerin, emek verenlerin, ülkesi içincanı yananların öne çıkması gerekmektedir. Sınırlarımızı cepheye dönüştürenlere suskunluğumuz ülkenin parçalanmasına zemin hazırlayacaktır. İster PKK olsun ister PYD olsun ister diğer taşeron örgütler ve onlara lojistik destek sağlayan paralel ekipler olsun, atacakları her adım Türkiye'yi yaralamaya, zayıflatmaya, diz çökmeye dönük adımlardır. Bütün bunları silahlı güçlere dönüştürüp Türkiye'nin ana omurgası karşısına diken çokuluslu bir irade vardır ve bu iradenin en büyük hedefi Türkiye'yi dize getirmek, yönetilebilir alana çekmektir.
Türkiye çok büyüdü, çok güçlendi, hesapları sıfırlayan, oyun bozan ülke haline geldi. Bölgemizde rahatça at koşturanlar Türkiye'nin caydırıcı duruşunu hazmedemediler. Bu yüzden intikam almaya çalışıyorlar. Bu yüzden etnik çatışmaları topraklarımıza servis ediyorlar. Bütün örgütleri tek çatı altında toplayıp, sokak terörü yapmaya, toplumsal infial uyandırmaya, Türkiye'nin siyasi aklını felç etmeye, toplumsal psikolojiyi çökertmeye, Türkiye'yi de Suriyeleştirmeye çalışıyor. Bizden intikam alıyorlar. Bize hesap sormaya kalkışıyorlar. Bizi terörle terbiye etmeye yelteniyorlar. Sınırlarımızı tartışmalı hale getirmeye, şehirlerimizi güvensizleştirmeye çalışıyorlar. PKK ve yan örgütleriyle aylardır şehirlerimize saldırıyorlar. Kendi istihbaratçılarını, terör mensuplarını da aralarına katarak Türkiye'ye karşı açık savaşa girişiyorlar. Medyadaki kalem erbaplarını seferber ediyor, “sivil" görünümlü savaşçılarını sahaya sürüyorlar.
Kuzey Suriye Koridoru'nu oluşturmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Bu koridor Türkiye ile Arap-İslam dünyası arasındaki bütün bağları koparmak için planlandı. Bu koridor Türkiye ile Kürtleri sonsuz savaşlara sürüklemek için planlandı. Bu koridor, Türkiye'yi parçalamanın ilk adımı olarak planlandı. Bu koridor, Türkiye'ye yönelik bir savaş ilanıdır. Çünkü bu savaşın ilk adımları olarak planlandı. Biz, o planlarla o topraklarda mücadele etmediğimiz için içeride savaşmak zorunda kaldık. Çokuluslu terörle, kendi şehirlerimizde yüzleşmek zorunda kaldık. Biz, tehditleri kendi sınırlarımızda, kendi topraklarımızda karşılamak zorunda kaldığımız için savaş ülkemizin içlerine doğru ilerliyor. PYD'nin, o çokuluslu plan kapsamında Suriye'de “federasyon"planına bir bakın. O planla o koridorda hesaplaşamazsak bu ülkenin yarınını tartışmaya açmış olacağız.
Hiç kimse, bu planları süslü cümlelerle yumuşatma ve bize satma gayreti içine girmesin. Hiç kimse Ankara'da oturup da PKK/PYD'ye yönelik mücadele yöntemlerini sulandırmaya kalkışmasın, Türkiye'ye gizli defans uygulamasın. Bugün bazı terör ortaklarını ifşa ettiğimiz gibi, böyle yaparlarsa yarın onları da ifşa edeceğiz. Onları da Türkiye düşmanı sayacağız, terör mensubu ilan edeceğiz. PKK-PYD'nin bütün eylemlerine, saldırılarına, planlarına kalkan olanlar var bu ülkede. Bu örgütlerin en büyük desteğinin Türkiye'de olduğuna dikkat çekelim. Çekelim de milletimiz böyle bir ihanetin varolduğunu bilsin. Günü geldiğinde, onları tek tek milletimizin karşısına çıkaracağımızıda söyleyelim.
“Anadolu bütün hesapların bozulduğu yer" demiştim. Bin yıldır bu topraklarda hangi oyunlar, hesaplar bozuldu, bilin isterim. Her ciddi krizde, buhranda güçlü bir kurucu irade, akıl, kadro bu ülkede yerini almaktadır. Bugün de bu böyledir. Bu yüzden de iki şeyi hedef alıyorlar: Bu kurucu irade, akıl, kadro ile ona destek veren ülkenin ana omurgasını.. Bu aklı da, kadroyu da, omurgayı da ayakta tutacağız. Ona destek verip direncini artıracağız. İrademiz zayıflamayacak, nefesimiz kesilmeyecek, umudumuz zedelenmeyecek, direncimiz düşmeyecek. Bu oyunların, kurguların, kirli hesapların, senaryoların üstesinden geleceğiz. Bunun için ev ev, sokak sokak, fert fertdayanışmamızı güçlendirecek, tarih yapan bu ana omurgaya kan vereceğiz.
Böyle zamanlarda mesleğimiz, kimliğimiz, görevlerimiz değil, tarih yapıcı rolümüz öne geçecek. Bize harita dayatanlara Musul'dan Halep'e kadar bir harita göstereceğiz. Bize parçalanma senaryoları çizenlere coğrafyamızda yeni ortaklarla, dostlarla karşılık vereceğiz. Sınırlarımıza silahla gelenlere sınırlarımızın çok ötelerinde silahla karşılık vereceğiz. Bize Anadolu'yu dar etmek isteyenlere biz de coğrafyayı dar edeceğiz. Akıl var, kadro var, bilgi ve öngörü var. İnanç var, imkan var. İhanetleri de, hainleri de biliyorsak sorun yok. Biz direne direne, mücadele ede ede, bedel ödeye ödeye ama asla ağlamadan sızlamadan, acılarımızı gizleyerek tarih yazdık bugüne kadar. Hesaplaşmaysa hesaplaşmanın ne olduğunu onlara göstereceğiz.