Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, ABD Başkanı Barack Obama ile ilgili olarak "Teröre verdiği destekle, o romantik hayalleriyle, dünyayı ve bizim bölgemizi felakete sürüklemesiyle anılacaktır" görüşünü savundu. "ABD kanla anılacaktır, cinayetlerle anılacaktır, sivil kıyımlarla anılacaktır, örgüt devleti olarak anılacaktır" iddiasını ileri süren Karagül, "Türkiye ise dünyaya doğru mesaj vermekle, doğru yerde durmakla, doğru tercihler yapmakla anılacaktır. Tarih Atlantik'in dışına çıkmıştır, artık o tarih Atlantik çevrelerinde değil, dünyanın başka bölgelerinde yapılacaktır" diye yazdı.
İbrahim Karagül'ün "‘Süper ABD’den örgüt devletine.. Tarihi savrulma, büyük çöküş.." başlığıyla yayımlanan (10 Ocak 2017) yazısı şöyle:
ABD yönetiminin terör örgütlerine destek vermesi hatta onları yönetmesi artık tartışma olmaktan bile çıkmış bir gerçektir. Sovyetler'in çöküşünden hemen sonra küresel ölçekte terörle mücadelebaşlatan, 21. yüzyılı terörle mücadele çağı ilan eden ABD, yirmi beş yıl sonra dünyanın en büyük terör finansörü, baş destekçisi olarak tarihe geçmiştir. Artık birçok ülkeyi terör saldırılarıyla dize getirmek isteyen, kendi müttefiklerini bile terör örgütlerine hedef gösteren, Türkiye gibi bir NATO ülkesini PKK ve FETÖ gibi örgütler üzerinden iç savaşa sokmaya ve parçalamaya çalışan bir Amerika vardır. ABD, tarihinin en büyük çözülmesi Süper devletten, 21. yüzyılın dünyasını şekillendirecek güçten bir terör devleti çıkmıştır. Geriye terör örgütlerinin kuyruğuna takılan bir devlet kalmıştır. Artık ABD bir devlet gibi değil, örgüt gibi düşünmektedir. Devlet aklının yerine örgüt aklı geçmiştir. Özellikle Barack Obama dönemi bu savruluşun hatta zihinsel çöküşün zirvesi olmuştur. Bu, ABD tarihinin en büyük çözülmesidir. Neoconların Yeni Amerikan Yüzyılı planlarını devlet olarak uygulamayı başaramayan ABD şimdi bu hedeflerine terör örgütleri üzerinden, terör saldırıları üzerinden ulaşmaya çalışmaktadır. Türkiye gibi birçok ülke, ABD'nin terör fırtınası ile istikrarsızlaştırılmak istenmekte, bu yöntemlerle boyun eğdirilmeye çalışılmaktadır. Devlet olarak 21. yüzyılı dizayn edemeyenlerin örgütler üzerinden bunu başarmaları asla mümkün olmayacaktır. Üç gerçek: Hiçbir zaman dünya lideri olamayacak Özellikle Irak işgali sonrası başlayan sorgulamada ABD'nin yeni küresel düzen oluşturma yolundaki bütün yetersizlikleri, zaafları ortaya çıkmıştır. Bunlar; dünyaya liderlik edecek ahlaki olgunluğa sahip olmadığı, ekonomik gücünün dünyayı yönetecek kadar güçlü olmadığı ve dünyayı kontrol altında tutacak ölçüde bir askeri gücünün olmadığı şeklindedir. Bu üç gerçek, ABD'nin küresel kredisini bitirmiş, onu liderlik koltuğundan düşürmüştür. İşte tam bu dönemde özellikle Asya ülkeleri yükselişe geçmiş, bu yükselişle birlikte ABD otoritesine meydan okumuş, dünyayı da bu meydan okumaya davet etmiştir. DünyaYı yönetemedi, şimdi dünyadan intikam alıyor.. Obama yönetiminde ise bu üç gerçeğe çok daha vahim örnekler eklenmiş, Washington yönetimi dünyaya terör ihraç etmeyebaşlamıştır. Dünyayı yönetmeyi beceremeyen ABD, bu eksiklerini giderme yerine dünyadan intikam almaya başlamış, dünya ile savaşa tutuşmuştur. ABD devlet aklının, derin strateji gibi pazarlanan ama aslında büyük bir zaaf görüntüsü veren terör ve örgüt kategorisine gerilemesi, dünyaya sanıldığı kadar zarar veremeyecek, bu korku ile dünyayı kontrol altına almak mümkün olmayacak. Tam tersine bu korku politikası, bu kanlı siyaset ABD'nin kendisine zarar verecek, çok az kalan itibarı tamamen ortadan kalkacak, ABD dünya için en büyük tehdit haline gelecek. ABD'nin büyüsünü İslam'la savaş bozdu Sovyet tehdidinden sonra İslam'ı Batı için en büyük tehdit ilan eden, bunu da “küresel terör tehdidi” diye pazarlayan ve yeryüzünün her yerinde terörizmle mücadele cinayetlerine başlayan ABD'nin kendisi dünya için tehdit haline gelmiştir. Üstelik bu tehdit olma hali de “terör” üzerinden olmuş, kendisi terörle suçlanır olmuştur! Geçmişte birçok ülke örtülü terör operasyonlarından sorumlu tutuldu. ABD'ye bu yönde suçlamaların çoğu ise ideolojik temelliydi. Oysa bugün durum tam tersidir, mesele gizlenemeyecek hale gelmiştir. Dünyanın yaşadığı en ciddi eksen kayması Küresel meşruiyeti sağlayan ülkeler yer değiştiriyor. Devlet aklı ile hareket eden, uluslararası meşru kanalları besleyen ülkeler hızla savrulurken, bu ülkelerin suçladığı devletler meşruiyet alanına geçiyor. Bu; dünyanın yaşadığı en ciddi eksen kaymasıdır, kırılmadır. Uluslararası sistem dediğimiz yapı dağılmıştır. Yeni bir yapı kurulamamış, güç haritası yerine oturmamıştır. Bir belirsizlik dönemi dünyayı rehin almıştır. Bu dönemde bazı ülkelerin hızla öne çıkması muhtemeldir. Türkiye de bunlardan biridir. Bazı ülkelerin ise hırçınlıklarıyla, saldırganlıklarıyla, dünyanın geri kalanına yönelttikleri tehditlerle öne çıktığı bir gerçektir. Dünya büyük fırtınalara, kaoslara sürüklenecek ya da ABD ve yakın müttefikleri derhal bu uygulamalara son verip kendilerini meşru alana çekecektir. Türkiye dünya için umuttur.. Türkiye çok uzun yıllar terörle mücadele etmiş, bunun bir çoğunu başka bölgelerde ABD ile yürütmüştür. Ama şimdi Türkiye bizzat müttefikleri tarafından kalbinden vurulmakta, müttefiklerinin destek verdiği örgütlerin saldırısına uğramaktadır. İş artık, Türkiye'ye ayar vermenin çok ötesine geçmiş, ülkemiz bizzat müttefik saldırılarına maruz kalır olmuştur. Saldırılar, ülkemizi durdurma, belli bir eksene hapsetme hatta parçalama planları şeklinde öne çıkmaktadır. Suriye ve Irak'ın kuzeyinden kuşatma harekatı bir imha planı haline gelmiştir. Bu halde bile Ankara'nın meşruiyeti, devlet aklını, uluslararası sorumluluğu öne çıkarması, yoğun saldırılara rağmen olgunluğunu kaybetmemesi dünya ve gelecek için umuttur. Türkiye bu anlamda geleceğin küresel sistem inşasına yönelik en ciddi sınavı olgunlukla vermektedir. Türkiye'yi böyle durduramazsınız, o dönemler geçti ABD ve müttefiklerine şu gerçekleri hatırlatmak isteriz: Türkiye artık örgütlerle dizayn edeceğiniz, terörle korkutacağınız, birkaç kamuoyu çalışmasıyla hizaya sokacağınız, yıllardır beslediğiniz nüfuz çevreleriyle etkileyebileceğiniz bir ülke değil. Türkiye, PKK/PYD ve FETÖ üzerinden ele geçireceğiniz, parçalayabileceğiniz bir ülke de değildir. Soğuk Savaş'ın üzerinden 25 yıl geçti ve siz hala o dar çevrelerle yöneteceğiniz bir Türkiye var sanıyorsunuz. Ayrıca dünya ABD'nin beklediği bir dünya değil, olmadı, olmayacak. ABD karşıtlığı değil, bırakın bu söylemi.. Hal böyle iken bütün bunları eski tür “Amerikan karşıtlığı” şeklinde tanımlamaların da bir anlamı kalmamıştır. Olayın ABD karşıtlığı ile alakası yoktur, siz de bunu bu şekilde pazarlayamazsınız. Bu söylemle var olan tepkiyi boğamaz, mahkum edemezsiniz. Türkiye'nin kitlesel tepkisi rasyonel bir tepkidir, ABD'nin devlet olarak terör örgütleri safına geçmesine duyulan şaşkınlığa, hayal kırıklığına tepkidir. Bu ABD yönetimlerine aslında bir uyarıdır, gerçeğe çağrıdır. Söz konusu uyarı, sadece Türkiye'den yükselmiyor. Dünyanın ezici çoğunluğunun verdiği bir mesajdır ve ABD'nin hayrına bir uyarıdır. Çünkü çok yakında küresel ölçekte bir uyarı dalgası ABD kapılarını dayanacaktır. Tarih Atlantik dışına kaymıştır Obama, teröre verdiği destekle, o romantik hayalleriyle, dünyayı ve bizim bölgemizi felakete sürüklemesiyle anılacaktır. Ve ABD, dünyanın bu uyarılarını ciddiyle almazsa, ABD olmaktan çıkıp, dünya için tek tehdit haline gelecektir. Bugün ABD terörü ve sistem dışılığı, Türkiye ise meşruiyeti ve uluslararası sorumluluğu, siyasi olgunluğu temsil etmektedir. ABD kanla anılacaktır, cinayetlerle anılacaktır, sivil kıyımlarla anılacaktır, örgüt devleti olarak anılacaktır. Türkiye ise dünyaya doğru mesaj vermekle, doğru yerde durmakla, doğru tercihler yapmakla anılacaktır. Tarih Atlantik'in dışına çıkmıştır, artık o tarih Atlantik çevrelerinde değil, dünyanın başka bölgelerinde yapılacaktır. Türkiye'yi terörle durdurmak mı? Avucunuzu yalamak zorunda kalacaksınız…