Yeni Şafak: Rusya'nın Suriye'ye girişi İran provokasyonu; faturası ağır olacak

Yeni Şafak: Rusya'nın Suriye'ye girişi İran provokasyonu; faturası ağır olacak

Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, "Putin'in kabadayı tavrının, onun bir zaafını ortaya çıkardığını" savunarak, Rusya’nın Suriye’ye girişinin “Ortadoğu denkleminde güç arayışı gibi göründüğünü aslında İran provokasyonu” olduğunu ileri sürdü.

“Daha ileriki dönemlerde bunun Moskova'ya faturasının çok ağır olacağını” söyleyen Karagül, Türkiye ile Rusya arasındaki krizin "güçler haritasındaki boyutunun küresel meseleye dönüşerek, sınırları belli olmayan bir hal alacağını" savundu.

İbrahim Karagül’ün Yeni Şafak’ta “Örgütler savaşından devletler savaşına..” başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2015) yazısı şöyle:

Türkiye haklı olarak Rus uçağını düşürdü. Putin Türkiye'yi tehdit ediyor. Dünya alarmda. Suriye'de devletler savaşı mı başlıyor? Türkiye ile Rusya arasındaki kriz nasıl yönetilecek? Gelin biraz geniş pencereden, derince bir analiz yapalım:

Türkiye, açık bir şekilde hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağını düşürdü. Daha önce birçok kez Ruslarla bu ihlaller yüzünden görüşmeler yapılmış, bir daha olmayacağı söylenmişti. Ancak yine oldu ve üstelik on kez uyarılmasına rağmen Rus uçağı ihlale devam etmiş, Türkiye kendi hava sahasını korumuştur. Bu, nefsi müdafaadır ve her ülkenin doğal hakkıdır.

Rusya, dünyaya IŞİD ile savaşmak için Suriye'ye girdiğini açıklamış olmasına rağmen, hiçbir IŞİD'çinin bulunmadığı Türkmen bölgesini günlerdir bombalıyordu. Üstelik Suriye'ye girdiği günden bu yana ılımlı muhalifleri ezmekte, sadece ve sadece onlara saldırılar düzenlemektedir. Çünkü Moskova'nın gerçekte IŞİD'le mücadele diye bir hesabı yoktur ve hiç olmamıştır.

 

Rusya ve İran, Suriye'yi işgal ediyor

 

İşin esası şudur: Rusya, İran'la birlikte Suriye'yi işgal etmiştir. Şam rejimini korumak, Suriye direnişini kırmak için bölgeye gelmiştir.

Ama hesap daha da derindir. İran da Rusya da yeri geldiğinde Beşşar Esed'i ve Şam rejimini satacaktır. Temel amaç Suriye'yi işgaldir ve iki ülke de şu an bu işgali gerçekleştirmektedir. Bölgeye jeopolitik anlamda bir dış müdahale yapılmıştır. Rusya, İran'ın da gaz vermesiyle Suriye'ye saldırmış, bunun için Şam rejimini bahane olarak kullanmıştır.

1979'daki Afganistan işgalinin yöntemiyle bugünkü Suriye işgalinin yöntemi birebir aynıdır. Sovyetler'i Afganistan'a Babrak Karmal çağırmıştı. Rusya'yı da Suriye'ye Beşşar Esed çağırdı.

Afganistan müdahalesi Ruslara Sovyet İmparatorluğu'nun çözülmesi gibi bir fatura ödetti. Suriye müdahalesi Ruslara nelere nasıl bir fatura çıkaracak? Afganistan Rusya tarihinin en büyük ve acı hatırasıdır. Suriye Rusya Federasyonu için nasıl bir hatıra olacak?

 

Fars milliyetçiliği, Putin yayılmacılığı

 

Burası Ortadoğu ve hiçbir hesap kalıcı değildir. Hiçbir ülke buralara müdahale edip öyle birkaç yılda çekilemez. Her zaman ağır bedeller ödeyerek, derin yaralar alarak çıkar ama bu yıllar sürebilir.

İki ülkenin emperyal hırslarıyla her tarafa saldırdığı bir döneme girdik. İran, Afrika kıyılarından Basra Körfezi'ne ve Akdeniz kıyılarına kadar her yere müdahil oluyor. Tipik bir Fars milliyetçiliği rüzgarı estiriyor. Tahran inanılmaz bir özgüvenle, komşularına karşı örgütlerle ortaklıklar kurabiliyor. Basra Körfezi'ndeki bütün ülkeleri tehdit edebiliyor. Yayılmacı, müdahaleci, sinir bozucu bir görüntü veriyor.

Rusya, Vladimir Putin ile birlikte Ukrayna'dan Gürcistan'a, şimdi de Suriye üzerinden Ortadoğu'ya yeni bir Rus milliyetçiliği dalgası taşıyor. Çarlık Rusya'sı, Sovyet Rusya'sı Putin üzerinden yeniden kurulmak isteniyor. Moskova'nın Suriye'den sonraki hedefleri büyük oranda Kafkaslar, hatta Orta Asya ülkeleri olacaktır. Çünkü Putin'in zihnindeki harita tam anlamıyla bir Sovyet haritasıdır.

 

İki ülke arasında en büyük kriz patladı

 

Dünya bu iki ülkenin hırslarıyla yüzleşmenin tedirginliğini yaşıyor. ABD ve Avrupa'daki durgunluk bu hırsı kamçılasa da elbette bir yerlerde bir sınır çizilecektir. ABD'nin Soğuk Savaş sonrası küresel diktatörlük için başlattığı “Yeni Amerikan Yüzyılı” planları beş yılda çöpe atıldıysa, Rusya ve İran için de “yolun sonu” bir şekilde belirlenecektir.

Türkiye ve Rusya, yüzyıllara dayanan siyasi tarih tecrübesine sahiptir. İki ülke, çoğu savaşlarla geçen bu derin ortak tarihin yeni bir test dönemini yaşamaktadır. Olağanüstü ekonomik ortaklık, stratejik ortaklık, teknoloji ortaklığı, küresel bir çok meseleye aynı noktadan bakabilme özelliği ile, Ankara ve Moskova, yüzlerce yıldır ilk kez bu kadar yakınlaşmıştı.

Ama orta ve uzun vadede, iki ülkenin stratejik çıkar alanları üzerinde rekabeti bekleniyordu. Bu alanın Kafkasya ve Orta Asya olacağı varsayılıyordu. Hiç birimiz iki ülkenin Suriye üzerinden böyle bir ayrışma dönemine gireceğini öngörmüyorduk. Maalesef ayrışma çok hızlı ve çok çetin bir coğrafyada başladı.

İki ülke arasında Soğuk Savaş sonrasının en ciddi krizi patladı. Türkiye'nin haklılığı asla tartışılmaz bu pozisyonda bile çok dikkatli ve soğukkanlı bir diplomasi, kriz yönetimine iki ülkenin de ihtiyacı var. Ekonomik, siyasi ve özellikle güvenlik alanlarında sarsıcı sonuçlara ulaşabilecek bu yeni durum, iki ülke arasında gibi görünse de, Suriye üzerinden yepyeni bir fotoğraf çıkardı ortaya. Artık her ülke bu yeni fotoğrafa göre pozisyon almak zorunda kalacak.

Örgütler savaşından devletler savaşına..

O da şu:

Suriye krizi, örgütler savaşından devletler savaşına dönüştü. Artık Suriye içi bir mesele, Suriye rejimiyle alakalı bir mesele değildir. Önce bölgeselleşti şimdi de küreselleşti. Son dönemde örtülü şekilde, örgütler üzerinden yürütülen devletler savaşı, dünkü krizden sonra alenileşti. Bundan sonra oyunun kuralları değişecek.

Krizin Türkiye ile Rusya'yı ilgilendiren boyutu bile bölgeselleşecek. Hatta ekonomik ve siyasi alanda küreselleşecek. Ama krizin güçler haritasındaki boyutu tam anlamıyla küresel mesele halini alacak, sınırları belli olmayan bir hal alacak. Küresel güç hesaplaşmasında herkesin durduğu yeri gizleme, ikili oynama şansı kalmayacak. Her ülke, bölgede eli olan her güç kendini açıkça ortaya koymak zorunda kalacak.

İran sınırından Akdeniz kıyılarına kadar olan bölge küresel kriz alanı, devletler savaşının alanı olarak öne çıkıyor. Doğu Akdeniz, tarihin en kritik dönemine giriyor ve güç gösterilerinin yapıldığı bölge oluyor. Belki Basra Körfezi'nden çok daha büyük, çok daha kalıcı kriz alanına dönüşüyor.

 

Güney sınırlarımızda vesayet kabul edilemez

 

Türkiye güney sınırlarının Rusya ve İran tarafından işgalini kaldıramaz. Bu iki ülke tarafından çevrelenmeyi hazmedemez. Türkiye, Arap/İslam dünyasıyla ilişkilerini, coğrafi bağlantılarının Rusya/İran vesayetine bağlanmasını içine sindiremez. Türkiye'nin gelecek hesapları için bu ölümcül bir kayıp olur. PYD üzerinden oluşturulmak istenen Kuzey Suriye Koridoru ne ise, İran ve Rusya'nın bu bölgeyi denetleme girişimi de aynıdır. İkisi de Türkiye'yi boğma stratejisinin birer uygulamasıdır.

Rusya lideri Putin'in dünkü ağır sözleri, Türkiye'ye yönelik tehditleri büyük oranda kendi kamuoyuna yöneliktir. Ama yine de yenilir yutulur cinsten değildir. İlerleyen saatlerde Moskova'nın tepkisi netleşecektir. Umarız buradan çok daha ileri gidecek girişimler söz konusu olmaz. Yoksa sonsuz krizlerin, Rusya'yı da yakacağı iyi hesaplanmalıdır.

Putin'in kabadayı tavrı, onun bir zaafını, zayıflığını ortaya çıkardı. Her ne kadar Suriye'ye girişi Rusya'nın Ortadoğu denklemindeki güç arayışı gibi görünse de, aslında bir İran provokasyonudur. İsrail'in ABD askeri gücünü Ortadoğu'da kullanması gibi, İran da Rusya'nın gücünü kullanma yoluna gitmiştir. Putin'in güç sevdası Rusya'nın bölge politikasının İran tarafından rehin alınmasına yol açmıştır. Tahran Rusya üzerinden, onu cepheye sürerek bölgesel harita çalışması yapmaktadır. Daha ileriki dönemlerde bunun Moskova'ya faturası gerçekten çok ağır olacaktır.

 

İçeride yeni bir terör dalgası başlatacaklar

 

Türkiye'de güçlü bir hükümet kurulmuştur. Çok güçlü ve duyarlı bir kamuoyu vardır. İslam dünyasındaki en etkili güç de şu an Türkiye'dir. Böyle bir dönemde etkili bir kriz yönetimi ile bu krizin üstesinden gelmek mümkündür. Atılacak bir yanlış adım, bölgesel krizi bir anda Suriye üzerinde bir devletler savaşına dönüştürme gücüne sahiptir.

Suriye ile sınırı bile olmayan Rusya'nın Türkiye sınırının sıfır noktasında bu kadar taciz edici girişimlerde bulunması, Türkiye'nin hassasiyetlerini hiçe sayması, üstelik özel bağlarımız olan Türkmenleri gözümüzün önünde günlerdir bombalıyor oluşu Moskova'daki karar alıcılar tarafından da dikkate alınmalıdır.

Şu an iki ülke teyakkuzda. Şu an NATO teyakkuzda. Ne kararlar alınır, nasıl bir yöntem izlenir, bilmiyorum, göreceğiz. Önümüzdeki bir iki gün çok hassas. Olayın sıcaklığı ciddi tehlikeler barındırıyor ve soğutulması gerekiyor.

Ama hepsinin üstünde Türkiye'nin kendi öz savunma planlarını acilen hayata geçirmesi zaruridir. Bundan sonraki her gün benzer krizler demektir. Birkaç gün içinde Türkiye içine yansıtılabilecek terör dalgasına acil önlem alınması gerekir. Şimdi kimler arkasında kimler var hep birlikte göreceğiz.

Kimsenin de Türkiye'nin onuruyla oynama lüksünün olmadığı bilinmelidir. Sabırlı olmak itaatkar olmak değildir.