Yeni Şafak gazetesi Yazı İşleri Müdürü İbrahim Karagül, Dolmabahçe ve Maçka'da intihar eylemcileri tarafından düzenlenen, 41 vatadaşın ölmesine sebep olan saldırıların arkasında ABD ve Avrupa'nın bulunduğunu savundu. "Saldırının arkasında ABD ve Avrupa var" iddiasında bulunan Karagül, "PKK'yı ABD ve Avrupa besliyor, üzerimize saldırtıyor. FETÖ'yü ABD ve Avrupa ülkeleri besliyor, ülkemizde iç savaş çıkarmaya çalışıyor" dedi.
İbrahim Karagül'ün Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (12 Aralık 2016) nüshasında yayımlanan 'ABD ve Avrupa, artık terörden elinizi çekin!' başlıklı yazısı şöyle:
Katili biliyoruz. İstanbul'da uğradığımız son terör saldırısının tetikçilerini de, küresel ölçekteki patronlarını da biliyoruz. Terör ihaleleri dağıtanları, ihale peşinde koşanları, kan üzerinden bize ayar vermeye çalışanları, can alarak bizi köşeye sıkıştırmakisteyenleri biliyoruz. Türkiye içindeki hesaplarını, Türkiye çevresindeki coğrafyaya dönük hesaplarını, hangi güçlerle ittifak kurduklarını, hangi terör örgütünü besleyip üzerimize saldıklarını, onlara neler vadettiklerini, kendilerinin ne tür bir hesapla hareket ettiklerini, ellerinde ne tür harita taslakları olduğunu artık açık ve net biçimde biliyoruz. Türkiye'nin büyük yürüyüşünün onları nasıl çıldırttığını, bu ülkeyi dizginleyemediklerini, susturamadıklarını, teslim alamadıklarını, içerideki kuryelerinin başarısızlığa uğradığını, uyguladıkları bütün senaryoların boşa çıktığını, bu yüzden de her başarısız senaryodan sonra daha kanlı planlara yöneldiklerini biliyoruz.
Gizli gizli yürüttükleri savaşın bu yüzden açık savaşa dönüştüğünü, sahte dostluklarının inandırıcılığını kaybettiğini, düşmanlıklarını gizleyemez hale geldiklerini, bütün terör örgütlerini tek çatı altında toplayıp üzerimize saldıklarını, o örgütler üzerinden Türkiye ile savaştıklarını, bu savaşın yüz yıldır devam ettiğini, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en ağır saldırılar altında olduğumuzu biliyoruz.
Türkiye “hayır" dedikçe, “teslim olmam" dedikçe, “kendi yoluma giderim" dedikçe, kararlı ve azimli bir şekilde kendini geleceğe kurdukça, büyüyüp serpildikçe, güç kazanıp özgürleştikçe, kendi havzasına ve tarihi tezlerine yöneldikçe, kendini dönüştürüp o saldırganların çoğundan daha önemli ve başarılı hale geldikçe gözleri daha kanlanıyor.
İstanbul'da patlayan bomba onların, Güneydoğu'da ülkemize ve milletimize sıkılan kurşunlar onların, Suriye'de ülkemize yönelen silahlar onların. Türkiye'nin bütünlüğünü hedef alıyorlar, milletin binlerce yıllık birlikteliğini hedef alıyorlar, şehirlerimizi ve sokaklarımızı bölmeye çalışıyorlar.
Artık yürüttükleri vekalet savaşlarını gizleyemez hale geldiler. Terör örgütlerinin ordularının birer parçası haline getirdiler. Var olanı kullanıyorlar, yenilerini kuruyorlar, eğitip donatıyorlar, ellerine hedefler tutuşturuyorlar, o yapıları kendi istihbarat ağlarıüzerinden yönetiyorlar, hepsini tek bir hedefe, Batı'nın coğrafyamızı paramparça etme hedefine kodluyorlar.
Biz bu savaşın ne olduğunu, ne büyük bir hesaplaşma olduğunu, siyasi tarihimizde nereye düştüğünü, meselenin dar anlamda terör değil devletler mücadelesi olduğunu biliyoruz. Türkiye'yi yıldırma, korkutma, durdurma, küçültme, bir yüz yıl daha rehin alma, coğrafyasına etkisini ortadan kaldırma mücadelesi olduğunu biliyoruz.
Peki ne yapacağız?
Teröre mi yenileceğiz? Terörün patronlarına boyun mu eğeceğiz?Onların ellerine silah tutuşturduğu katiller sürüsüne koca ülkeye ve derin bir tarihi teslim mi edeceğiz? İddialarımızdan, varlıklarımızdan, birikimlerinizden, değerlerimizden, tarihi tezlerimizden vaz mı geçeceğiz?
Ülkemizi yangın yerine çevirmeye, Suriyeleştirmeye, iç savaşasürüklemeye, etnik ve mezhep çatışmalarıyla boğmaya, ekonomisini batırmaya, bu büyük yolun öncülerini yok etmeye ayarlı saldırılardan korkup sinecek miyiz?
Asla…
Biz, tarihin hiçbir döneminde korku ile hareket etmiş, korkuya teslim olmuş, sinmiş bir millet olmadık. Tarih yapıcı rol bunu reddeder ve o tarih bir reddedişler üzerine kuruldu. En büyük kaoslardan, krizlerden, buhranlardan ince ince işlenmiş bir siyasetle, dirençle, azimle, dayanışmayla kurtulmuş, her buhrandan sonra çok daha parlak bir gelecek inşa etmiş bir milletiz. Haçlı Savaşları'na, Moğol istilalarına, Birinci Dünya Savaşı'na dayanmış bir milletiz.
Yine öyle olacak. Yine direneceğiz, sabredeceğiz, olağanüstü çabalar harcayacağız, bedel ödesek bile geri adım atmayacağız. Bu yeni tarih bir şekilde biçimlenecek, bu ülke yoluna devam edecek, küçülerek değil büyüyerek var olacak, onların imha planlarını ellerinde patlatacak, harita taslaklarına haritalarla cevap verecek, o alçakça planlarını başlarına geçirecek bir milletiz.
Dikkat edelim, o hedefe yaklaştıkça daha çok saldırıyorlar. 15 Temmuz'da FETÖ'yü kullanarak iç savaş çıkarmak istediler. Milletten en ağır cevabı aldılar. Ardından bu saldırıda kullandıkları herkesi ABD'de, Avrupa ülkelerinde korumaya aldılar.
Şimdilerde görüyoruz, yıllarca kimlerin hangi ülke istihbaratına çalıştığını… Kimlerin ABD'nin, Almanya'nın kanatları altına sığındığını. Nasıl bir tezgah kurulmuş, ne tür isimler yıllarca uyuyan hücre olarak kullanılmış görüyoruz. Hemen her vatan hainine sahip çıkıyorlar. Tıpkı terör örgütlerine sahip çıktıkları gibi. ABD şehirleri, Avrupa başkentleri vatan haini kaynıyor bugünlerde..
PKK'yı ABD ve Avrupa besliyor, üzerimize saldırtıyor. FETÖ'yü ABD ve Avrupa ülkeleri besliyor, ülkemizde iç savaş çıkarmaya çalışıyor. PYD/PKK'yı yine ABD ve Avrupa ülkeleri besliyor, Suriye toprakları üzerinden Türkiye'yi çevreleme, kuşatma harekatı yürütüyor.
DEAŞ dediğiniz yine bir ABD-Avrupa icadıdır, o da Türkiye ile savaşıyor. PKK ile DEAŞ, PYD ile DHKP-C arasında hiçbir fark yok, bakıyorsunuz hepsi aynı mevziden kurşun yağdırıyor. Neden? Çünkü patronları aynı, verilen talimatlar aynı, aldıkları ihale aydı.
Bu örgütler sadece örgüt değildir. Bunlar coğrafyamıza yönelik işgalin, dış müdahalenin parçasıdır, öncü güçleridir. Bu örgütlere karşı verilen her mücadele birer kurtuluş mücadelesidir. Bütün coğrafyanın istila edilmesine, parçalanmasına, imha edilmesine karşı verilen mücadeledir.
Sadece İstanbul'da değil, ülkemizin her yanında bombalar patlatıyor, katliam yapıyorlar. Ama bunlar Batı başkentlerinde korumaya alınıyor, destekleniyor, silahlandırılıyor.
Bize vuran terör örgütleri değil. Biz bunu artık böyle anlamayız. Artık teknik anlamda terör kavramlarıyla konuşmayız. 15 Temmuz nasıl ABD ve NATO destekliyse İstanbul'u vuran saldırı da öyledir. Avrupa ülkeleri bu saldırının arkasındadır. Terör örgütleri üzerinden bizi vurmaktadır. Bu ülkelerin eli kanlıdır. Hepsi suçludur, bu ülkeye ve millete karşı suçludur.
Avrupa Parlamentosu, Almanya, Avusturya, Belçika ve diğerleri.. Koruduğunuz terör timleri üzerinden Türkiye'ye saldırıyorsunuz. Katliamların arkasındasınız ve ellerinizde kan var. Sizi itham ediyoruz, açıktan suçluyoruz. Terörden elinizi çekin. Terör üzerinden bize ayar vermeye kalkışmayın. Masumların kanı üzerinden hesap sormaya girişmeyin.
Çokuluslu saldırılar altındaysak gözlerimizi kapatıp sadece taşeronlarla uğraşamayız. Örgütlerle gözlerimizi kör etmelerine izin veremeyiz. Düşmanın kendisini, tehdidin kaynağını görüp ona göre pozisyon alacağız. Evet, bunu gördük. 15 Temmuz'da gördük.
Son İstanbul saldırısında gördük. AP'deki terör konuşmalarında gördük. Avrupa istihbaratının faaliyetlerinde, NATO'nun 15 Temmuz katillerine sahip çıkmasında gördük. ABD'nin Suriye PKK'sı ile Türkiye'yi vurmasında, askerlerimizi hedef almasında gördük.
Gerçeği biliyoruz. Gücümüzü, imkanlarımızı, inandıklarımızı, hedeflediklerimizi de biliyoruz. Öyleyse var gücümüzle mücadele edeceğiz. Ağıtlar yaksak da, acımızı içimize gömsek de bu ülke için sınırsız fedakarlıklar yapacağız. Bu Son Kale'yi ayakta tutacağız. İçerideki vatan hainlerine, dışarıdaki saldırganlara, onların tetikçilerine karşı kıyasıya bir mücadele, bir dayanışma sergileyeceğiz.
Bunu 15 Temmuz'da gördüler. Onlara “Acımasız Direniş"in ne olduğunu göstereceğiz. Şu an yaptığımız da bu zaten...
Hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, aile ve yakınlarına sabır diliyorum. Yaralı gazilerimize de acil şifalar diliyorum. Ülkemin başı sağ olsun.