Yeni Şafak: Sayfamızı Facebook içindeki istihbarat ağı mı kapattırdı?

Yeni Şafak: Sayfamızı Facebook içindeki istihbarat ağı mı kapattırdı?

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, gazeteye ait Facebook hesaplarının kapatılmasına ilişkin, "Milyonlarca kişiye ulaşmamızı engelleyerek, hangi senaryo uygulanırken bizi hareketsiz bırakmaya çalışıyorlar? Facebook içindeki istihbarat ağı saldırıya ilk Yeni Şafak'la başlamış olabilir mi? Şüphelerimiz var. Endişelerimiz var" dedi. "Hiçbir etik, hiçbir hukuki gerekçe sunulmadan, hiçbir açıklama yapılmadan, Türkiye'den ve bölgeden milyonlarca kişinin temsil edildiği hesap susturulmuştur" ifadelerini kullanan Karagül, yasal yollara başvuracaklarını vurgulayarak "Ancak ifade özgürlüğü konusunda sürekli Türkiye'yi sorgulayan, suçlayan bu platform, bir ulusal gazeteye ifade özgürlüğü kapsamında skandal bir sansür uygulamaya başlamıştır" diye yazdı.

İbrahim Karagül'ün, "Yeni bir senaryo mu var? Vatan, millet Facebook!" başlığıyla yayımlanan (22 Mart 2016) yazısı şöyle:

"Kafamıza silah dayanmışken, bize yumuşak sözler söyletemezsiniz.

Evlerimiz kurşun yağmuruna tutulurken bize “uysal ol, yumuşak huylu ol, diğer yüzünü çevir" diyemezsiniz. Sokaklarımız ateşe atılırken bize “acını kalbine göm" diyemezsiniz. Ülkemize karşı topyekun saldırı varken bu ülkeyi savunmakla yükümlü olanlara “elini silaha uzatma" diyemezsiniz. Terör koalisyonunu harekete geçirip Türkiye ile hesaplaşmaya girişenlere karşı bize, “öfkeni büyütme" diyemezsiniz. Din, iman, vatan mesele olunca bize, “otur oturduğun yerde, suskunluk erdemdir" diyemezsiniz. Bir yanda terörle diğer yanda darbe girişimleriyle, bir yandan örgütler koalisyonuyla, diğer yanda bütün imkanlarını Türkiye'denintikam almaya çalışan paralel örgütlenmelerle operasyon üstüne operasyon yapanlara karşı o “acımasız direniş"i, yargılayamaz, sorgulayamazsınız. Beddua eden adam Ve intihar bombacısı Kim bunları diyorsa, kim bunları dayatıyorsa, kim bu yönde kamuoyu oluşturuyorsa üzerlerine kocaman bir soru işareti koyacağız. Çünkü akıl vermekle bu çirkin planlara kalkan olmak, savunma hazırlamak arasındaki farkı artık her kelimeden, her sesten anlıyoruz. Beddua üstüne beddua okuyan, ülkeyi ateşler içine salmayaçalışan, yediden yetmişe herkesi yerin dibine batırmak isteyen adamın nefretiyle, sokaklarda bombalar patlatan intihar bombacılarının ve onların sahiplerinin nefreti arasında hiçbir fark kalmamıştır. Bu ortak nefret ülkemize, milletimize, tarihimize ve geleceğimize yönelmiştir. Hal böyle iken, bin yıldır bu topraklara kan veren, bu coğrafyayı birleştiren, birbirine kaynaştıracak harcı üreten irade ve ferasetin sahipleri ne gerekiyorsa onu yapacaktır ve ne yapacağını bilecektir. Çünkü her tarihi buhranda bunu bilmiş ve yapmıştır. Onların nefreti bu direnç duvarlarına çarpıp yok olacak ama bu ülke varolmaya, bu millet tarih yapmaya devam edecektir. Vandallar, sinsiler ve terör koalisyonu Üç yıldır, ülkemiz ağır saldırılar altındadır. Gezi olayları, Türkiye'nin siyasi tarihindeki utanç sayfalarından biridir. Böyle çirkef, böyle çirkin, böyle vandal bir sokak terörü bu ülkeye reva görülmüştür. Siyasi iktidar tasfiye edilecek, devlet kontrol altına alınacak, millet yeniden uysallaştırılacak, tarih hafızası, o irade ve feraset yok edilecekti. Siyasi akıl ile milletin direnişi yüz yıldır bu ülkeyi sömürenlere inanılmaz bir ders verdi ve rüzgarı tersine çevirdi. Direnenler safları birleştirdi, karşı cephe dağılıp rezil oldu. Tarih yapıcı iradeye bir sonraki saldırı paralel örgüt üzerinden yapıldı. Sistem içinde yıllarca tam bir istihbarat ağı olarak yetiştirilen kadrolar harekete geçirildi. Amaç aynıydı; Türkiye'yi yönetilebilir alana çekmek, o vesayeti yeniden tesis etmekti. Anadolu çocukları üzerinden hem de muhafazakar kimlik üzerinden çok büyük bir oyun oynandı. Yine siyasi akıl ve milletin sahiplenmesiyle bu plan boşa çıkarıldı. “İngiliz Gurka"ları gibi rol üslenenler efendilerinin yanına sağındı, bu ülkeden kaçtı, milletin irade ve ferasetine yenildi. Gezi ne kadar vandalsa bunlarınki de o kadar sinsiydi. Hemen ardından terör dalgası ile yeni bir saldırı başlatıldı. Yine siyasi iktidar, o akıl ve milletin tarih yapıcı feraseti hedef alınıyordu. Türkiye vurulacak, küçültülecek, toplumsal çatışma oluşturulup dize getirilecek ve yönetilebilir alana çekilecekti. Terör dalgasıyla birlikte ülke içindeki kiralık kalemler ve yıllardır fonlanan yapılar da harekete geçirildi. Terörü aklamaya, ülkeyi vurmaya çalışıyorlardı. İntihar eylemlerini kamuoyuna pazarlamaya, bu acılardan siyasi iktidara fatura çıkarmaya yelteniyorlardı. Proje böyleydi. Onlar da bir başka alanda intihar saldırıları yapıyorlardı. Kavganın en büyüğü başladı İşte bugün bu mücadele veriliyor. Bugün, tarih yapıcı ana omurgaya karşı yok etme saldırıları yapılıyor. Paralelcilerle terör koalisyonu bu yüzden ortak hareket ediyor. Daha önce proje verilenler şimdi topyekün sahaya sürülüyor. Ülke içindekihücreleri, ileri karakolları, terör çatısı, paralel organizasyon vesınır dışındaki ortaklar hep birlikte saldırıyor. Bu son saldırıdır ve onlar için tam bir intihar saldırısıdır. Saldırıların en şiddetlisiyle karşı karşıyayız. Kavganın en büyüğünü yaşıyoruz. Bizim için, milletimiz ve ülkemiz için son hesaplaşmayı en büyük cepheye karşı yapıyoruz. Milli olan, yerli olan, Türkiyeli olan herkes, her şey saldırı altında. Bu savaşı kaybedersek ülke olarak yok oluruz. Millet olarakson umutlarımız da tükenir. Ama kaybetmeyeceğiz. Onların bütün çabalarına rağmen su, kendi yatağını bulacak, tarih normalleşecektir. Asla umutsuz değiliz. Asla gelecek endişesi taşımıyoruz. Asla yılmayacağız, tam aksine bu saldırılar direncimizi daha da artıracak. Terör koalisyonu parçalanacak, Batı başkentlerine ve ABD'ye sığınan o sinsi halkalar çözülecek, hepsi birer yabancı kimlikhaline gelecek ve Türkiye ile bütün bağları kopacak. Tehdit olmaktan çıkacaklar ama bulundukları ülke için tehdit olmaya başlayacaklar ve asıl bedeli orada ödeyecekler. Yeni Şafak'ı susturmak istiyorlar! Yeni Şafak, bu anlamda bir kaledir. Çok güçlü bir kaledir. Bu hesapların üstünde bir ideale inanmakta, o ideal için mücadele vermektedir. Türkiye'nin en sağlam direnç merkezlerinden biridir. Bu yüzden de saldırılara uğramakta, sesi kısılmakistenmektedir. Son saldırı, milyonlarca takipçisi olan Facebooksayfasının kapatılması olmuştur. Hiçbir etik, hiçbir hukuki gerekçe sunulmadan, hiçbir açıklama yapılmadan, Türkiye'den ve bölgeden milyonlarca kişinin temsil edildiği hesap susturulmuştur. Tabii ki yasal yollar ne gerektiriyorsa yapacağız. Ancak ifade özgürlüğü konusunda sürekli Türkiye'yi sorgulayan, suçlayan bu platform, bir ulusal gazeteye ifade özgürlüğü kapsamında skandal bir sansür uygulamaya başlamıştır. Yoksa yeni bir senaryo mu var? Yoksa, önümüzdeki günlerde yeni bir dalga mı başlayacak? Üç yıldır ağır saldırılara maruz bırakılan Türkiye, yeni bir proje ile mi yüzleşecek? Bu yüzden mi biz ve bizim gibi yayın yapan, ülkenin direncini ayakta tutmaya çalışan yayın organları zayıflatılmak isteniyor? Operasyonun ilk ayağı bu platformlar üzerinden mi servis ediliyor? Milyonlarca kişiye ulaşmamızı engelleyerek, hangi senaryouygulanırken bizi hareketsiz bırakmaya çalışıyorlar? Facebook içindeki istihbarat ağı saldırıya ilk Yeni Şafak'la başlamış olabilir mi? Şüphelerimiz var. Endişelerimiz var. Ama direncimiz de var.Biz, Türkiye toplumunun omurgasıyla, ruhuyla, gönlüyle, diliyle, zihniyle hareket ediyoruz. Bu gücü kırmak mümkün değil. Bir kez daha göreceksiniz…"