Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Türkiye'deki Amerikan üslerinin ABD askeri birimlerinin ve istihbarat yapılanmalarının masaya yatırılmasını gerektiğini söyledi. Karagül, "Tehdit sadece Suriye topraklarında değil, içeride de vardır ve tehlike bir an önce ortadan kaldırılmalıdır" ifadesini kullanarak, "Eğer bu yapılmazsa, yapılamazsa öyle bir gün gelir ki, binlerce insan İncirlik üssünü sarar, kuşatır. O zaman bu milleti evindeki yabancı askeri birimlere müdahale etmekten kimse alıkoyamaz" dedi.
Karagül'ün "ABD Türkiye için düşman ülkedir. Bir gün, binlerce insan İncirlik’i de kuşatır.." başlığıyla (26 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Artık ABD, Türkiye için hiçbir şekilde güvenilir bir ülke değildir. Bir ortak, müttefik hiç değildir, olamaz, olmayacaktır. Hiçbir sözünün, hiçbir taahhüdünün, hiçbir teklifinin bu ülkede bir karşılığı yoktur, olamaz, olmayacaktır.
Dahası, ABD artık Türkiye için en yakın, en büyük ve açık tehdittir. Düşman ülkedir.. Ülkemizin varlığı, birliği, bütünlüğü, bugünü ve yarını için en ciddi tehlikedir. Türkiye’ye karşı açık saldırı yürütmektedir, ilan edilmemiş bir savaş sürdürmektedir.
PKK ve DEAŞ üzerinden bizimle savaşan ABD’dir..
ABD yönetimi, NATO ve “stratejik ortaklık” yaygaraları ile kamufle edilmiş bir plan uygulamaktadır. Bu plan; Irak ve Suriye’de olduğu gibi, Türkiye’yi bölme, parçalama planıdır. Bir harita çalışmasıdır. Akdeniz’den İran sınırına kadar ülkemizin bütün güney kapılarını kapatıp, kuşatıp bizi Anadolu’ya sıkıştırma, orada boğma ve Türkiye’yi küçültme projesi uygulamaktadır.
PKK ve DEAŞ’ı üzerimize süren odur. Fırat Kalkanı’nda DEAŞ’ı karşımıza diken odur. Hendek savaşında ülkemizin şehirlerindeki o çatışmaları bir tür “işgal” provası olarak uygulatan odur. Suriye savaşını bu amaçla çıkarmış, söz konusu örgütler üzerinden önce Suriye’yi parçalara ayırmış, şimdi o örgütleri hakim kıldığı bölgelere yerleştirmektedir.
“Türkiye Cephesi” için hazırlık bunlar
Suriye savaşı “Türkiye Cephesi”ni açmak için çıkartılmıştır. Güney sınırlarımızı kuşatan o harita çalışması “Türkiye Cephesi” olarak inşa edilmektedir. PKK’ya verilen binlerce TIR dolusu silahın, hiç bilinmeyen askeri yığınakların DEAŞ’la alakası yoktur ve tamamen Türkiye’ye karşı kullanılmak için yapılan bir hazırlıktır.
Bu plan, Haçlılar’ın bölgemizde uyguladıkları harita çalışmalarıyla aynıdır. Akdeniz’den İran sınırına kadar bütün bölge insansızlaştırılmakta, Arap ve Türkmenlerden arındırılmakta, demografik tehcir uygulanmaktadır. Boşaltılan bu kuşak tamamen yabancı bir garnizona dönüştürülecek, ABD-İsrail askeri üsleriyle donatılacaktır. Türkiye ve bütün bölgeye saldırılar bu kuşaktan yapılacaktır.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu işgaline gösterilen direnişin aynısını vermektedir, vermek zorundadır. Artık milli mücadele, yeni bağımsızlık savaşı, vatan savunması ABD ve yakın müttefiklerine karşı verilmektedir, verilecektir.
Artık tehdit tanımlanmıştır. Tehlike netleşmiştir. Yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkan Türkiye’yi durdurmak, diz çöktürmek, küçültmek için büyük bir cephe kurulmuştur. Artık vesayet altına alamadıkları, sindiremedikleri, terörle terbiye edemedikleri Türkiye’ye açık saldırılar başlamıştır. Artık yönetemedikleri, yükselişini engelleyemedikleriTürkiye’yi vekâlet savaşlarıyla durduramayacaklarını anlamışlardır.
Bu yüzden NATO ittifakı ilişkilerinin bizim için hiçbir anlamı kalmamıştır. ABD ile dostluk ilişkilerinin hiçbir anlamı kalmamıştır. Bir terör örgütüne feda edebildikleri bir ülke için ABD ve yakın müttefikleri birinci tehdit haline gelmiştir.
Ama unutmasınlar, bu ülke Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan derin bir siyasi genetiğe sahiptir. Haçlılardan sonra, Moğol istilasından sonra büyük yükselişe ev sahipliği yaptığı gibi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra üçüncü kez büyük yükselişe öncülük yapacaktır. İşte bu büyük yürüyüşü, yükselişi başlattığı için bu saldırılar yapılmaktadır.
15 Temmuz saldırıları bu yüzdendir. FETÖ ile içeriden vurup, PKK ve DEAŞ’la güneyden saldırılara başlayacaklardı. Bir gecede hesapları dürüldü. Şimdi ikinci dalga saldırılar yapılıyor. Yine güneyden ama bu sefer sadece örgütler üzerinden değil, ABD askerleri de sınırlarımızda konuşlanıyor.
İncirlik kapatılmalı, diğer üsler masaya yatırılmalı..
Öyleyse, bir an önce, bu topraklarda ne kadar Amerikan üssü varsa, ne kadar ABD askeri birimi varsa, ne kadar istihbarat yapılanması varsa masaya yatırılmalıdır.
İncirlik üssü derhal kapatılmalıdır. Çünkü Suriye savaşı başladığı günden bu yana, terör örgütleri bu üsten yönetiliyor, örgütlerle görüşmeler, toplantılar bu üste yapılıyor.
PKK da, DEAŞ da oradan yönetiliyor. 15 Temmuz saldırıları oradan yönetildi. Bu aşamadan sonra, ülkemizde, topraklarımızda bulunan ABD askeri varlıklarının tamamı Türkiye için tehdittir.
Binlerce insan İncirlik üssüne yürüyecektir..
Tehdit sadece Suriye topraklarında değil, içeride de vardır ve tehlike bir an önce ortadan kaldırılmalıdır. Eğer bu yapılmazsa, yapılamazsa öyle bir gün gelir ki, binlerce insan İncirlik üssünü sarar, kuşatır. O zaman bu milleti evindeki yabancı askeri birimlere müdahale etmekten kimse alıkoyamaz. Çünkü o öfke durdurulamaz, yönetilemez.
Akdeniz’den İran sınırına kadar bütün güney sınırlarımız tehditten arındırılacaktır. Bu, Anadolu savunmasıdır. Bu topraklar, başka coğrafyalarda örneği olmayan savunma, direniş örneklerine tanıktır. Suriye veya Irak’a benzeterek Türkiye hesabı yapanlar çok büyük bir hüsran yaşayacaktır. Tarih dönmüştür ve bu dönüyü, bu yönelişi artık ABD bile engelleme imkânına sahip değildir.
Milletimiz, Çanakkale’de olduğu gibi, İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi büyük bir dayanışma örneği sergilemektedir. Afrin’e operasyon başlar başlamaz, ABD tehditleri ayyuka çıkar çıkmaz, bu dayanışma harekete geçmiştir. Kimse, milletimizin ne kadar özveride bulunabileceğini test etmeye kalkışmasın. Çünkü yanılacaktır.
ABD, kendi içinde güç kavgalarıyla boğuşurken bize had bildirecek durumda değildir. Bin parçaya bölünmüş iktidar yapısıyla bu coğrafyaya ayar verecek durumda değildir. O dönem kapanmıştır, Irak’ta ve Suriye’de kaybetmiştir. İki tane terör örgütüyle ülke parçalama, Türkiye’nin gözünü korkutma dönemi çoktan bitmiştir.
Bu savaş değil savunmadır, evimizi koruma kavgasıdır
Türkiye kararlıdır. Bütün kararlarını, değerlendirmelerini, önlemlerini, gelecek hesaplarını ABD telkinleriyle değil, kendi kimliği ile, tarihsel duruşuyla, bu coğrafyadaki bin yıllık siyasi birikimiyle verecektir. Afrin’de başlayan operasyon Münbiç’e genişleyecek, terör koridorunun Akdeniz kapısı kapandıktan sonra Fırat’ın doğusunda ne kadar büyük kavga vermek gerekiyorsa verilecektir.
Çünkü bu, savaş değil, savunmadır. Çünkü bu, bir dış müdahale değil, sınırlarımızı, evimizi koruma kavgasıdır. Çünkü biz bu kavgayı şimdi yapmazsak, onlar bir adım sonrasında savaşı Anadolu içlerine taşıyacak, bizi evimizde avlayacaktır.
Biz, millet olarak, devlet geleneği olarak, yüzyıllardır bu coğrafyada hangi kimlikle, hangi ferasetle var olmuşsak, ayakta kalmışsak, bugün de aynı kodlar harekete geçmiş, aynı dayanışma örneği kendini ortaya koymuştur. Bu, bir kaderdir, tarihsel sorumluluktur, coğrafya için bir çıkış yoludur.
Türkiye, asla tereddüt etmemeli, asla başkalarının yalancı önerileriyle kararlarını sorgulamamalı, asla tedirgin olmamalı. Türkiye, sadece sınır boylarında değil, coğrafyanın derinliklerinde, ulaşabildiği her yerde direnç adacıkları inşa etmeli, yüz yıl önce bütün bölgede yaşadıklarını hatırlamalı, kimlerin hangi cephelerde olduğunu iyi görmeli, o hafızayıbugüne taşımadı, savunma hattını da ona göre belirlemelidir.
O savunma hattı hiçbir şekilde sınırlarımızın sıfır noktası değildir. O savunma hattı coğrafyanın tamamıdır.
Bu, “Acımasız Direniş”tir. Onların harita taslaklarını yırtıp atacak bir direniştir.
Göreceksiniz, bu böyle olacaktır. Afrin sadece bir başlangıçtır. “Türkiye Ekseni” dışında ayak basacağımız hiçbir yer yoktur.