Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, Ankara ve İstanbul'da meydana gelen saldırılara ilişkin, "Terör, Türkiye'nin istikrarını hedef aldı.1 Kasım seçimlerinden sonra, 'Gezi parantezi kapanmıştır' denilmişti. Erken bir değerlendirme olduğu anlaşılıyor" dedi. "Yeni durumun adı terör silsilesiyse, terör saldırıları Türkiye'nin beka sorununa dönüşmüşse, terör hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı devirmeyi hedef aldıysa, PKK saldırılarının arkasındaki dış parmak her defasından daha güçlüyse, yeni bir terör konseptiyle karşı karşıyaysak, devlet de yeni bir konsept geliştirmek zorunda" ifadelerini kullanan Selvi, "Birkaç yerde daha bomba patlarsa korkarım ki vatandaşlar 'bu işler böyle gitmiyor' demeye başlar" diye yazdı.
Selvi ayrıca, 2015'teki Newroz kutlamalarında Abdullah Öcalan'ın mesajının okunduğunu hatırlatarak, "21 Mart Nevruz bayramı nedeniyle terör saldırılarının devam edeceği söyleniyor. Bir 'eylem silsilesi'nden söz ediliyor. Tam 1 yıl önceydi. Nevruz'da yüzbinlerce insan, Diyarbakır Meydanı'nda, Öcalan'ın, Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi bırakma çağrısını dinliyordu. Aradan 1 asır geçmedi. Şunun şurasında 1 yıl oldu. Bu kez, doğuda şehir savaşları, batıda canlı bomba eylemleriyle sarsılıyoruz" diye yazdı.
Abdulkadir Selvi'nin, "Yeni terör konsepti" başlığıyla yayımlanan (21 Mart 2016) yazısı şöyle:
"Her Nevruz'la birlikte çiçekler açardı benim memleketimin dağlarında. Bu kez canlı bombalar patlıyor şehir merkezlerimizde. Terör bu kez İstanbul'dan vurdu.
21 Mart Nevruz bayramı nedeniyle terör saldırılarının devam edeceği söyleniyor. Bir “eylem silsilesi”nden söz ediliyor. Tam 1 yıl önceydi. Nevruz'da yüzbinlerce insan, Diyarbakır Meydanı'nda, Öcalan'ın, Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi bırakma çağrısını dinliyordu. 3 yıl önce yine aynı meydanda bu kez Öcalan'ın, 'silahlı mücadele devri bitti siyasi mücadele dönemi başladı' çağrısına kulak veriyordu. Aradan 1 asır geçmedi. Şunun şurasında 1 yıl oldu. Bu kez, doğuda şehir savaşları, batıda canlı bomba eylemleriyle sarsılıyoruz. Son 6 ayın terör zincirine bir bakın. 10 Ekim 2015, 103 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Ankara Garı, 10 Ocak 2016, 11 kişinin öldüğü Sultanahmet, 17 Şubat 2016, 29 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Merasim Sokak, 13 Mart 2016, 37 kişinin can verdiği Kızılay, Ve 19 Mart 2016, 5 kişinin öldüğü Beyoğlu saldırısı. Millet olarak sıkıntılı günlerden geçiyoruz. “Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur”. Bazı ülkelerin 10 yılda, yüz yılda yaşamadığı bir terör dalgası ile karşı karşıyayız. Adını koymak gerekiyor. “Kör terör” değil bu. Yeni bir terör konsepti ile karşı karşıyayız. Bir defalık vurup kaçan değil, sistematik bir “terör silsilesi” ile sarsmaya devam bir terör çeşidi. Böylece Türkiye bir “terör ablukası” altına alınmaya çalışılıyor. 20 Temmuz'dan bu yana terör saldırılarının bir listesini çıkarın, sıraya koymuşlar gibi, PKK, DEAŞ ve DHKP-C birbiri ardına saldırıyor. Ankara'yı PKK, İstanbul'u DEAŞ üstlenmiş. Ankara Garı saldırısında olduğu gibi kimi zaman işbirliği yapıyorlar. Matruşka gibi. PKK'nın içini açıyorsunuz DEAŞ çıkıyor, DEAŞ'ı açıyorsunuz PKK çıkıyor. Adları farklı ama hedefleri aynı. Cemil Bayık, 15 Mart'ta İngiliz Times gazetesinde yayınlanan açıklamasında, “Artık savaş her yerde olacak; Erdoğan'ı devirmek istiyoruz!” demişti. 20 Temmuz'da Suruç'taki canlı bomba eyleminden bu yana PKK, yeni bir konseptle saldırıyor.
1. Doğu'da şehir savaşları. 2. Batı'da sivilleri hedef alan canlı bomba eylemleri.
DEAŞ ise yabancıları da hedef almak suretiyle dünyada ses getirici eylemlerle Türkiye'yi sarsmaya çalışıyor. Bu savaş sadece PKK ve DEAŞ'ın savaşı değil. Üst akıl bir görev paylaşımı yapmış. Onun gereğini yerine getiriyorlar. Irak ve Suriye'den sonra sıranın Türkiye'ye gelmesi için uğraşan güçler adına vekalet savaşı yürütüyorlar. Bu kez durum çok ciddi. Uluslararası bir destek olmadan sistematik olarak bu saldırılar sürdürülemez. Terör saldırısının ötesinde bir durumla karşı karşıyayız. Bunun adı beka sorunu. Bunun adı rejim sorunu. Türkiye ile ABD arasında 6 ay süren İncirlik müzakereleri 23 Temmuz'da anlaşmayla sonuçlandı. Aynı tarihlerde PKK tek yanlı ateşkesi bozduğunu ve şehir savaşlarını başlattığını ilan etti. 24 Temmuz'da Rus uçağının düşürülmesinden bu yana ise terör saldırıları yoğunlaştı. Türkiye aynı anda PKK, DEAŞ ve DHKP-C'nin saldırıları ve bölgede şehir savaşları ile “terör ablukası” altına alınırken, ABD ile Rusya, Suriye'yi dizayn etmeye başladı. Başbakan'ın ziyareti sırasında İranlı yetkilileri, Suriye'yi bölmek üzere ABD ve Rusya'nın gizli bir anlaşmalarını olduğunu söylemişlerdi. İranlılardan aylar önce bir yetkilinin, “Suriye konusunda, ABD ve Rusya arasında bir gizli anlaşma olduğunu düşünüyoruz. Çünkü sahada yaptıkları yüzde 80 oranında örtüşüyor” demişti. “Üst akıl” Suriye'yi dizayn ederken, Türkiye'nin alt üst olması için harekete geçildi. Terörle siyasi bir sonuç almak istiyorlar. Bu işin ihalesini üstlenen taşeronlardan biri olan Cemil Bayık, ”Erdoğan'ı ve AKP'yi devirmek istiyoruz” demişti. Erdoğan'ı devirmek için daha çok canlı bomba eylemi yapıp daha çok insanımızı katletmek istiyorlar. Erdoğan'ı devirmek için daha çok bomba patlatıp şehirlerimizi yaşanmaz hale getirmek istiyorlar. Erdoğan'ı devirmek için daha çok kan akıtıp insanlarımızı sindirmek, korkutmak ve panikletmek istiyorlar. 12 Eylül'den önce darbenin şartlarının oluşması için sağ-sol çatışmasını kullanmışlardı. Bedrettin Demirel paşa, “Şartların olgunlaşması için 1 yıl bekledik ama bu arada çok kan aktı” diye konuşmuştu. 12 Eylül'den sonra Süleyman Demirel, “Kanlar, Kenan Evren'i Çankaya'ya taşımak için akıyordu” demişti. 12 Mart öncesinde, “mısır patlatır gibi” bombalar patlattılar. 12 Eylül öncesinde de sağ-sol çatışması üzerinden oluk oluk kan akıttılar. 11 Eylül günü Bakanlar Kurulu toplantısı yapılırken, Kızılay'da patlayan bombaların sesi, içeride duyuluyordu. Terör bu kez de Türkiye'nin istikrarını hedef aldı. 1 Kasım seçimlerinden sonra, ”Gezi parantezi kapanmıştır” denilmişti. Erken bir değerlendirme olduğu anlaşılıyor. Gezi kalkışması ile başarılı olamadılar. Paralel darbe ile sonuç alamadılar. Bu kez PKK'yı, DEAŞ'ı, DHKP-C'yi göreve çağırdılar. Yeni durumun adı terör silsilesiyse, terör saldırıları Türkiye'nin beka sorununa dönüşmüşse, terör hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirmeyi hedef aldıysa, PKK saldırılarının arkasındaki dış parmak her defasından daha güçlüyse, yeni bir terör konseptiyle karşı karşıyaysak, devlet de yeni bir konsept geliştirmek zorunda. Birkaç yerde daha bomba patlarsa korkarım ki vatandaşlar bu işler böyle gitmiyor demeye başlar."