Yeni Şafak Temsilcisi: Cumhurbaşkanı'nın Afrika gezisine katılmıyoruz da sanki Yavuz Sultan Selim'le Mısır seferine çıkıyoruz

Yeni Şafak Temsilcisi: Cumhurbaşkanı'nın Afrika gezisine katılmıyoruz da sanki Yavuz Sultan Selim'le Mısır seferine çıkıyoruz

Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Afrika ülkerine düzenlediği 5 günlük gezinin ilk ayağı olan Fildişi Sahilleri’nde yaşananlar ve yolculuk izlenimlerini aktardı. Selvi, yolculuğa çıkmadan önce yapılan aşılar ve ilaç tedavileri nedeniyle ‘’Cumhurbaşkanı'nın Afrika gezisine katılmıyoruz da sanki Yavuz Sultan Selim'le Mısır seferine çıkıyoruz’’ benzetmesi yaptı.

Selvi’nin bugün (1 Mart 2016) yayımlanan ‘’Erdoğan tepkiler için ne dedi?’’ başlıklı yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'la İstanbul'dan öğle saatlerinde yola çıktık. Tam 7 saat 20 dakikada Fildişi Sahili'ne ulaştık.

Cumhurbaşkanı, İstanbul'dan ayrılmadan önceki basın toplantısında Anayasa Mahkemesi'ni, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği kararla ilgili bombaladığı için uçakta ayrıca bir açıklama yapmadı. Ama uçağın içini gezdi. Cumhurbaşkanı önde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz arkada herkesin tek tek elini sıkıp, hayırlı yolculuklar diledi.

Cumhurbaşkanı'nda söyleyeceğini söylemiş, rahatlamış bir hal vardı. Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi'nin kararını doğru bulmuyor ve uymuyorum” demişti. Ama bir cümlesi daha vardı: “Benim ardımdan bunu tartışırsınız.” Cumhurbaşkanı bizim bulunduğumuz yere gelince bu sözünü hatırlatarak, “Siz benim arkamdan tartışırsınız, dediniz ama daha siz uçağa binmeden tartışma başladı” dedim. Cumhurbaşkanı ile aramızda şu diyalog gerçekleşti:

-Öyle mi, ne oldu?

-Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla ilgili sözleriniz üzerine sosyal medyada kıyamet kopuyor.

-Ooo demek ki sözlerim tam hedefini bulmuş.

Cumhurbaşkanı kısa diyaloğun ardından diğer misafirlerin elini sıkarak yerine geçti.

Gidiş yolunca ayrıca bir değerlendirme yapmadı. Ama dönüşte yapacağımız soru-cevabı iple çekiyorum. Bakalım gündemi sarsacak başka ne açıklamalar yapacak?

Bu arada uçakta kim ne okuyor, kim ne yapıyor diye bakmadım değil. Bir kısmı yanında kitap getirmiş, bazıları da bilgisayarlarından okudular. Ama film seyredip uyuyanlar da vardı.

Söz konusu Afrika olunca, gezi telaşı günler öncesinden başladı. Aşı oldun mu, aşı kartını buldun mu, 1 hafta önce içilecek hapları alıp, bir gün önce başlanacak ilaca başladın mı?

Cumhurbaşkanı'nın Afrika gezisine katılmıyoruz da sanki Yavuz Sultan Selim'le Mısır seferine çıkıyoruz. Afrika'ya adım attığımız anda sarı humma mı dersin, tifo mu istersin, ebola'dan mı alırsın hepsi sıraya girmiş bizi bekliyor. Böyle bir psikolojiyle yola çıktık deyim de siz gerisini anlayın. Oysa Afrika çok güzel bir kıta. Özellikle de sahra altı Afrika ülkeleri. Bu benim Afrika'ya altıncı gelişim. Her defasında bir yönüne büyüleniyorum. Adeta imkanlar cenneti. Elmas ve altın madeninin merkezi. Doğalgaz işletmeye başladılar. Kakao, kahve ve ananasta ise dünyada bir numaralar. O yüzden İngiltere ve Fransa asırlarca sömürge olarak kullanmışlar ya.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaret edeceği dört ülkeye ilişkin bir tablo paylaşmak istiyorum. Fransa ve İngiltere'nin eski sömürgeleri. 1960'tan sonra özgürlüklerine kavuşmuşlar. İsimleri ise Avrupa'ya gönderdikleri ticari metadan geliyor.

Batıya gönderilen Fildişi'nden dolayı adı Fildişi Sahili olmuş. 1 yıldır ülkeden fildişi çıkarılması yasaklanmış. Çünkü fillerin nesli tükenme tehlikesi baş göstermiş. Yine de kaçak yollardan yapanlar var.

İngilizlerin Altın Sahili adını verdiği ülke ise bugünkü Gana.

Bibersahili'nin adı ise Liberya.

Bir de Avrupa'ya ticari meta olarak köleleri gönderen bir ülke var. Adı Benin, yani Kele sahili. Sanmayın ki köleler sadece Benin'den gönderilmiş. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile geldiğimizde Gana ve Gabon'da görmüştüm. Kölelerin bir daha dönmemek üzere gemilere bindirildikleri iskeleleri. İhtiyacın üç katı köle gönderilirmiş medeni Avrupa'ya. Çünkü üçte ikisi yolda açlık ve hastalıklardan öldüğü için.

İstanbul'dan öğle vakti yola çıktık Fildişi Sahillerine ulaşmamız akşamı buldu dedim ya görkemli bir karşılama yaptılar. Folklorik giysili korumaların oluşturduğu kortejin önünden geçti Cumhurbaşkanı. Havaalanının dışına kurulan karşılama merkezinde ise folklorik giysileri içinde kabile reisleri vardı. Biz sadece filmlerde kaldı zannediyoruz ama kabile reisleri kabilesinin büyüklüğüne göre sıralanmıştı. Fildişi Müslüman ve gayrimüslim nüfusun neredeyse yarı yarıya olduğu, 60 etnik grubun yaşadığı bir ülke. İlginç bir tarihleri var. Fransız sömürgesinden kurtulduktan sonra kurucu liderleriyle yaşadıkları istikrar bir süre sonra bozulmuş, darbeler ve kabile savaşları nedeniyle zor günler geçirmişler. Fransız tipi parlamenter sistemle yönetiliyorlar. Aslında yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı da denilebilir. Çünkü Cumhurbaşkanı partisinin liderini ve Başbakanı kendisi atıyor. Devlet Başkanı Ouattara, Fransa'nın güçlü desteği ile darbecilere boyun eğmeyen ve siyasi istikrarı sağlayan isim olarak gösteriliyor. Cumhurbaşkanının partisi Cumhuriyetçiler Birliği ile bir önceki Cumhurbaşkanı Bedie'nın lideri olduğu Fildişi Sahili Demokratik Partisi ile kurulan koalisyon hükümetinin de ortağı.

Fildişi Sahili'nde Türkiye'ye karşı büyük sempati duyuyorlar. Havaalanının çıkışında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın büyük bir posterini asmışlardı. Altında, “Gönüller yapmaya geldik” yazıyordu. Fildişine iner inmez ayağımızın tozuyla Cumhurbaşkanı Ouattara'nın Erdoğan onuruna verdiği resmi yemeğe katıldık. İyi ki de katılmışız. Resmi yemeğin ağırlığından ziyade Fildişi kültüründen renkler yaşandı. Ancak filmlerde görebileceğiniz bir sahne vardı. Renkli giysiler içindeki yerliler müzik çalıp milli danslarını yaptılar. Yerli giysi dedim bu sizi şaşırtmasın. Erkeklerin üzerinde neredeyse kıyafet yoktu. Tuhaf boyalar sürünmüş, tüyler dikmişlerdi. Çok renkliydi, çok. Cumhurbaşkanı yemekteki konuşmasına, “Size iyi haberler getirdim” diye başladı. Fildişi Sahili'nin bölge ülkelerinden aldığı göçe değindi. Fildişi'nin yüzde 30'u komşu ülkelerden gelenlerce oluşturuluyormuş. Cumhurbaşkanı, “Müsaadenizle bunu ben Fildişi modeli olarak sunmak istiyorum” dedi. Çok mutlu oldular. Uzun uzun alkışladılar. Resmi yemekte konuşmalar bitti. İki Cumhurbaşkanı ayağa kalkıp, self servisle yemeklerini kendileri aldılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a baktım hem kendi yemeğini alıyor hem de Emine Hanım'a yardımcı oluyordu. Cumhurbaşkanı'nı sıraya girip yemek alırken görmek şaşırtıcıydı.