Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Rus askeri heyetinin Foça’daki Amfibi Deniz Piyade Okulu’na gelerek temaslarda bulunmasının, Rus jetinin düşürülmesinden sonra gerilen ve gerileyen Rusya Türkiye ilişkilerinin düzelmesi için olumlu bir adım olabileceğini savundu. Ziyarete ilişkin ‘tünelin ucundaki ışık olabilir’ yorumu yapan Selvi, ziyaretin sıradan ve anlamsız olmadığını da belirtti.
Selvi’nin bugün (30 Mart) yayımlanan “Rusya ile kriz aşılıyor mu?” başlıklı yazısı şöyle:
Rus uçağının düşürüldüğü 24 Kasım 2015 tarihi Türk-Rus ilişkileri açısından bir dönüm noktası olmuştu.
Oysa son yıllarda Türk-Rus ilişkilerinin en parlak dönemini yaşıyorduk. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, uçağın düşürülmesinden 1 hafta önce 15-16 Kasım tarihlerinde yapılan G-20 zirvesi için Antalya'ya gelmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 kapsamında en verimli görüşmelerden birini Putin'le gerçekleştirmişti. Rus uçağının düşürülmesinden bu yana Türkiye-Rusya ilişkileri tam tersine döndü. 24 Kasım tarihinden bu yana Suriye üzerinde uçak uçuramıyoruz. Cenevre'de başlayan yeni süreçte ise uzaktan müdahalelerle etkili olabiliyoruz. Putin'in getirdiği ekonomik kısıtlamalar nedeniyle Rusya'yla ticaretimizin olumsuz etkilenmesi bir yana, İstanbul Sultanahmet ve Beyoğlu, Ankara Merasim Sokak ve Kızılay'daki canlı bomba eylemlerinde Rusya'nın etkisi var mı kuşkusu geçerliliğini koruyor. Uçağın düşürülmesinden bu yana Ankara'nın çabaları Putin'i ikna etmeye yetmedi. Uçağın düşürülmesiyle birlikte karizması çizilen Putin, Türkiye'yi cezalandırmak için fırsat kollamaya başladı. Suriye üzerinde uçaklarımızın uçurulmaması, Putin'e böyle bir fırsatı vermemek içindi. Çünkü Putin, krizler üzerinden büyüyen bir lider. Eğer bir gün Putin'i inceleyen bir kitap yazılırsa, Rus liderin krizleri fırsata çeviren liderliğini teslim etmek durumunda kalacak. Rus lidere, “Krizlerin efendisi” demek daha doğru olacak.
Bu açıdan Putin, biraz Kruşçev'e benzetilse de Putin, Putin'di. Suriye dizayn edilirken Putin, Türkiye ile krizden iyi yararlandı. Türkiye'yi denklem dışı bırakarak, ABD ile birlikte süreci şekillendirdi. Hala da şekillendirmeye devam ediyorlar.
Bu arada Türkiye-Rusya ilişkilerini düzeltmek için devreye giren devlet adamları eli boş döndü. Çünkü Putin, krizden faydalı çıkan taraf olduğu sürece, çözüme uzak durdu. Bu bilinçli bir tercihti.
Krizin devam ettiği sırada olumlu ilk sinyal, 26 Mart günü Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova'dan geldi. Zaharova, Rusya ile Türkiye arasındaki krizin geçici olduğunu söyledi. Bu açıklamanın ardından ikinci bir adım geldi. Rus askeri heyeti Türkiye'ye geldi. Büyük bir gizlilik içinde Türkiye'ye gelen heyet, Foça'daki Amfibi Deniz Piyade Okulu’nda temaslarda bulundu. Rus askeri heyetinin temasları sürecek.
Şimdi geliyorum herkesin kafasındaki soruya. Rus askeri heyetinin Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? Bunun krizin yumuşama sürecine girdiğinin ilk sinyali olarak görmek mümkün mü? Hadi bir adım daha ileri atıyorum. Rus uçağının düşürülmesiyle iki ülke arasında yaşanan kriz aşılıyor mu?
Bu ve buna benzer soruların peşine düştüm. “Olumlu bir adım” karşılığını aldım. Rus askeri heyetinin gelişi bir ilerleme olarak görülüyor. Askeri alanda atılan bu adımın yakın gelecekte siyasi iklime yansıması bekleniyor. Ankara, ihtiyatlı bir iyimserlik içinde. Rus askeri heyetinin ziyaretine çok büyük anlamlar yüklenmiyor. Ama büsbütün anlamsız ve sonuçsuz bir ziyaret olarak da bakılmıyor. Bu açıdan Rus askeri heyetinin temaslarının ve bundan sonraki sürecin dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Ülkeler arasında dostluklar da düşmanlıklar da ebedi değildir. Putin'in kriz siyasetinde ısrar etmesine rağmen Türkiye en azından krizin büyümemesi yönünde gayret gösterdi. Putin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama ülkemiz açısından kontrollü bir süreç yaşandı.
Hele söz konusu Rusya olunca.
31 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen Mavi Marmara saldırısından sonra İsrail ile farklı bir süreç yaşanmıştı.
10 şehit verdiğimiz Mavi Marmara olayından sonra İsrail'le ilişkiler kesilmişti. Bu askeri alanda da aynı şekilde yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetleri daha önce belirlenen ortak askeri tatbikatlardan İsrail'i çıkardı. İsrail 2010 tarihinden bu yana askeri tatbikatlara davet edilmedi.
Rusya ile farklı bir süreç yaşandı. Hükümetin bilgisi dahilinde, TSK ile Ankara'da bulunan Rus Askeri Ataşesi arasındaki görüşmeler kesilmedi. Askeri alanda devam eden diyalog, Rus askeri heyetinin ülkemizi ziyaretiyle yeni bir aşamaya geçti.
Aslında Türkiye'nin Rusya hassasiyeti her zaman önemini korudu. Öyle ki Suriye'nin uçağımızı düşürmesinden sonra ilan edilen angajman kuralları, Rusya'nın Suriye'de askeri operasyonlara başlamasından sonra yeniden gözden geçirildi. Rusya faktörü dikkate alınarak, angajman kurallarının uygulanması konusunda yeni bir mekanizma oluşturuldu. Vur yetkisi pilottan alınarak, Hava Kuvvetleri Komutanına verildi. Bu arada iki ülkenin askeri komuta merkezleri arasında kırmızı bir hat kuruldu. Şu ana kadar bu hattın kullanılmadığı bilgisini aldım ama hat iptal edilmedi. Her an kullanılabilir. Rus uçağının düşürülmesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin'i aradı. Putin telefonuna çıkmadı ama Erdoğan, ”Rus uçağı olduğunu bilseydik, belki uyarımızı farklı şekilde yapardık” dedi. Putin'in tutumu nedeniyle Türkiye'nin çabaları krizi aşmaya yetmedi. 24 Kasım'dan bu yana devam eden dört buçuk aylık süreç zarfında krizden olumsuz etkilenen sadece Türkiye olmadı. Zaten zor durumda olan Rus ekonomisi de olumsuz etkilendi. Suriye operasyonun getirdiği ek maliyet ve petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle ağır bir darbe yiyen Rus ekonomisi yavaş yavaş sokaktaki vatandaşın homurdanmaya başlamasına neden oldu.
Rusya, Türkiye açısından çok önemli bir ticari partner. Aslında iki ülke ekonomik olarak birbirine muhtaç. Uçak krizinin varlığına rağmen yeni bir ilişki modeli geliştirmek durumundalar. Putin'in inadı hem ülkesine hem ülkemize zarar vermeye devam ediyor.
Rus askeri heyetinin Türkiye'yi ziyareti, krizin aşılması açısından çok önemli fırsatlar sunmuyor. Bu ziyarete çok büyük anlamlar yüklenmemesi gerekiyor. Ama büsbütün anlamsız ve sıradan bir ziyaret olarak görülmemeli. Ankara'daki kanaat bunun krizin yumuşama sürecine geçtiğinin ilk sinyallerinden biri olduğu yönünde.
Dikkatle takip etmekte yarar var. Bu ziyaret tünelin ucunda görülen bir ışık olabilir. Nihayetinde büyük bir kalenin kapısını açan küçük bir anahtardır.