Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Silvan ve Cizre başta olmak üzere bölgede ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına ilişkin olarak, "Büyük bir operasyon hazırlığı seziliyor. Konsept değişti. Bu kez operasyonların ağırlığı askerde olacak" dedi.
"Şimdiye kadar yapılan operasyonlarda sivil halka zarar verilmemeye özen gösterildi" diyen Selvi, "Zaten örgütün asıl maksadı bu. Bundan sonra daha büyük bir özen gösterilmesi gerekiyor. Amaçları, operasyonda sivil ölümlerini sağlayıp, 'TC Kürtleri katlediyor' demek" ifadesini kullandı.
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Dolmabahçe’den sonra neler yapılmadı?" başlığıyla yayımlanan (15 Aralık 2015) yazısı şöyle:
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, İstanbul'da bir hemşehri düğünündeydi. Üç dönem Diyarbakır milletvekilliği ve Tarım Bakanlığı yapan Mehdi Eker, 1 Kasım seçimlerinde İstanbul'dan milletvekili seçildi. AK Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, Mehdi Eker'e kendisine gelen bir mesajı iletiyor ve yardım istiyor. Mesaj Cizre'den geliyor. Açık adreslerini ve telefon numaralarını yazan 4'ü kadın 5 öğretmen, ”Çatışma var. Saldırıya uğradık. Evimizden çıkamıyoruz. Bizi kurtarın” diyor. Mehdi Bey, bunun üzerine başta Şırnak Valisi olmak üzere bir telefon trafiği yaşıyor. Öğretmenlerle irtibat kuruluyor. Ve sabah 06.30'da öğretmenler şehir dışına çıkarılıyor. Diyarbakır Sur'da Silvan'da, Şırnak Cizre'de, Mardin Nusaybin'de, Hakkari Yüksekova'da buna benzer birçok dram yaşanıyor. 90'lı yıllarda köyleri yakılan Kürtler, devletten şikayet ederdi. Bu kez şehirleri savaş alanına çevrilen Kürtler, PKK'dan şikayet ediyor. Halk perişan. Şehirde PKK'nın ne kadar uzantısı varsa, HDP'sinden DBP'sine kadar hepsine başvuruyorlar. PKK üzerinde etkin olacağına inandığı herkesin kapısını çalıyorlar. “Biz demokratik özerklik kuruyoruz, siz üç günlük ticaretinizi düşünüyorsunuz” cevabını alıyorlar. HDP, Diyarbakır'da hendekler açanlara karşı değil, hendekleri kapatmak isteyenlere karşı eylem yapıyor. HDP, Sur'daki hendeklere karşı değil, hendek açanlara destek vermek için yürüdü. Türkiyelileşme adına Selahattin Demirtaş'tan bir gün olsun hendekler aleyhinde bir söz işittiniz mi? Selahattin Demirtaş bir gün olsun Sur'un kapısına dayanıp, bu hendekleri kapatın dedi mi? HDP'nin dindar milletvekilleri Hüda Kaya'dan, Altan Tan'dan, Nimetullah Erdoğmuş'tan, Kadri Yıldırım'dan yakılan camiler, susturulan ezanlar ve kül olan Kur'an-ı Kerimlerle ilgili tek bir söz duydunuz mu? Cizre'den, Silopi'den, Yüksekova'dan, Sur'dan, Nusaybin'den on binlerce insan göçtü. Bunların ellerine fırsat geçse tüm Türkiye'ye hendekler kazacaklar. Taksim'i Sur'a, Bursa'yı Silvan'a, İzmir'i Cizre'ye çevirecekler. Sur'dan, Silvan'dan, Cizre'den haberleri kesip saklayın. Çünkü bunlar bir süre sonra yine Türkiyelileşme teraneleriyle karşınıza çıkacaklar. Barış diyecekler, halkların kardeşliği diyecekler. O zaman hendekler açarak mı Türkiyelileşeceksiniz diye sorarsınız. Sizin barıştan, kardeşlik anladığınız bu mu diye hatırlatırsınız. Bu böyle gitmez. Ankara bunun farkında. Ve Ankara'da bir şeyler oluyor. TÜBA Bilim Ödül töreni nedeniyle dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeydik. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar bir araya geldiler. Silvan, Cizre ve Sur'da sokağa çıkma yasağının ilan edildiği haberi o sıralarda gelmişti. Büyük bir operasyon hazırlığı seziliyor. Konsept değişti. Bu kez operasyonların ağırlığı askerde olacak. Belki siz bu satırları okurken operasyon başlamış olacak. Başbakan oldukça kararlı konuştu. ”Gerekirse mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak, bütün ilçeler terör unsurlarından temizlenecek” dedi. Dağlıca baskını olduğunda da Başbakan aynı kararlılıkla konuşmuştu. Başbakan, o günkü sözünü hatırlatarak, ”Dağlıca olunca nasıl dedim ki bu dağlar temizlenecek diye. O dağlar temizlendi. Cizre, Silopi ve Sur'da bunlardan temizlenmemiş tek bir sokak kalmayacak. Tek bir ev kalmayacak” diye onuştu. Yeni bir terör konseptiyle karşı karşıyayız. Kırsal destekli şehir savaşları. Davutoğlu, ”Cizre'yi, Kobani'ye çevirmeye çalışanlara fırsat vermeyeceğiz” derken, iki örneği kafiye olsun diye vermedi. Suriye iç savaşı PKK'ya, şehir savaşlarını öğretti. Kobani'de şehir savaşlarının pratiğini yaptılar. Bir anlamda Kobani, PKK için yeni konseptinin laboratuvarı oldu. PKK yönetimindeki 52 isimden 17'si Kobani'de. Behoz Erdal, Mustafa Karasu, Sofi Nurettin başta olmak üzere üst düzey yöneticiler Kobani'yi üs olarak seçmiş durumdalar. Kobani'de şehir savaşlarını öğrenen PKK militanları Sur'da, Cizre'de, Silvan'da çatışmaları yönetiyorlar. Sokaklara hendekler açılıp, everin altından tüneller yapılıyor. Şehir savaşlarının en büyük özelliği sivil halkla teröristlerin iç içe olması. Şimdiye kadar yapılan operasyonlarda sivil halka zarar verilmemeye özen gösterildi. Zaten örgütün asıl maksadı bu. Bundan sonra daha büyük bir özen gösterilmesi gerekiyor. Operasyonda sivil ölümlerini sağlayıp, “TC Kürtleri katlediyor” demek. 90'lı yıllarda PKK ile mücadele adı altında köyler boşaltılmış, insanlara dışkı yedirme dahil her türlü insanlık dişi işler yapılmıştı. Ne oldu? PKK, ikinci büyüme dönemine 90'lı yıllarda girdi. Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ, ”PKK'yı 6 kez yenilgiye uğrattık ama PKK bitmedi” derken buna işaret ediyordu. Şimdiye kadar, ”Zalim TC” retoriği kullanılırdı. Artık, ”Zalim PKK” var. Roller değişti. Kürtlere zulmeden PKK, onun karşısında ise Kürtleri PKK zulmünden kurtarmaya çalışan devlet anlayışı. Özerk yönetim kuruyoruz diye Kürtlere yapılan zulümleri meşru gösteremezler. Başbakan'ın ifade ettiği gibi, ”Ne burası Kobani ne de karşılarında DEAŞ var” Dünya üzerinde Kürtlerin en çok haklara sahip olduğu ülke burası. Hakeza dünya haritası üzerinde bir Kürdün başı sıkıştığında sığınabileceği tek ülke yine burası. Evet geçmişte yanlışlar yapıldı. Buna her zaman karşı çıktık, karşı çıkmaya devam ediyoruz. Evet Kürtlerin sorunlarının çözülmesi konusunda daha çok mesafe alınması gerekiyor. Ama bunun yolu Diyarbakır'ı Kobaniye çevirmekten geçmiyor. Çözüm için gerekli olan zemini kaybetmememiz gerekiyor. Selahattin Demirtaş şu günlerde Dolmabahçe mutabakatını dilinden düşürmüyor. Oysa o günlerde Dolmabahçe mutabakatını değersizleştiren açıklamalar yapmıştı. Mustafa Karasu da Dolmabahçe açıklamasından sonra, ”PKK kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir” demişti. Dolmabahçe mutabakatını gündeme getiren Demirtaş'a sormak istiyorum. 1-Hendekler karşısında niye sessiz kalıyorsunuz, hendeklerle mi Türkiyelileşecektiniz? 2-Dolmabahçe açıklamasından 3 gün sonra PKK, geri çekilmeyi başlatacaktı. Değil, 3 gün tam 291 gün geçti, geri çekilme neden başlatılmadı? 2-Öcalan, 21 Mart'ta silah bırakma kararının alınması için PKK kongresinin toplanması çağrısı yaptı. PKK kongresi niye toplanmadı.Silah bırakma kararı almak yerine savaş kararı neden alındı? Sahi Öcalan, diri diri İmralı'ya neden gömüldü?