Yeni Şafak yazarı Acet: Erdoğan, Diyarbakır’da, çözüm süreci için zamanında ortaya koyduğu iradeye sahip çıktı

Yeni Şafak yazarı Acet: Erdoğan, Diyarbakır’da, çözüm süreci için zamanında ortaya koyduğu iradeye sahip çıktı

Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, bugünkü yazısında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretini, burada yaptığı açıklamaları ve ziyaretin yansımalarını yazdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde yaptığı konuşmalarda sık sık ‘seçimden’ söz etmesini erken seçim hazırlığı olarak yorumlayan görüşlerin bulunduğunu yazan Acet, “Doğru, Erdoğan son günlerde, teşkilatları, milletvekillerini, belediye başkanlarını seçimlere motive etmeye dönük mesajlarını artırmış durumda.

Ancak bunu erken seçim hazırlığından çok, uzun süreli bir seçim kampanyasının ‘başlangıç vuruşu’ olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.”

“Mart ayında yapılan AK Parti Büyük Kongresi'nin hemen öncesinde Erdoğan’a sunulan bir raporda, ‘Seçim kampanyasını son aylara bırakmanın yanlış olacağı, kampanyanın bu kongre ile birlikte başlatılması ve uzun süreli bir kampanya yürütülmesi, uzun vadeli umut aşılayan bir söylemle hareket edilmesi ihtiyacına değinen’ bir takım görüşlere yer verilmişti” kulis bilgisini paylaşan Acet, “Anladığım kadarıyla Erdoğan, pandemi şartlarının getirdiği kısıtlamalar nedeniyle birkaç ay bekledikten sonra bu görüşü dikkate alarak harekete geçmeye karar verdi” dedi.

Erdoğan’ın Diyarbakır programında yaptığı ziyaret ve açılışlardan bahseden Acet, Erdoğan’ın burada yaptığı konuşmada, AKP’nin kucaklayıcı dilini güçlü bir şekilde tekrarladığını öne sürdü.

“Erdoğan çözüm süreci için zamanında ortaya koyduğu iradeye yeniden sahip çıktı” diyen Acet, ziyaretle ilgili konuştuğu  AKP MKYK üyesi Abdurrahman Kurt’un “Birilerinin Tayyip Erdoğan’ın bir daha yapmayacağını zannettikleri, AK Parti’nin ‘Ben buradayım’ dediği, ben AK Partiyim dediği bir konuşmadır bu. AK Parti’nin kendi kimliğine ne kadar sahibi olduğunun güçlü bir vurgusu vardı” yorumuna yer verdi.

Acet yazısına şöyle devam etti:

"Hiç kuşkusuz AK Parti’nin Güneydoğu’daki varlığını koruması, Türkiye’nin bütünlüğünün en temel garantisi anlamına geliyor.

Bir an için AK Parti’nin denklemden çıktığını ve bölgenin bütünüyle HDP’lileştiğini düşünün isterseniz.

Fiili bölünmenin bir önceki ayağının siyasi bölünme olduğuna dair pek çok dünya örneği var.

Her etnik grubun kendi partisine yönelmesiyle dağılma sürecine giren Yugoslavya örneği var mesela.

HDP’nin AK Parti ve Erdoğan’a dönük zaman zaman nefret söylemini kullanmasının en temel nedeni, Kürtlerin kitlesel olarak AK Parti’ye oy vermeye devam etmeleri nedeniyle, HDP’nin Kürtleri temsil eden yegâne parti hüviyetini bir türlü elde edememiş olması.

Ak Parti, Erdoğan’ın Diyarbakır mesajlarına yansıyan duruşunu biraz daha belirgin hale getirse, 90’lara dönüş olmayacağını, kazanımlardan vazgeçilmeyeceğini sıkça dillendirse, daha fazla seçim kampanyasına ihtiyacı olmaz.”

Yazının tamamını okumak için tıklayın