Eski Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bu yıl sonuna kadar il teşkilatlarımız, ilçe teşkilatlarımız, belde teşkilatlarımızın tamamını güncelleyeceğiz. Yeniden gözden geçireceğiz; çünkü ortada bir metal yorgunluğu var" ifadesiyle ilgili olarak "Sorunu, partinin il ve ilçe başkanlarını değiştirmekle çözeceğini düşünüyorlarsa, büyük yanılgı içindeler demektir" dedi.
Öztürk, sözlerinin devamında "Yok, cesurca sorunun daha derinde, daha ilkesel ve fikri alanlarda arayacaklarsa, o zaman doğru çözümler bulunabilir" ifadesini kullandı.
Kemal Öztürk'ün "AK Parti’de değişim talebi" başlığıyla yayımlanan (15 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Karşımda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli siyasi aktörlerinden biri haline gelecek bir isim oturuyordu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak son röportajıydı sanırım.
Okuduğu bir şiirden ceza almıştı. Yakında hapse girecekti. 28 Şubat’ın en çetin yıllarıydı.
Ben de Kanal 7 adına, ‘Başkan Erdoğan’ adıyla belgeselini yapıyordum. Karşımda hapse girecek biri değil de, sanki iktidara gelecek biri olarak konuşuyordu. Kızgındı.
Belgesel yayınlandıktan bir gün sonra hapse girdi. Burhaniye’deki mütevazı evinde, aile fertleriyle beraber çekim yaptıktan sonra, belgeselin son cümlesi ‘Bu hikaye burada bitmez’ şeklindeydi. O da bu şarkı burada bitmez diye bitirmişti sözlerini.
Bitmedi. Akıl almaz bir hızla ülkenin yönetiminde en üst makamlara kadar geldi.
Erdoğan’ı o gün yakından ilk görüşümdü. Enerjisinden etkilenmiştim. Belgeselini yaparken tüm çocukluk, gençlik hikayelerini dinlemiş, ona ait neredeyse tüm fotoğrafları ve videoları incelemiştim.
Erdoğan bile bulduğumuz arşiv görüntülerine, fotoğraflara şaşırmıştı. Rahmetli Erol Olçok ve Hüseyin Besli çok destek olmuştu belgesele.
Hikaye başlı başına büyüleyiciydi. Karadenizli fakir bir kaptanın oğlunun, mücadele, acı, sıkıntı, kavgalarla dolu hayatı, dinleyen herkesi etkilerdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oluncaya kadar kısmıydı bu. Sonrası daha da etkileyici oldu.
Yasaklanması, seçim kazanmasına rağmen Başbakan olamaması, muhtıralar, komplolar, örtülü operasyonlar ve nihayetinde çeşitli türde darbe girişimleri… Erdoğan belgeselinin ikinci kısmı daha heyecan vericiydi. Henüz kimseye yapmak nasip olmadı.
Erdoğan’ın tuttuğu günlükler var. Belki yirmi cildi bulmuştur. Bana göre son dönem siyasi tarihin en önemli notları orada yazılı. Görmek nasip olmadı. Görmeden ölürsem gözüm açık gidecek.
O günlükler ve Erdoğan’ın anlatacaklarıyla belgeselin devamını çekmek gerek. Erbakan ve Demirel’in belgesellerini de çok yapmak istemiştim. Etrafındaki ekip elli dereden su ve elle tutulmuş balık getirmemi istedi. Yani bana yaptırmadılar. Kimse de yapamadı. Çok büyük eksiklik.
AK Parti 16. yaşını kutluyor. Siyasi tarih için çok genç bir yaş. Ancak AK Parti için olgunluk dönemi. Çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemlerini yaşadı. Şu andaki döneme ne diyorlar bilmiyorum. Yeni dönemin bir adı yok ama büyük bir değişim arzusu, talebi ve doğal olarak sancısı içinde olunduğunu hepimiz görüyoruz.
Genel Başkan Erdoğan, son dönemde yaptığı tüm konuşmalarda bir metal yorgunluğu ve heyecansızlıktan şikayet ediyor. Büyük bir değişim beklentisi oluşturdu. Özeleştiri anlamına gelecek çok önemli mesajlar veriyor. Tüm mesajlar içe dönük, dışarıya değil. AK Parti içine, yönetime ve uygulamalarına yönelik mesajlar ağırlık kazandı.
Kongreler dönemi diye yorumlayanlar olabilir. Bence öyle değil. Erdoğan tabandan, milletten ve AK Parti’nin ana omurgasından gelen talepleri ve eleştirileri gördü. Türkiye’nin içinde sıkıştığı durumu fark etti. Buna yönelik mesajlar veriyor. Retorik düzeyinde henüz. Pratik nasıl olacak, herkes bunu bekliyor.
Biz hepimiz, yani sahneye çıktığı günden beri Erdoğan’ın liderliğinden heyecanlanan insanlar, bu hikayenin gönüllü parçası olduk. Milyonlarca insan, çektiği sıkıntıları, acıları, dertleri unutmak için Erdoğan’ın arkasından gitti. ‘Yeni Türkiye’ dediğimiz şey, çektiğimiz tüm sıkıntıları unutturacak huzurlu bir ülke hayaliydi.
AK Parti’nin kurucu aklı, kurucu fikri, kurucu iradesi, insanlığı kucaklayacak kadar büyük, güçlü ve kuşatıcı bir hayale, vizyona sahipti. Şimdi “Yeni Türkiye’yi, “yeni devlet” diye anlayan kıt akıllı insanlara bakmayın siz.
Eğer herkesin dilinde değişim, yenilik, tazelenme kelimeleri varsa, o zaman bir yerlerde sorun, huzursuzluk, tıkanmışlık var demektir. Bütün mesele bu sorunun ne olduğunu sağlıklı bir şekilde tespit etmekten geçiyor.
Sorunu, partinin il ve ilçe başkanlarını değiştirmekle çözeceğini düşünüyorlarsa, büyük yanılgı içindeler demektir. Yok, cesurca sorunun daha derinde, daha ilkesel ve fikri alanlarda arayacaklarsa, o zaman doğru çözümler bulunabilir.
Neden belgeselden bahsettim biliyor musunuz? Çünkü belgesel geri doğru gidip, nereden geldiğinizi, neler yaşadığınızı, mutlu ve hüzünlü günlerinizi size hatırlatır. O zaman aslınızdan kopmadan, nereye gitmeniz gerektiğini daha iyi anlarsınız.
Hani olmaz ya, bir gün belgeselin ikinci bölümünü yaptırırlarsa bana, o zaman nereden gelinip, nereye gidildiğini daha iyi görürsünüz. Benimki de hayal işte!