Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın gazetecilere verdiği "Sakal - bıyık bırakın" tavsiyesinin perde arkasını yazdı. Öztürk, "Geçen sene MİT Müsteşarı Hakan Fidan haftalık olağan görüşmelerinden birini bitirmek üzereyken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sakal bırakmak için izin istiyor. Hem çok seyahat etmesi, hem de cildinin tahriş olması nedeniyle ihtiyacı var. Erdoğan, ‘sakal uygun olmaz, bıyık bırak istersen’ diyor" diye yazdı.
Kemal Öztürk'ün "Bıyık meselesi nasıl başladı?" başlığıyla yayımlanan (22 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafındakilere neden bıyık bıraktırdığını ve bu işin nasıl başladığını öğrendiğimde, adeta ipten döndüm diyebilirim. Anlatacağım ama önce şuraya bir not düşmek istiyorum.
Bu yazıdan dolayı başıma bir şey gelirse, benimle beraber bir kişi daha ‘yansın’ istiyorum: Çok sevdiğim dostum Metin Gım. Çünkü bu yazıyı yazmam için beni çok tahrik etti. Niyetim yoktu. İftar kulisi yazımdan sonra kanıma girdi, bu bıyık kulisi yazısını yazdırdı. Durum bilinsin.
Geçen seneydi. Bir başbakan yardımcısının bıyık bıraktığı dikkatimi çekti. Hayatta bıyık bırakacak biri değildi. Çünkü yakışmadığını aynaya ilk baktığında hemen anlardı. Sonra baktım başka bakanlar, siyasiler de bıyık bırakıyor. Lakin estetik açıdan sorun büyük.
Bir tivit yazayım dedim. ‘Bıyık bırakma modasını başlatan her kimse, AK Parti’nin oyları düşsün istiyor herhalde’ diyecektim. ‘Ya bir sorayım şu moda nasıl başlamış’ diye Ankara’daki eski arkadaşları aradım
Telefonun öbür ucundaki arkadaşım (muhtemelen arpa boyu kadar olan bıyığını burmaya çalışıyordu), neşeli bir şekilde olayı anlatıyor ama ben soğuk terler döküyorum. Meğer ne büyük tehlike atlatmışım. Çünkü modayı başlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat kendisiymiş.
Tabii ki tiviti yayınlamadım ama tansiyonum fena çıktı. ‘Bıyık modası çok güzel oldu’ diye tivit atayım diye düşündüm. ‘Sonra sakin ol, bu gereksiz yalakalık daha çok dikkat çeker. Kimsenin bu taslak tivitten haberi yok’ dedim. Rahatladım.
Benim öğrendiğim bıyık bırakma olayının başlangıcı şöyledir:
Geçen sene MİT Müsteşarı Hakan Fidan haftalık olağan görüşmelerinden birini bitirmek üzereyken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sakal bırakmak için izin istiyor. Hem çok seyahat etmesi, hem de cildinin tahriş olması nedeniyle ihtiyacı var. Erdoğan, ‘sakal uygun olmaz, bıyık bırak istersen’ diyor. Fidan ise bıyık bırakmak istemez. O zaman, ülkede yaşayan bıyıksız erkeklerin başına ne getirdiğini bilmiyor tabii.
Tam o esnada içeri Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan giriyor. “Hasan’ın da bıyığı yokmuş. Senin neden bıyığın yok?” diyor birden.
Hani şöyle dudağının bir kenarını kıvırıp, gizliden bir muziplikle soru sorar ya insan… Lakin soran kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan olunca, mesele emir komuta formatında algılanır karşıda. Hasan Doğan, ‘ben doğduğum günden beri bıyıksızım’ demek geçer içinden. Diyemez. Her zamanki gibi “emirleriniz efendim” diye karşılık verir refleks olarak. “Sen en iyisi bıyık bırak” der Hasan Doğan’a. Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı içten içte gülerken, şaşkın Hasan Doğan hayatında ilk kez bıyık bırakacak olmanın heyecanıyla odadan çıkar.
Dışarıda görüşme sırasını bekleyen kişilerden biri, işte ilk ekranda gördüğüm bıyıksız Başbakan Yardımcısıdır ki, başına nelerin geleceğinden henüz habersizdir.
Hakan Fidan uğurlanırken, yeni kurban içeri alınır. Ve o gün bıyık bıraktırma şakası sistematik bir uygulamaya döner. Bu bir asimilasyon değil, entegrasyon hareketidir.
O günden sonra bıyık üzerine yapılmamış espri, edilmemiş laf kalmaz. Erdoğan nazının geçtiği herkese bıyık bıraktırır. Şakayı anlayıp, itiraz edenlere ise Erdoğan, ‘sen benim talimatlarıma itiraz mı ediyorsun?’ diye karşılık verince, itiraz ederken gülen yüzünün yarısı buz kalıbına dönüşür garibanların.
“Bıyıklarım çıkmıyor edendim. Af buyurun, kedi gibi bıyıklarım var efendim. Hanım istemiyor efendim. Valla ben aslında köseyim efendim…” ne kadar mazeret varsa sıralanır ama Erdoğan hiçbirini kabul etmez.
Rivayet o ki, başta bahsettiğim o başbakan yardımcısı bir gün ‘efendim bana bıyık yakışmadı, çok itici oldum, kesmek istiyorum bıyıklarımı’ der. Erdoğan da ‘olur’ diye karşılık verir. İzin aldığına mı sevinsin, yoksa itici olduğunun teyit edildiğine mi üzülsün, bilememiş.
Fakat bıyıklarını kesmiş yine de. Bir süre sonra bakanlar kurulu değişikliğinde kabine dışı kalır. Bıyıklarını kestiği için kabine dışında kaldı diye düşünenler, bunu Erdoğan’a soramaz tabii. Ama bunun bıyık modasının yaygınlaşmasında önemli bir dönüm noktası olduğu söyleniyor.
Bıyık bırakınca itici olduğunu düşünenler, kesmeyip sakal bırakıyor şimdi. Sakalsız ve bıyıksız olanlar da, köşe bucak Cumhurbaşkanı'ndan kaçıyor.
Medya iftarında gazetecilerin dilinde bu bıyık meselesi vardı. Erdoğan epey kişiye bıyık bırakma talimatı verdi. Konuyu takip için bıyıklı Mustafa Varank da şahit olarak yazıldı. Dikkat edin, basından sorumlu başdanışman Lütfullah Göktaş şahit yazılmıyor. Çünkü onun bıyığı yok (sahi o nasıl hala bıyıksız?).
Genel Merkez MYK değişikliğinde, görev bekleyip alamayan siyasilerin bir kısmına, ‘senin bıyığın yok. Bence ondan’ diye espri yapanlar, karşılığında ‘acaba olabilir mi?’ diyen şaşkın yüz ifadesi buluyor. Fazla ciddiye aldılar, bu kesin.
Bu arada Cumhurbaşkanı’ndan randevu almak için yoğun baskı yapanlara, şakayla karışık, ‘senin bıyığın yok abi, istersen bırak öyle görüştürelim. Sonra yanlış anlaşılmasın’ deyip iki ay bu baskından kurutulan danışmanların olduğu rivayetleri bile var!
Ezcümle, Hakan Fidan bıyık bırakmadı ama yüzlerce kişinin bıyıklanmasına neden oldu. Kendisi de sakal bıraktı. Dedim, bu işte bir MİT parmağı var.
Sigarayı bıraktırmadan sonra, bıyık bıraktırma hikayesi de bence çok tatlı bir anı olarak konuşulacak. Ancak bazılarının kâbusu haline gelmiş, karakter çökmesine neden olmuşsa, hani bu konuda da abartmamak lazım (garibanların iç sesi olayım).
Metin Gım diyor ki, “abi politik bir mizah dergisinin tam zamanı. İnan 6 hafta bıyık esprisi yapsak kapaktan, gider.” Mübarek orucun etkisi dedim. Ama yine de bu yazıyı yazdım. Artık takdir Sayın Cumhurbaşkanımız'ın. Kızarsa, “emirleriniz efendim” diye çıkarım karşısına.