Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk, darbe girişiminin planlayıcısı olduğu ileri sürülen Fethullah Gülen'in iki ülke arasında gerginliğe sebep olan ABD'den iadesine ilişkin olarak "Amerika'nın 'öngörülemeyen' Başkanı Donald Trump'ın FETÖ konusunda neler yapacağını merak ediyorum. Çok hızlı, çok kararlı kararlar gelebilir yakın zamanda okyanus ötesinden… Ben ihtimal vermedim ama… Bir arkadaşım, 'Gülen, tabutla iade edilirse şaşırmam' dedi mesela…" diye yazdı.
Hasan Öztürk'ün Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (27 Ocak 2017) nüshasında yayımlanan 'Trump Feto’yu tabutla iade eder mi' başlıklı yazısı şöyle:
Trump, ilk haftasında seçim kampanyasında "Bunu yapamaz" denilen vaatlerinden bir kaçını peş peşe yaptı. En son “Meksika sınırına duvar örülmesi” emrini verdi. Bir de Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın defalarca teklif ettiği “Suriye'de güvenli bölge kurulması” fikrine destek verdi. Anlaşılan o ki Obama sonrası Amerika'da ciddi bir politika değişikliği yaşanacak. Bunun işaretini gören FETÖ elebaşı Feto da harekete geçmiş görünüyor. Trump'a yazdığı mektuptan söz ediliyor. Mektupta, FETÖ okulları üzerinden nasıl da Amerika'ya istihbarat sağladıklarını anlatmış, “Emrinizdeyim, beni Türkiye'ye iade etmeyin” demiş Feto! Amerika'nın “öngörülemeyen” Başkanı Trump'ın FETÖ konusunda neler yapacağını merak ediyorum. Çok hızlı, çok kararlı kararlar gelebilir yakın zamanda okyanus ötesinden… Ben ihtimal vermedim ama… Bir arkadaşım, “Gülen, tabutla iade edilirse şaşırmam” dedi mesela…
Nisan'da referandum var. Birkaç gün içinde tam tarih de belli olacak. Referanduma götürülen anayasa değişiklik paketinin ruhu “Yürütmeyi birleştirmek, çift başlılığın önüne geçmek.”
Adı: Cumhurbaşkanlığı modeli.
Referandumdan “evet” çıkarsa, artık hükümet Meclis dışından kurulacak. Hükümetin başı Cumhurbaşkanı olacak. Ayrıntıları daha çook tartışacağız.
Burada bir husus var ki dikkat çekmek isterim.
Deniyor ki “Halk neye evet diyeceğini bilmiyor!”
Bu iddiayı dillendirenler ana akım medyanın yazılı ve görsel unsurlarında hem komisyon aşamasında hem Meclis Genel Kurul sürecinde günlerce yayınlar yapıldı, tartışıldı…
Ama hala şöyle diyorlar, “Halk neyi oyladığını bilmiyor!”
“El insaf” diyeceğim ama bunlarda insaf nerede…
O zaman şöyle bir şey söylemek gerek.
Arkadaş ya yalan söylüyorsun, ya okunmuyorsun, ya izlenmiyorsun! İddia ettiğin gibi halk neye evet ya da hayır diyeceğini hala bilmiyorsa (ki bence gayet iyi biliyor) senin yazdığın gazete okunmuyor, senin konuştuğun televizyon izlenmiyor. Zira günlerdir bıkmadan usanmadan "hayır" kampanyasının koçbaşılığını yapıyorsun… Bazen saç baş bile yolduruyorsun… “Böyle bir yorum da mı çıkartabildiniz” diyecek “ucube fikirleri” ekranlara, sayfalara yansıtıyorsunuz.
***
Nisan'a kadar çok süremiz var. Cumhurbaşkanlığı modelini getiren yeni anayasa değişiklik teklifini çok tartışacağız. Ama en çok da “Acaba bu modeli neden istemiyorlar?” sorusu üzerinden tartışacağız.
Çünkü, “Dışarıdan müdahale edilebilir bir sistem”i bize dayatanlar, bu sistemin değişmemesi için de her türlü numarayı çekiyor..!
Sabırla ve inatla, sistemin değişimini sağlayacak “evet” için gayret göstereceğiz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yalan üzerine yalan söylüyor. Sonra yalan söylediğini unutup, yalanı üzerinden yeniden yalan söylüyor. Böyle bir politikacı, böyle bir siyasi lider geçmişte var mı bilmiyorum… Kılıçdaroğlu türünün tek örneği olarak siyasal tarihimizdeki yerini alacaktır.
Yalan söylüyor! Diyor ki, “Beni yandaş (bizi kast ederek) medya ekrana çıkartmıyor.”
Oysa bizzat benimle telefonda görüşmüştü ve “geleceğim” demişti. Lakin yayına birkaç saat kala gelmekten vazgeçti. Telefonlarımıza da çıkmadı!
Yine Turgay Güler sayısız defa Ülke tv ekranından Kemal Kılıçdaroğlu'na çağrı yaptı. “Gelin biz soralım, siz cevap verin” dedi. Kılıçdaroğlu kulaklarını tıkadı, gözlerini yumdu. Ses vermedi!
Şimdi de utanmadan, sıkılmadan “Beni ekrana çıkarmadılar” yalanını söylüyor!
Ne diyelim, kendi yalanına inanıp sonra o yalan üzerine hayat kuran bir siyasetçi olarak tarihe geçtiniz bay Kılıçdaroğlu; tebrikler!