Yeni Şafak yazarı: ByLock'çular deşifre olmuşlarsa "Ak Parti içinde 'kalkışma' olur mu?" sorusu aklıma düşüyor

Yeni Şafak yazarı: ByLock'çular deşifre olmuşlarsa "Ak Parti içinde 'kalkışma' olur mu?" sorusu aklıma düşüyor

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk, "AKP içindeki FETÖ'cü milletvekilleri" iddiasına ilişkin olarak, “Eğer ByLock'cu Ak Partililer varsa… Deşifre olmuşlarsa ve bir süre sonra tasfiye edileceklerini biliyorlarsa, 'Ak Parti içinde bir 'kalkışma' olur mu?' sorusu aklıma düşüyor" dedi. "Bugün yeni Bülent Arınçlar çıkar mı bilmiyorum" diyen Öztürk, "Çıkarsa, onun kadar cüretkar cümleler kurar mı, bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, 'içeride' bazıları gazlı bezle bileklerimizi sarmak için oldukça 'teşni' görünüyor" ifadesini kullandı.

Öztürk'ün Yeni Şafak'ta "Bu sürecin ‘Bülent Arınç’ı kim olur?" başlığıyla yayımlanan (29 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Hangi sürecin demeyin az biraz sabredin. *** Türkiye çetin bir mücadelenin henüz başında.  Var oluş mücadelesidir bu… Ya parçalanıp küçük butik devletlere ayrılacağız. (Ki en az 5 milyon insanımızın canı demektir.) Ya bağımsız bir ülke olarak tarih sahnesindeki yerimizi pekiştireceğiz. Kanlı, meşakkatli, zorlu bir yolun henüz başındayız. Ne Gezi Provokasyonu, ne 17/25 Aralık süreci ne de 15 Temmuz kanlı Darbe Teşebbüsü bizi “bağımsızlık yolu”ndan alıkoyabildi. Ne var ki son 1 aydır “ekonomi kılıcı” çekilmiş görünüyor. Yıpratıcı, tedirgin edici haliyle kınından çıkartılmış “ekonomi kılıcı”tepemizde sallandırılıyor. *** Ahali günlük iaşesinin peşindedir. Helalinden rızkının derdindedir. Her gün elindeki ekmeğin bir parçasının yok faiz ile yok kur oyunlarıyla alındığını bilmekle beraber sessizce işine gücüne bakmaktadır. Ekonomi kılıcını boynumuza çalmak yerine bileklerimize vurmaya yönelmiş görünüyorlar. Hafiften kan kaybıyla bilincimizi yitirmemizi istiyorlar. Sonra da “cankurtaran” edasıyla, bileklerimizi gazlı bezle sarıp yaralı halde yaşamamıza rıza göstermek niyetindeler.  Böylece, ölmediğimize (parçalanmadığımıza) şükredeceğiz…  Bileklerimizi gazlı bezle saranlara minnet duyacağız. Hesapları böyle görünüyor. *** Ekonomi kılıcını çeken ile kan kaybımızı önleyecek gazlı bezi bileklerimize sarmayı düşünenler aynı çevreler; öyle görünüyor.  Peki millet dışarıdan gönderilecek bir cankurtarana razı olur mu?  Hiç sanmıyorum! Oyunu kuranlar da benim gibi düşünüyor olmalı ki bugünlerde bileklerimizdeki kılıç yarasından akan kanın nasıl durdurabileceğini veciz cümlelerle aktaran “içimizdekiler” var! “Avrupa Birliği (AB) sürecinin Türkiye'ye her daim olumlu katkısı” olduğundan söz edenler… “AB'nin bilmem kaç milyon insanın refah ve huzurunu sağlayan bir üst yapı” olduğuna öykünenler… “AB standartlarının Türkiye'nin kazanımları bakımından ne büyük katkı sağladığını” anlatanlar var… Demek ki içimizde ekonomi kılıcının bileklerimize açtığı yaradan akan kanı durdurmaya niyetli olanlar var. Lakin bir şey daha var! Tam da başlığımıza uygun bir şey daha… *** Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık mücadelesinde geliştirdiği tavırları sorgulayan çevreler bu üstü kapalı “eleştiri” ve saldırıyı devam ettirebilecekler mi? Soruyu sormamızın sebebi şudur. 28 Şubat 2015'te Dolmabahçe Sarayı'nda bir fotoğraf verilmişti. Akabinde “İzleme Komitesi'nin isimleri belli oldu” şeklinde haberler yayınlanmıştı.  Bütün bu olup bitenleri Cumhurbaşkanımız Erdoğan itiraz etmiş, eleştirmişti. O dönemde Hükümet Sözcüsü olan Bülent Arınç dayanamayıp şöyle cümleler kurmuştu; ”(Bundan hoşlanmadım, hoşuma gitmedi, soğuk veya sıcak karşıladım) beyanları (Erdoğan'ın sözleri) kendi hissi beyanlarıdır. Sorumluluk hükümetin üstündedir, bunları kendi özgün düşünceleri olarak kabul edebiliriz. (…) Sayın cumhurbaşkanımızı çok sevdiğimiz için bu konuşmaları hükümetimiz adına değil ama kendisini yıpratabilir diye düşünüyoruz.” (21 Mart 2015 gazeteler) Arınç, bu çıkışının ardından serinlememiş olacak ki daha da ileri gitti. Ve “Ben henüz daha Kral çıplak demedim” diyerek tehdit kokan bir cümle daha kurdu. Sonuç malum…  Bugün ekonomi kılıcını bileklerimize çalanların cankurtaran olarak hazırladıkları ne kadar sabırlılar bilmiyoruz. Geçmişte Bülent Arınç'ın “Ben daha kral çıplak demedim” diye çıkış yaptığı ve “yol arkadaşım” dediği Cumhurbaşkanımızı açıkça tehdit ettiği bir süreç yaşadık. Bugün yeni Bülent Arınçlar çıkar mı bilmiyorum. Çıkarsa, onun kadar cüretkar cümleler kurar mı, bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, “içeride” bazıları gazlı bezle bileklerimizi sarmak için oldukça “teşni” görünüyor. ByLock'cu Ak Partililer mi ByLock'cu Ak Partililer diye bir söylenti son günlerde yine kulaktan kulağa dolaşır oldu. Ak Parti içindeki FETÖ'cülerin temizlenmesi ve tespit edilmesi için yapılan çalışmaların bir kısmına vakıfım. Epeyce mesafe de alınmış görünüyor. Ancak ByLock'cü Ak Partililer meselesinin köpürtülüyor olmasıbaşka bir meseleyi hatırlatıyor. 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü'nün aslında saat 03'te planlandığı, hatta o tarihte değil daha ileri bir tarihte yapılacağı da söyleniyordu. Ne var ki Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) tasfiye olacaklarını anlayan FETÖ'cüler darbenin hem tarihini hem saatini öne almışlardı. Bunu neden hatırlattım söyleyeyim: “Eğer ByLock'cu Ak Partililer varsa… Deşifre olmuşlarsa ve bir süre sonra tasfiye edileceklerini biliyorlarsa, Ak Parti içinde bir “kalkışma” olur mu?” sorusu aklıma düştüğü için. 'Poker suratlılar' etkin pişmanlıktan yararlanabilir mi 'Poker suratlılar'ın “itirafçı” olmalarına ilişkin itiraz ve itidal çağrılarımı sürdürmek istiyorum. Kaçanları, deşifre olanları suçlayıp, “gizli kalanları” ve kaçamayanları korumaya dönük “Etkin Pişmanlık Yasası”ndan yararlanarak itirafçı olmayı tercih etmiş FETÖ'cülerin bugüne kadar neyi “itiraf” ettiklerini açıkçası merak ediyorum. 'Poker suratlılar'ın itirafları üzerinden oluşturulacak iddianamelerin FETÖ'nün istediği istikamette olacağına dönük endişem hala sürüyor.  Birçok delil ve şahit varken, itirafçıların itirafları üzerinden FETÖ tasfiyesinin mümkün olmayacağını tekrarlıyorum. “Etkin Pişmanlık” darbe suçu işleyenlere uygulanamayacağına göre, FETÖ'nün itirafçılarına nasıl bir “koruma kalkanı öneriliyor” merak ediyorum! Kim neyin pazarlığında acaba?