Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, IŞİD'e yönelik düzenlenen Musul ve Cerablus operasyonlarıyla ilgili olarak "Önce şunu iyi bilmek gerekiyor: DAEŞ diye bir “şey” yok. İngiltere diye sinsi bir güç var sadece. Batılılar, özellikle de İngilizler, DAEŞ'le filan savaşmıyorlar. Eğer öyle olsaydı, ortada DEŞ'ten eser kalmazdı! Dünyayı aptallaştırıyorlar. DAEŞ'i kullanarak İslâm'la savaşıyorlar. DAEŞ, adım adım Irak'a ve Suriye'ye yerleştirildi. Ama Irak'a ve Suriye'ye yerleşen aktör, DAEŞ değil, gerçekte, İngiltere'dir. Önceki gün de yazdığım gibi Irak kabinesinden 18 bakan İngiliz vatandaşı olması bunun küçük ama önemli bir göstergesi" dedi.
Yusuf Kaplan'ın "DAEŞ’i boşverin; İngilizlerin yüzyıllık büyük “dans”ına bakın!" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Önce şunu iyi bilmek gerekiyor: DAEŞ diye bir “şey” yok. İngiltere diye sinsi bir güç var sadece.
Batılılar, özellikle de İngilizler, DAEŞ'le filan savaşmıyorlar. Eğer öyle olsaydı, ortada DEŞ'ten eser kalmazdı! Dünyayı aptallaştırıyorlar. DAEŞ'i kullanarak İslâm'la savaşıyorlar. DAEŞ, adım adım Irak'a ve Suriye'ye yerleştirildi. Ama Irak'a ve Suriye'ye yerleşen aktör, DAEŞ değil, gerçekte, İngiltere'dir. Önceki gün de yazdığım gibi Irak kabinesinden 18 bakan İngiliz vatandaşı olması bunun küçük ama önemli bir göstergesi.
DAEŞ, PKK-PYD gibi örgütler maşa'dır; İngilizlerin kuklasıdır.
Bu şu anlama gelir: İngilizler, iki yüzyıl önce Vehhabiler üzerinden sahneledikleri oyunu, bu kez DAEŞ gibi örgütlerle İran'ın önünün açarak ve tastamam selefsizlik demek olan peygamber kabirlerini bile bombalamaktan çekinmeyen bu sözümona Selefî hareketler üzerinden sahneye koyuyorlar. İngilizler, küresel sistemi yeniden dizayn etmek istiyorlar ve bunu da ancak İslâm dünyasındaki “tarihî derinlik”lerini yeniden harekete geçirerek yapabileceklerini çok iyi biliyorlar.
İçinde yaşadığımız çağı anlayamadığımız sürece, dünyada yaşananları kavrayamayacağımızı göremiyoruz hâlâ.
İçinde yaşadığımız çağ, demokrasi çağı değil, dromokrasi çağı. Modernliğin çocuğu demokrasi, çoktan tarihin çöplüğünü boyladı. BazıMüslümanların, hâlâ demokrasi mücadelesinden bahsetmeleri, sığlıklarının ve çağı kavrayamadıklarının göstergesidir.
Oysa Müslümanların sorunu demokrasi sorunu değil, en geniş anlamıyla bağımsızlık sorunudur. Zihnî bağımsızlıklarına kavuşamayanların, siyasî bağımsızlık mücadelesi vermeleri, havaya kurşun sıkmaktan başka bir anlam ifade etmez. İçinde yaşadığımız çağı kavrayamadığımız sürece, zihnî bağımsızlığımıza kavuşamayacağımızı bilmiyoruz bile. İçinde yaşadığımız çağ, “pornografi”nin hükümranlığını ilan ettiği ve dromokrasi şeklinde ortaya çıkan bir ağ'dır sadece. “Pornografi çağı”, algı kapılarının kapanması demek. Bir yerde algı kapıları kapanmışsa, bilin ki, orada, Müslüman zihnini ve idrakini vareden dil, Müslüman dünyasını gösteren yer, ve Müslümanın istikametini ifade eden yön yitirilmiş demektir. “Pornografi”nin hükümranlığını ilan ettiği yer, hızın ve hazın, ayrıntının ve ayartının hükmünü, dromokrasi'nin ise zaferini ilan ettiği yerdir. “Pornografi çağı”nda dromokrasi, medya üzerinden işler: Medya, kitleleri simülasyonlara (ayrıntı ve ayartıya) boğar ve simülasyonlarsa asimilasyonlarla (yabancılaştırma ve duyarsızlaştırma biçimleriyle) gerçeklerden uzaklaştırır. Böylelikle, insanlar, bir hâdiseyi, bütünlüğü içinde kavrama yetilerini yitirirler. Ayrıntıların yok edici dehlizlerinde kendilerini kaybederler ve yaşananların gerçek yüzünü, arkaplanını ve yaşanan hâdiselerin arkasındaki sinsi aktörleri ve gerçekleri sindirici faktörleri göremezler.
Bu nedenle, DAEŞ'i boşverin, DAEŞ, kukla çünkü. DAEŞ'in arkasındaki asıl güce, İngilizlere bakın, diyorum. İngilizlerin, İslâm dünyasını, İslâm dünyasındaki mezhebî ve meşrebî ayrılıkları nasıl kaşıdığına ve kendi emelleri doğrultusunda sinsice yöntemlerle nasıl kullandığına yoğunlaşın. Yüzyıllık proje, bu.
Karşımızda şöyle bir dünya var artık: Küresel sistemin beyni İngilizler, sopası Amerikalılar, maşası El-Kaide ve IŞİD gibi kukla örgütler, taşeronu İran, finansörü de Suudlar ve Körfez ülkeleridir. Hedefse şu: Kısa vadede Erdoğan'ın tasfiyesi, Erdoğan'sız Türkiye Projesi, orta vadede çözüm Türkiye'nin kaosun eşiğine sürüklenmesi, uzun vadede ise İslâm'ın İslâm'la vurulması, yani kitlelerin protastanize edilmiş / sekülerleştirilmiş, dolayısıyla paçavraya çevrilmiş bir İslâm anlayışına hapsedilmesi ve İslâm'ın terörle özdeşleştirilerek yeniden gelişinin önünün kesilmesidir. Mesele budur.