Yeni Şafak Gazetesi Ankara Haber Müdürü Hüseyin Likoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 12 Kasım 1999'da meydana gelen Düzce depreminin ardından bölgede yaşayan vatandaşlara yaptığı ziyareti anlattı. Söz konusu ziyarette çektiği bir fotoğrafı 18 yıldır sakladığını ifade eden Likoğlu, "Şimdiki gibi dijital fotoğraf makineleri yoktu. Dia film çekimi yapıyorduk. Ama o olaydan sonra bazı kareleri kendime saklamaya karar verdim. Erdoğan'ın partiye dönüş töreninde yaptığı konuşma sırasında tam 18 yıl sakladığım işte bu fotoğraf aklıma geldi" diye yazdı.
Erdoğan, AKP'ye yeniden üyelik işleminin gerçekleştirildiği törende şunları söylemişti:
"Bir gece geç kaldık, Ani Harabelerini dolaştık, Recep Akdağ Bey filan beraberdik. Dönüşte dedim ki, ‘Recep Bey, şöyle bir çat kapı yapalım.’ Çıktık, şöyle bir çat kapı yaptık. Tabii bizi görünce ev sahibesi, gelin, kızı neyse, şaşırdılar. Dedik ‘evin beyi yok mu?’ ‘Bey şu anda sürülerle beraber’ dedi. Meğerse çobanmış. Dedim, ‘Peki bize ikram edebileceğin bir şeyin var mı?’ ‘Ne demek Başbakanım, buyurun’ dedi, kapıyı açtı, hemen aldı bizi içeriye. Ve malum tandır hazır, peynir, petek bal, hemen onlar geldi, çay geldi. Ama bu arada da hemen telefonla beyini arıyor, ‘Bey bey bak Başkanım bizde’ diyor. O da ‘İyi bakın ha’ diyor. Neyse verdi telefonu bize, dedim ‘Yakın- uzak neredesin?’ ‘Uzaktayım Başbakanım’ dedi. Dedim, ‘O zaman sen hiç yorulma, bize hanımefendi burada gerekli ikramı yapıyor.’ Gerçekten ikram, izzet, muhabbet bayağı kesifti, güzeldi."
"Çıktık, şehre gelmeden dedim ki, ‘bir kapıyı daha çalalım’; bir çat kapı daha yaptık. O evin sahibi filan onlar oradaydı. Ve hemen kahve ikramı için evin gelinine ev sahibesi talimat verdi, kızımız da kahveyi getirirken düşürdü ve eli kesildi. Ben de Recep Bey’e dedim ki, ‘Şöyle hemen al hastaneye götür.’ O zaman da o hastane yeni yaptığımız hastanelerden bir tanesiydi herhalde. Recep Bey aldı hastaneye götürdü, neyse dikiş filan atıldı, ama onlar ikramlarını bize yine yaptılar."
"Neyi diyeceğim? Söyleyeceğim şey şu: Bu insanlar bizim insanlarımız. Ben onlar Kürt müdür, Zaza mıdır, şu mudur, bu mudur, böyle bir şey bilmiyorum, çat kapı yaptım. Ve bizim bu anlayışı yaygınlaştırmamız lazım. Durmayacağız, çat kapı yaşayacağız, özel davet yok"
Hüseyin Likoğlu'nun "Yeni dönemin ‘fotoğrafı" başlığıyla yayımlanan (8 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anlattığı bu anı, yeni dönem ile ilgili önemli ipuçları veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden siyasete dönmesinin ardından yaptığı şu açıklamalarında yeni dönemin kodlarını görebiliriz: 'İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor' deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Son günlerde şahsım ve partim üzerinden yine böyle malayani bir tartışma başlatıldı. Benim adıma, sevgili gençler Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü konuşur. Dolayısıyla başka kimse benim adıma söz sahibi değildir, konuşamaz. Kim konuşuyorsa, onlar fitne üretiyor. Bunlara fırsat vermeyeceğiz. Sosyal medyada sakın bu oyunlara gelmeyin. 'Böyle gelmiş böyle gider' diyemeyiz. Böyle gelmiş böyle gitmez. Eksiklerimiz nelerdir, nerede hata vardır, bunlara bakmamız gerekir. Kucaklaşma ağının çok geniş olduğu bir yaklaşımı ortaya koymamız gerekiyor. Bununla birlikte şunu da çok açık ve net belirtmeliyim ki 'Bu hareket bizi dışladı' dedirtmeme konusunda elimizden geldiğince gayret edeceğiz. Erdoğan'ın ortaya koyduğu bu yaklaşımlar, AK Parti'de inanılmaz bir heyecan oluşturdu. Ankara kulislerinde AK Partililer, “Kendimizi 2002 14 Ağustos öncesi gibi hissediyoruz” ifadeleriyle heyecanlarını dile getiriyorlar. 2019'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 3 Kasım'a denk gelmesi ayrı bir anlam ifade ediyor, AK Partililer için. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anlattığı Ani anısı, beni yıllar öncesine götürdü. Yıl Aralık 1999, Hüseyin Besli Yeni Şafak Gazetesi'nin Genel Müdürü. Haber merkezinden beni alarak Düzce'ye doğru yola çıktık. Recep Tayyip Erdoğan, 12 Kasım Düzce depreminden etkilenen vatandaşları ziyaret ediyordu. Aylardan Ramazandı. İftar vakti yaklaştı. “Orucumuzu nerede açacağız” diye merak ederken, giderek vakit yaklaşıyordu, ancak iftar için herhangi bir organizasyon yoktu. Tam akşam ezanı okunmaya başladı. Erdoğan eşi Emine Hanım'la birlikte derme çatma bir barakaya girdi. Biz de peşinden. Yer sofrasına bağdaş kurup oturdular. Herkes bir şekilde sofrada yerini aldı. Bir tek ben ayakta kaldım. Erdoğan kaşlarını çatarak “Sen niye oturmuyorsun?” dedi. “Başkanım fotoğraf çekip oturacağım” dedim. Sonra öğrendim ki benim oturmamam aileyi rencide eder gerekçesiyle böyle çıkışmış bana Erdoğan. O zamana kadar çektiğim tüm fotoğrafları gazetenin arşivine teslim ediyordum. Zaten başka şansımız da yoktu. Şimdiki gibi dijital fotoğraf makineleri yoktu. Dia film çekimi yapıyorduk. Ama o olaydan sonra bazı kareleri kendime saklamaya karar verdim. Erdoğan'ın partiye dönüş töreninde yaptığı konuşma sırasında tam 18 yıl sakladığım işte bu fotoğraf aklıma geldi. Erdoğan, 1999 yılında Düzceli depremzedelerle kucaklaşırken, “muhtar bile olamayacak!” durumdaydı. Ama o, milletin gücüne inandığı için hiç pes etmedi. Önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi de milletin onay verdiği anayasa değişikliği ile partisinin başına dönüyor. 2019 yılında yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı seçilmek için de kolları sıvadı. Yeni dönemi anlamak isteyenler için bu fotoğraf her şeyi anlatıyor.