Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme tartışmalarını bugünkü köşesine taşıdı. Yıldırım, "Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nde çekilmesini isteyen hiç kimse kadınlara şiddete savunmuyor" düşüncesini dile getirdi.
Yıldırım, "İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar, birçok asılsız tezlere dayanıyorlar. Bunun başında sözleşmeden çekilme durumunda, kadına şiddetin artacağı ve kadına şiddetin savunulacağı yönünde. Oysa bu sözleşmeden çekilmesini isteyen hiç kimse kadınlara şiddeti savunmuyor. Bu kadar eleştiri okudum. Hiçbirisinde 'kadına şiddet uygulayalım ve bu sözleşme önümüzde engel' diyen tek bir ifadeye rastlamadım. Bu iddia tamamıyla sözleşmenin karşı çıkılan 'toplumsal cinsiyet eşitliği' ve eşcinselliği içeriğini görmezden geliyor." görüşünü savundu.
Yıldırım, "Sözleşme kadın şiddeti ve doğal kadın hakları görüşünün arkasına saklanıyor. Elbette sözleşmenin hâkim anlayışı kadına şiddeti önleme üzerine kurulmuş. Ancak ciddi anlamda bizim aile ve kadın değerlerimize ters olan bir felsefe, dil ve dünya görüşünü de beraberinde taşıyor. Ülkemizde bir kadın şiddeti meselesi var. Bunun engellenmesi için her zaman yasalar destek vermeli. Buna kimsenin itirazı olamaz. Daha dün yaşadığımız bir vahşet ortada. Pınar Gültekin olayından bahsediyorum. Korkunç bir barbarlık! Bunu engelleyecek bilinç, kanun ve süreçler oluşturmalı. Yasa uygulayıcıların da suçluların “hafifletici sebepler” arkasına sığınma gibi istismarlarına son vermeleri gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, "Argetus Şirketi, İstanbul Sözleşmesi üzerine bir araştırma yaptı. Bu araştırmadan hareket ederek toplumun sözleşmeyle ilgili algısı ölçülmeye çalışıldı. Araştırmaya göre sözleşmenin yeterince bilinmediğini söyleyenlerin oranı %84.2, aileyi tehdit ettiğini düşüneler %13.5, boşanmaya teşvik ettiğini söyleyenlerin oranı ise %14.3. Bilinmeyen bir konuda halk nasıl yargı ortaya koyacak? Dolayısıyla bu araştırmada halkın sözleşme algısı saptanamıyor. Eğer sözleşme ile ilgili içerik bilgilendirmesiyle sorular sorulsaydı bambaşka cevaplar alırdık. Mesela “Sözleşmeye göre artık kadınlara kız denmeyecek diyor, buna katılıyor musunuz?”, “Partner yaşamı savunuluyor katılıyor musunuz?”, “ Kadın ve erkek dışında üçüncü bir cinsel tercihten bahsediliyor buna nasıl bakıyorsunuz?” Şimdi halk bilmiyor diyerek kalkıp halka İstanbul Sözleşmesi mi anlatılacak? Çok yanlış ve başka tartışmalara kapı aralayacak arayışlar bunlar." ifadesini kullandı.
Yazının devamı için tıklayın