Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Suriye'de çatışmaların sürdüğü Halep kentinde ateşkesin sona ermesiyle ilgili olarak "Halep, 'dış politikada dostluklar yoktur, çıkarlar vardır' denen bir utanç siyasetinin sonucunda düştü. Müslüman, Müslüman kardeşini ancak böyle bir utanç kural nedeniyle öldürür" görüşünü savundu.
Kemal Öztürk'ün "Biz acıyla kavruluruz, devlet reel politiğin gereğini yapar" başlığıyla yayımlanan (15 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Yanıyoruz... Gecelerimiz uykusuz, gündüzlerimiz bilinçsiz geçiyor. Beşiktaş'ta 44 genç fidanın acısı ciğerimizi yakarken, bir de Halep'ten geldi haber: 'Halep düştü'... Ne hazin bir cümle. Yankısı bile değdiği yeri yaktı... Acılar birbirine karıştı, kalbimiz kasıldı, gözlerimiz yaşlardan göremez oldu. Ayakta kalmak zorundayız Tam anlamıyla yanıyoruz. Acının kavurduğu bir ruh kaldı geride. Yine de toparlanmalıyız, ayakta kalmak zorundayız. Bir vatan, bir millet, bütün İslam dünyası bizden bir şey bekliyor. Acılarla kavrulmalıyız ama bizden bir adım bekleyenler için de bir şeyler yapmalıyız. O 44 genç fidan için ağlamalıyız ama teröre karşı akılla, stratejiyle, cesaretle mücadele etmek zorundayız. O 44 güzel insan için ciğerimiz yanmalı ama onların kanını dökenlerden hesabını sormalıyız. Hem de acımadan, tereddüt etmeden. O 44 şehidin yasını tutalım ama terörün arkasındaki karanlık güçleri bulalım, ifşaa edelim, onlara bedel ödetelim. Vatan aşkını enerjiye çevirmek gerek Bu milletin vatan aşkı sorgulanamaz. Gidin Beşiktaş'taki şehitlerin düştüğü tepede bir kenarda durup izleyin. Milletin vatan sevgisini orada görürsünüz. Bu vatan aşkını, teröre karşı enerjiye çevirmek, reel politiğin gereğidir. Bu da devletin görevidir. Yani milleti bir araya getireceksiniz, milli birlik oluşturacaksınız, ülkenin tamamında bir aşk yeşerteceksiniz. Böyle bir ortamda abuk subuk konuşanları susturacaksınız. Terörü ancak böyle yeneriz. Bu acı bizi pişirmeli, olgunlaştırmalı, aklımızı başımıza getirmeli. Halep'te ölenlerin yüzü bize dönüktü 'Halep düştü...' Ömrümüzün sonuna kadar unutamayacağımız bir cümle olacak bu. Çağın en büyük acısına, en büyük trajedisine, en büyük utancına şahitlik etmek bize denk geldi. Buna şahit olacağız ve bunun için bir gün hesap vereceğiz. Tüm insanlık Halep'in hesabını verecek bir gün. Yangın yerine döndü kalbimiz. Acının böylesini görmedik sanırım. Çaresizlik değil belki tam doğru kelime ama öylece olanları izlemek, bir şey yapamamak sanırım en büyük acımız. Acı da denmez belki buna, kahreden bir sancı. Acılarımızla birlikte ayağa kalmak zorundayız yine de. Halep, 'dış politikada dostluklar yoktur, çıkarlar vardır' denen bir utanç siyasetinin sonucunda düştü. Müslüman, Müslüman kardeşini ancak böyle bir utanç kural nedeniyle öldürür. Elimiz bağrımızda, Halep'in sancısını bastırmaya çalışıyoruz. Dinmiyor, bitmiyor, azalmıyor... O nedenle o acıyı içimizde taşıyarak ayağa kalkmalıyız. Halep'in yüzü bize dönüktü. Gidip gözlerimle gördüm. Şimdi yer ile yeksan olmuş o sokaklarda dolaştığımda, hepsinin yüzünün Türkiye'ye dönük olduğunu gördüm. Sanırım vurulduklarında ve yere düştüklerinde yüzleri yine bize dönüktü. Bu yüzdendir ki öte dünyada bizim hesabımız çok çetin olacak... İslam dünyasının son adası, sığınılacak son limanı Türkiye'dir. O nedenle güçlü olmak zorundayız. Cumhurbaşkanı seferberlik ilan etti, ne yapılmalı? Bir seferberliğe ihtiyacımız var demiştim. Bu cümleleri yazdığım esnada Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli seferberlik ilan etti. Başbakan Yıldırım, CHP ve MHP liderleriyle bir araya geldi, ortak hareket kararlarını açıkladılar. Hepsi çok isabetli. Herkes bu seferberliğe destek olmaya hazırdır eminim. Bunu sürdürmek, ısrarla sürdürmek gerek. Aykırı sesler sadece teröre destek verenlerin arasından değil, bu taraftan da çıkıyor. Onları da susturmak gerek. Biz duygusal olabiliriz ama devlet aklı duygusallığı kaldırmaz. Biz acılarımızla kıvranıp, akla aykırı şeyler söyleyebiliriz ama devletin böyle bir lüksü yok. Devlet akılla, stratejiyle, planla hareket eder. Devlet, gücünün sınırını bilir, elinin uzanacağı yeri bilir, ona göre hareket eder. Bu millet üzerine düşen her fedakarlığı yapmaya hazır. Bunu 15 Temmuz başta, her fırsatta ispatladı. Şimdi devletin temsil makamı eğer bir seferberlik ilan ettiyse, tüm milleti kucaklayacak bir strateji de hazırlanmalı. Hepimizi bir araya getirmeli, ayrılıklarımızı, farklılıklarımızı unutturmalı, küsleri barıştırmalı. Aykırı sesleri, tipleri, çıkarcıları, fitnecileri ayıklamalı. Vatan aşkıyla ölmeye hazır bir milletten daha büyük bir güç ne olabilir? İşte o aşkı enerjiye çevirmek, o milleti seferber etmek ve ne yapacağını öğretmek devletin görevidir. Biz acılarımızla kavruluruz ama devlet reel politiğin gereğini yapar.