Yeni Şafak yazarı ve eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk, "medya dünyasında kişisel derdi olanlarla, ülke derdi olanları çok gördüğünü" savunarak "Her devirde iktidarların kiralık kalemleri olanların, ülke derdi yoktur" dedi. Öztürk, "Her devirde sahibinin sesi olan köşelerin, milletle işi yoktur. Onların mihenk taşları sahibi olan, onu besleyen eldir. O ne der diye bakar, o ne ister diye kulak kabartır" ifadesini kullandı.
Kemal Öztürk'ün "Derdi vatan olanın, hali belli olur" başlığıyla yayımlanan (13 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Mihenk taşı diye bir şey vardır. Kuyumcular altını ya da gümüşü, bu siyah, sert taşa sürerek madenin değerini tespit eder. İnsanların da mihenk taşları vardır. Bir olayı değerlendirirken, onu, kafasındaki mihenk taşına sürterek değerini, kalitesini belirler, ona göre tavır alır. İnsanın kafasının içindeki mihenk taşı, onun en çok önemsediği derdidir. Bir insanın derdi ülkeyse, milletse, onu her halinden anlarsınız.
Bazen ülkenin faydasına ama kendi kişisel çıkarının zararına olan bir durum çıkabilir ortaya.
İşte burası çok kritik bir durumdur. Hayatım boyunca anlamadığım ve asla da anlamayacağım bir şey var: Kişisel çıkarı, iktidarı ve koltuğu için terör örgütleriyle iş birliği yapanların durumu. Geçmiş yıllarda PKK ile irtibat kuran, onlarla iş birliği yapan devlet görevlilerinden bahsedilirdi. İktidarları sıkıştırmak, hatta onları devirmek, kendi konumlarını sağlama almak için bu irtibatı kullanırlardı. FETÖ ile bu durum daha net ortaya çıktı ve anlaşıldı. PKK ile, DHKP-C ile iş tutan, sonra da darbe yapan FETÖ'cülerin kafasındaki mihenk taşı neydi sizce? Vatan, millet, bayrak olmadığı kesin. Onların mihenk taşı, örgütlerinin, örgüt liderlerinin çıkarlarıydı. Her olayı, her durumu ona göre değerlendirirlerdi. 'Bu durum örgütün faydasına mı? Evet. Yapın o zaman.' Yapılan şey, yargısız infaz da olabilir, insanların mahremiyetini kaydetmek de olabilir… Onlar için fark etmezdi. Bir siyasinin, bürokratın benzer davrandığına da şahit oldum. Onun kafasındaki mihenk taşı da kişisel çıkarı ve geleceğidir. Bir karar verirken, bunun gözünü diktiği bir koltuğa oturmaya faydasının olup olmadığa bakar önce. Faydalıysa hemen yapar. Bu durum ülkenin zararına, milletin hilafına olsa da umurunda olmaz. Yeter ki kişisel çıkarına yarasın. Medya dünyasında kişisel derdi olanlarla, ülke derdi olanları da çok gördüm. Her devirde iktidarların kiralık kalemleri olanların, ülke derdi yoktur. Her devirde sahibinin sesi olan köşelerin, milletle işi yoktur. Onların mihenk taşları sahibi olan, onu besleyen eldir. O ne der diye bakar, o ne ister diye kulak kabartır.
Ama derdi ülke olanlar var bu ülkede çok şükür. Onlar ne yaparsa, ne söylerse, ne karar verirse versin, ilk mihenk taşları, ülkedir kafalarında. Ülkeye faydası olacaksa, ülkeye katkısı olacaksa, hemen yapar, zararı olacaksa asla yapmaz. Nice böyle kahramanlar var. Kendini ülke için feda eden, kendini millete adayan. Nice insanlar var, ülke çıkarını her zaman önde tutan. Türkiye böyle insanların sayesinde ayakta duruyor. Böyle insanlar, 'öbürü kendi çıkarını düşünüyor, ben de düşüneyim' diyemez, demez. İnanın metabolizması buna izin vermez. Çoğu zaman bu iyi insanlar bilinmez, çoğu kez öne çıkmaz. Ancak çok şahit oldum, çok gördüm ve çok gururlandım. Bu insanlar var ve ülkelerini düşünüyor. Halk oylamasına mı gideceğiz Pazar günü? Hangi oyu kullanacağını bir mihenk taşına vurarak karar verecek herkes. Burada, derdi ülke olanların kararlarını nasıl verdiği gördüm. Gadre uğramışların, haksızlığa uğramışların bile, kararlarını verirken “vatan için, ülke için EVET” dediğine gururla şahit oldum. 'Bizim eleştirilerimiz başka, bizim tartışmamız başka, ülkenin selameti başka şeydir.' Bunu diyebilenlerin aklında mihenk taşı olarak vatan vardır işte. Onların sayesinde ayakta duruyoruz.
Eğer 16 Nisan yeni bir Türkiye'nin doğuşu, yeniden ayağa kalkışı, yeniden güçlenmesi demekse, aklında mihenk olarak vatan olanların sayesinde olacaktır. Bu insanları uzaklara gidip aramayın. 15 Temmuz gecesine bakın. Sokağa ilk fırlayanlar, sokakta ilk vurulanlar, sokağı en son terk edenler kimlerse, bizim sırtımızı dayanacağımız onlardır. Kendi kişisel menkıbesi peşinden gidenlerin, ülke değil de, zihninde kendi çıkarını mihenk olarak tutanları da uzakta aramayın. Meydana bakın. Öfkesi, nefreti, intikam duygusu, çıkarı, menfaati, koltuğu için oyunun rengini belirleyenleri hemen tanırsınız. Onların nemalarını kesin, bakın bakalım aynı konuşacaklar mı, yine vatan diyecekler mi, görün. 17 Nisan'dan itibaren yeni bir Türkiye için adım atacağız. Şuna eminim, artık aklında mihenk olarak 'vatan' olanlarla, 'çıkar' olanların da ayrıştırılacağı günlerin başlangıcı olacaktır.