Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, adını anmadan gazeteci Cem Küçük'ün “Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara’daki manyak tipler” ifadesine tepki gösterdi. "İslamcıları AK Parti'den tasfiye etmek istiyor olabilirsiniz. Ama bu sizin güç yetirebileceğiniz bir mesele değildir" diyen Kılıçarslan, "Manyağız lan biz! Siz kuruluş devrinde yaşasaydınız 'kafadan Bizans düşmanı, kafadan Moğol düşmanı bunlar' dediğinizde hangi manyakları kastediyorsanız o kadar manyağız hem de" ifadesini kullandı.
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül de, "İslamcılara yabancı unsurlar gibi operasyon çekilmek istendiğini" ileri sürerek, yapılmak istenen operasyonun Türkiye için kurulmuş en büyük tuzak olduğunu savundu. Yine Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan da "İslamcılar arasında fitne tohumu ekmek isteyen kişilere karşı önlem alınması gerektiğini" söyledi.
İsmail Kılıçarslan'ın "Anlamıyorsunuz" başlığıyla yayımlanan (22 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Anlamadığınız şu: Mavi Marmara gemisine binip o kutlu sefere çıkan insanlara 'manyak' derseniz, bulunduğumuz pozisyon ne olursa olsun, o esnada ne yapıyor olursak olalım, neyle meşgul oluyorsak olalım onu bırakır, size hak ettiğiniz cevabı vermek için elimizden gelen ne varsa onu yaparız. Anlamadığınız şu: Mavi Marmara esasen bir geminin değil, bir idealin adıdır. Türkiye'deki İslamcıların Kızıl Elmasıdır. Her şeyin bir rüzgâra baktığının delilidir. Mavi Marmara bir yolculuk biçimidir böylece. Siz o yolculuk biçimine dil uzattığınızda kim olduğunuza bakmayız tepki vermek için. Anlamadığınız şu: Gücünüzün yetmeyeceğini bile bile bizi tasfiye etmek istiyor olabilirsiniz. Fakat Türkiye İslamcılığı tarihini biraz olsun çalışmanızı salık veririm bunu denemeden önce. Duraksar, tökezler, zayıflar, fakat her seferinde yöntemini ve formunu değiştirerek; idealini hiç değiştirmeksizin yürümenin, yola devam etmenin bir yolunu bulur İslamcılar. Anlamadığınız şu: Türkiye İslamcılığı, sizin onları tasfiye etmek istediğiniz AK Parti'den daha köklü, daha eski, daha çetin bir meseledir. Namık Kemal'den, Mustafa Sabri Efendi'den, Akif'ten, Eşref Edip'ten, Sezai Karakoç'tan alır ruh kökünü. Yani demem o ki, siz çok istiyorsanız İslamcılar AK Parti'den tasfiye olurlar. Ama AK Parti'den tasfiye olmuş olurlar sadece, söyledikleri şarkı değişmez, değişmeyecektir. Anlamadığınız şu: Aidiyetler çağında yaşıyoruz. Aidiyetlerimiz kadarız. Sizin 'tasfiye olacaklar' dediğiniz İslamcıların AK Parti aidiyetinin de, Recep Tayyip Erdoğan aidiyetinin de sınırları bellidir. İslamcıların, bu aidiyet için neleri göze aldıkları, neler yaptıkları, hangi mücadeleleri verdikleri de bellidir. Ama benim tanıdığım İslamcıların tamamı, istenmedikleri yerde durmayacak kadar da haysiyet sahibidirler. Anlamadığınız şu: İslamcıları AK Parti'den tasfiye etmek istiyor olabilirsiniz. Ama bu sizin güç yetirebileceğiniz bir mesele değildir. İslamcıların AK Parti'den tasfiyesine güç yetirebilecek tek bir isim vardır. O ismin adı Recep Tayyip Erdoğan'dır ve tasfiye için tek cümlesi yeterli olacaktır. Ceketimizi alır çıkarız. Ne gönlümüz kalır ne hayallerimiz değişir. Fakat Recep Tayyip Erdoğan'dan rol çalarak, onun adına konuşuyormuş gibi yaparak çekmeye çalıştığınız operasyonlar bize sökmez, işlemez. Size tavsiyem, Recep Tayyip Erdoğan'ı 'İslamcı tasfiyesi' fikrinize ikna için uğraşmanızdır. Hem elinizde eski Sorosçulardan eski Maoculara kadar geniş bir insan kaynağı vardır. Deneyin bence şansınızı. Reis'in buna ne cevap vereceğini de ayrıca anlatın ama bize. Biraz gülmek bizim de hakkımız zira. Anlamadığınız şu: Bize ağzınızı doldura doldura 'kraliçenin İslamcıları' falan diyorsunuz ya, bunun hakikatle uzak yakın ilgisi olmadığını siz de biliyorsunuz. Bize 'cumhurbaşkanı adayımız Abdullah Gül' dendiğinde eyvallah dedik. Bize 'başbakanınız bundan böyle Ahmet Davutoğlu olacak' dendiğinde eyvallah dedik. Bize 'başbakanınız artık Davutoğlu değil' dendiğinde eyvallah dedik. Bize 'onlarla çalışmaya mecburuz' denildiğinde sert itirazlarımıza rağmen FETÖ ile birlikte hareket edilmesine bile eyvallah dedik. Aradaki 3-5 gazeteciyi, 5-6 küskünü dışarıda tutarsak İslamcılar, bazen 'maslahat' için, ama en genelde de bu ülkenin varoluş ve var kalış mücadelesinin öneminin farkına vardıkları için seslerini yükseltmediler. Zaten genel anlamda ahlakımız da odur. Birine 'Reis' dediysek önüne geçmez, arkasında kalmayız, hele arkasına hiç saklanmayız. Yerimiz hep yanı olur. Anlamadığınız şu: Biz sizin gündelik politikalarınızdan, ayak oyunlarınızdan, elde ettiğiniz kirli ve sidikli küçük iktidar alanlarınızdan beriyiz. Vaktiyle Refah Partisi'ne, Fazilet Partisi'ne destek verirken de beriydik, şimdi de beriyiz. Kendimize ait bir yol haritamız, içi güzel hedeflerle dolu bir ajandamız var. Anlamadığınız şu: Mesela ben, vaktiyle siz beni yazdığınız metinlerde ısrarla 'Yeni Şafak'taki Reişçi' olarak kenara aldığınızda da ne yapmaya çalıştığınızı fark ediyordum, sonradan bana 'Hocacı' dediğinizde de… Sizin talip olduğunuz bir avuç çekirdektir. Biz o bir avuç çekirdekte uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlaları görürüz. Başka dünyalardan farkımız da budur. Anlamadığınız şu: İstiyorsunuz ki ben ve bana benzer herkes bildiğimiz her şeyi anlatarak kendimizi infilak ettirelim, feda eylemleri, iştişhadlar gerçekleştirelim. Ve zannediyorsunuz ki bunu yapacak cesaretimiz yok. Doğrusu bu ya, işte bu da tam olarak İslamcılıkla ilgili hiçbir fikrinizin olmamasından… Mesele cesaret meselesi değildir. Mesele düçar olduğumuz onca hakaretinize rağmen, attığınız onca kirli iftiranıza rağmen Türkiye'nin bugününün ve yarınının yükünü omuzlarımızda hissetme meselesidir. Ve evet, o yük sizden bin kat, milyon kat kıymetlidir. O yükün büyüğünü omuzlayan Recep Tayyip Erdoğan'ın tam yanında durmamak ileride hesabını veremeyeceğimiz bir şeydir bizim açımızdan. Anlamıyorsunuz. O halde anlamanız için bir kez daha yüksek sesle söyleyeyim: Manyağız lan biz! Siz kuruluş devrinde yaşasaydınız 'kafadan Bizans düşmanı, kafadan Moğol düşmanı bunlar' dediğinizde hangi manyakları kastediyorsanız o kadar manyağız hem de!