Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, Irak'ın en büyük ikinci kenti Musul'u IŞİD'in elinden almaya yönelik başlatılan operasyonla ilgili olarak kulis yazdı. "Üç kırmızı çizgi var. Birincisi; PKK'nın kamufle olmuş haliyle de olsa, bu operasyona dahil edilmesine asla müsamaha yok. İkincisi; İntikam duygularıyla hareket eden, 'Hz.Hüseyin'in intikamını almaya gidiyoruz' gibi laflar ederek mezhepçilik yapan Şii milislerin Musul'a girmesi kesinlikle istenmiyor. Üçüncüsü; Suriye'de PYD, Irak'ta Şii milisler eliyle birçok kentte yapılan demografik operasyonun bir benzerine Musul'da izin verilmeyecek" iddiasını dile getiren Acet, "Eğer böyle bir tehdit ortaya çıkarsa, bu üçünden biri olursa ne mi olacak? Konuştuğumuz üst düzey bir hükümet yetkilisine göre 'Türkiye, karadan doğrudan harekete geçecek' B planı, C planı diye sözü edilen mesele bu" ifadesini kullandı.
Mehmet Acet'in "İstenen olmazsa Türkiye karadan Musul’a girecek" başlığıyla yayımlanan (19 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Salı, yani Partilerin Meclis'te toplanma günüydü. Konuşmasını yapmak için arkasına aldığı kalabalıkla Meclis'e gelen Başbakan Binali Yıldırım, Şeref Holü'nde bekleyen gazetecileri görünce ani bir manevrayla yönünü oraya çevirdi. Herkesle tek tek tokalaştı, MHP lideri Bahçeli'nin bir saat kadar önce yaptığı konuşmaya dair sorulan sorulara kısa esprili cevaplar verdi. Göz göze gelince, Başbakana “Mutabakat sağlandı mı?” diye sordum. “Hangi konuda?” diye, bana karşı bir soru sordu. “Referandum konusunda” diye devam ettim. Binali Bey, ilk anda önceki sorulara olduğu gibi kısa, net bir cevap vermeyi planlarken bir anda bunu yapmaktan vazgeçti, bunun yerine şöyle bir beyanatta bulundu: “AK Parti Grubu olarak yeni anayasa değişikliği ve başkanlık sistemini de içeren teklifimizi yüce Meclisimize getireceğiz. Karar yüce Meclis'indir.”
Bu hafta peşine takıldığımız, önüne arkasına bakıp ne olup bittiğini anlamaya çalıştığımız iki konu başlığı var. Birincisi; MHP lideri Bahçeli'nin, Gordion'un Düğümü gibi çözülmeyi bekleyen Başkanlık düğümüne indirdiği kılıç darbesi. Anlaşılıyor ki, bu düğüm çözülüyor. Ve bahar aylarından birinde yapılacak olan referandum için sandık yolu açılmış oluyor. MHP lideri de, memleket namına kritik zamanlarda geliştirdiği inisiyatiflerden biriyle daha, hayırlı bir işe vesile oluyor. İkinci başlığımız Musul. Dün, Musul ile ilgili gelişmeleri görünce, “Demek ki oluyormuş” diye içimizden geçirdik. Demek ki ne oluyormuş? Kartları açıktan oynayınca, bastırınca, masaya yumruğu vurunca, istediğiniz sonucu alabiliyormuşsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul meselesinde bunu böyle yaptı ve cümle aleme gösterdi. Böyle bir tutum alınmasını dalgaya vuran içimizdeki eziklere de...
Türkiye, Musul'daki DAİŞ hedeflerine dönük hava koalisyonuna katılmak istiyordu.
Musul operasyonunun ayak seslerinin duyulduğu günlerde konuştuğumuz üst düzey bir askeri yetkili bana, “Musul'da DAİŞ gittikten sonra bir masa kurulacak, o masada yer almak için en azından hava koalisyonunun içinde yer almamız gerekiyor”demişti. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, zaten bunun için Washington'da idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatını alıp, ABD'li mevkidaşı ile görüşmeler yaptı. Ve görüşmeler sonunda istenen netice alındı. Elde edilen sonucu Başbakan Yıldırım dün, Partisinin Grup toplantısında şu sözlerle açıkladı: “Koalisyon güçleri içerisinde bizim hava kuvvetlerimiz de yer almıştır. 'Musul'da Türkiye'nin işi yok' diyenler cevabını almıştır.”
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe'de Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yine dikkat çekici bir konuşma yaptı.
Musul'dan söz ederken, “Yeni nesillerin, Misak-ı Milli nedir sorusunun yanıtını çok iyi bilmeleri gerekir” dedi. “Misak-ı Milli'nin kavranması ve anlaşılması halinde Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki sorumluluğunun ne olduğunun anlaşılacağını” dile getirdi. Türkiye'nin Musul kararlılığı ile ilgili okumalar Erdoğan'ın bu cümleleri dikkate alınmadan yapılamaz. Harekat ile ilgili olarak havada istenilen elde edilmiş görünüyor. Ancak Ankara için bu yeterli değil. Musul operasyonu nasıl sürecek, kimler katılacak, operasyon bittikten sonra orada kimler kalacak? Gibi sorular önemli. Üç kırmızı çizgi var. Birincisi; PKK'nın kamufle olmuş haliyle de olsa, bu operasyona dahil edilmesine asla müsamaha yok. İkincisi; İntikam duygularıyla hareket eden, “Hz.Hüseyin'in intikamını almaya gidiyoruz” gibi laflar ederek mezhepçilik yapan Şii milislerin Musul'a girmesi kesinlikle istenmiyor. Üçüncüsü; Suriye'de PYD, Irak'ta Şii milisler eliyle birçok kentte yapılan demografik operasyonun bir benzerine Musul'da izin verilmeyecek. Eğer böyle bir tehdit ortaya çıkarsa, bu üçünden biri olursa ne mi olacak? Konuştuğumuz üst düzey bir hükümet yetkilisine göre “Türkiye, karadan doğrudan harekete geçecek.” B planı, C planı diye sözü edilen mesele bu. Irak sınırına yapılan yığınağa dair görüntüler birkaç gündür televizyon kanallarında dönüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü konuşmasının bir yerinde “Araziye yönelik hazırlanıyoruz” gibi bir cümle kullandı. Bütün bunlar olup bitenlere dair yeterince fikir veriyor olmalı.