Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı 'kültür' ve 'turizm' olarak iki bakanlığa ayırmak gerektiğini savunarak, “Memlekete gelen turist müze ve ören yerlerini geziyor diye bakanlık niçin otel sertifikası vermekle, sit alanlarının durumuyla, Türkiye'nin yurt dışındaki tanıtımıyla falan uğraşsın ki?” diye sordu.
“'Kalkınma ideolojisi'ni kendisine şiar edinen AK Parti, bu ideolojinin gereklerini yaparken bazı temel konuları bilerek ya da bilmeden göz ardı etti” diyen Kılıçarslan yazısında, “Kültürel üretimi yarım yamalak desteklemek yerine kültürün yönünü belirleyecek bir perspektif geliştirmenin tam sırasıdır” ifadelerini kullandı.
İsmail Kılıçarslan’ın Yeni Şafak’ta “Kültür ve medeniyet bakanlığı” başlığıyla yayımlanan (14 Kasım 2015) yazısı şöyle:
Sosyal medya sitesi Twitter'ın yeni icadı anketi kullanarak elde ettiğim bir sonuçtan bahsedeyim önce. Şunu sordum: 'Sizce Kültür ve Turizm Bakanlığı 'kültür' ve 'turizm' olarak iki bakanlığa ayrılmalı mı?' 2.750 kişi katıldı ankete. 'Evet' cevabı yüzde 70, 'hayır' cevabı yüzde 30 olarak çıktı anketten. Şimdi siz bana şunu diyebilirsiniz: 'Senin sosyal medyada yaptığın anketin ne önemi var? Veri bile sayılmaz.'
Haklısınız da 1 Kasım seçimleri öncesi anket yapan şirketlerin açıkladıkları sonuçlar da veri bile sayılmazdı fakat itibar ettik hepimiz.
Kendisine 'çok acayip bilimsel araştırma yaparız' pozu verip bir seçimin sonuçlarını yüzde 7-8 oranında yanlış bulan anket şirketlerine söyleyeceklerim bundan ibaret. Şimdi asıl derdime geçebilirim.
Şunu söylersem çok mu yanlış söylemiş olurum acaba? Geride bıraktığımız 13 yılda bence haklı gerekçelerle 'kalkınma ideolojisi'ni kendisine şiar edinen AK Parti, bu ideolojinin gereklerini yaparken bazı temel konuları bilerek ya da bilmeden göz ardı etti. Kalkınma ideolojisinin getirdiği kalkınma ekonomisinin sorunlarını da artık konuşmak gerekiyor. Hatta hem Recep Tayyip Erdoğan'ın hem de Ahmet Davutoğlu'nun dillendirdiği 'dikey değil yatay kalkınma' meselesini de temellendirmek gerekiyor.
7 Haziran seçimleri sonrası AK Parti – CHP koalisyonu konuşulurken çevreme yaptığım şaka şuydu: 'CHP'ye verilecek bakanlıklardan biri net: Kültür Bakanlığı. Diğerleri konusunda müzakereler sürüyormuş.'
Bizimki gibi kültürel üretim yoğunluğu da yıldan yıla artan ülkelerde Kültür Bakanlığı'nın yapması gereken, yapabileceği şey çok fazla. Kültürel üretimi yarım yamalak desteklemek yerine kültürün yönünü belirleyecek bir perspektif geliştirmenin tam sırasıdır. Yani temel olarak bir zihinsel değişiklik öneriyorum.
Sıcak bir örnek vereyim bu meseleye. Daha önce dışarıdan gelen projelere bakıp 'bunlar iyiymiş' diyerek yoluna devam eden TRT, Şenol Göka ve İbrahim Eren'in kaptanlığında 'kendi projesini sipariş etme' yöntemine döndü. Bu modelle, 'projeye maruz kalma aşaması'ndan 'projeyi doğrudan belirleme aşaması'na geçildi. Yani edilgenlikten etkin olmaya bir zihinsel dönüşüm yaşadı TRT. İzlenme ve gündem oluşturabilme başarısı da böylece geldi.
Kültür Bakanlığı'ndan da benzer bir atak gelmeli artık. Oyunu kurulan değil, oyunu kuran bir bakanlık gerekiyor Türkiye'ye.
Bu noktada yapılması gereken ilk şey benim ankette sorduğum meseledir. Yani Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı 'kültür' ve 'turizm' olarak iki bakanlığa ayırmak… Memlekete gelen turist müze ve ören yerlerini geziyor diye bakanlık niçin otel sertifikası vermekle, sit alanlarının durumuyla, Türkiye'nin yurt dışındaki tanıtımıyla falan uğraşsın ki?
Biliyorum. İkinci bir bakanlık demek bütçeye ekstra yük demektir. Bu noktada şu da yapılabilir. Bakanlığın turizm ile ilgili birimleri bir başka bakanlığa devredilir.
Belki haberiniz olmuştur. CF Dergisi'nin bu ayki sayısında yayınlanan yazısında sevgili Erol Erdoğan, Kültür Bakanlığı'nın adının da değişmesi gerektiğini söyleyerek yeni bir isim önerdi: 'Kültür ve Medeniyet Bakanlığı'
Erol Erdoğan'ın bu isim önerisini, bir miktar itirazıma rağmen destekliyorum. İtiraz ettiğim taraf şu: Ne yazık ki o güzelim 'medeniyet' kelimesi oldukça sulandırıldı. Sanki medeniyet, geçmişte üretilen, geçmişte kalan bir şey olarak yerleşti zihinlerimize. 'Belirli bir insan topluluğunun kültür, sanat ve bilim alanlarında ürettiği taşınır ya da taşınmaz değerlerin bütünü' tanımından çıktı iş. 'Geçmişte yaşayan belirli bir insan topluluğunun kültür, sanat ve bilim alanlarında ürettiği taşınır ya da taşınmaz değerlerin sergilendiği alanlar' olarak tanımlasak yeridir artık medeniyeti.
Eğer kabul görür de kurulursa Kültür ve Medeniyet Bakanlığı'nın yapması gereken ilk icraat 'medeniyet' kavramının bu sakatlanmış tanımını düzeltmek olmalıdır.
Ne diyordu Puşkin: 'Bu senin dediğin yine olmaz yeğen. Yurt dışındaki toplantılara insan götürünce kültür ürettiğini zannetmekle bir dört yıl daha geçer. Korkum odur.'