Yeni Şafak yazarı: Kur'an kursunda kendini 'eğitmen' sanan psikopatın Müslüman olması ilgilendiğim son şey

Yeni Şafak yazarı: Kur'an kursunda kendini 'eğitmen' sanan psikopatın Müslüman olması ilgilendiğim son şey

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Kur'an kursunda, öğrenciye şiddet uygulayan görevli hocayla ilgili olarak "Bir yavrumuzu hastanelik edecek kadar döven bir psikopatın Müslüman oluşu şahsen ilgilendiğim son şeydir. O psikopat manyak, bir kilisede rahip, seküler bir kolejde öğretmen falan da olabilirdi pekâlâ ve benim vereceğim tepkinin şiddeti bir gram değişmezdi" görüşünü savundu.

İsmail Kılıçarslan'ın "Manavgat’tan Sakarya’ya bir ahlak çizgisi" başlığıyla yayımlanan (17 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Çocuklar, tüm dünyada 'ortak iyi' olarak kabul edilen neredeyse tek insan topluluğudur. Teorik olarak herkes tarafından masum ve dokunulmaz kabul edilirler. Sebep ne olursa olsun çocukların masumiyeti ve dokunulmazlıkları konusundaki asgari vasatımızı kaybedersek gelecekte yaşayabilecek bir ülkemiz olmayacağı konusunda zihnim çok net. Bu temel cümleleri kurduktan sonra medyaya peş peşe düşen iki haber üzerinden asıl derdimi anlatmaya geçebilirim. İlk haber Manavgat'tan… CHP'ye yakınlığı ile bilinen pedofil bir gazeteci, yani Recep Memili tutuklandı. Adamın kız çocuklarına yazdığı iğrenç mesajlar insanın kanını donduracak cinsten. Recep Memili'nin tutuklanması üzerinden iki türlü tavırla karşılaştık. İlk tavır toplumun bir kesiminin derin suskunluğu oldu. Sapık herifin CHP'li olmasıydı bu lanet olası suskunluğun sebebi. Hatırlayalım. Ensar Vakfı'nın bir yurdunda benzer bir pedofili vakası olduğunda şu an Recep Memili konusunda derin bir suskunluğa gömülen çevrelerin tamamı kılıçlarını çekip dindar insanlara ve dindarlığın kendisine saldırma yolunu seçmişlerdi. İğrenç ve ahlaksızca bir propaganda savaşı başlatmışlardı. Yani manzara şu: Pedofil sapık dindarlığı ile bilinen biri olduğunda aslan kesilenler, bir başka pedofil sapık CHP'li olunca bütün ahlaki öfkelerinden vazgeçtiler. İkinci tavırda ise Recep Memili isimli sapığın CHP'li olmasını ısrarla vurgulayan bir kitlenin varlığına şahit olduk ki ilk bakışta bu kitlenin yaptığını 'doğru bulmak' mümkün gözüküyordu. Kusura bakmayın ama 'sen önceki pedofil sapığın dindar oluşu üzerinden fırtına koparırsan ben de bu sapığın CHP'li oluşu üzerinden aynını yaparım' cümlesiyle özetlenebilecek bu tavrı doğru ve ahlaki bulmam mümkün değil. Neden biliyor musunuz? Zira herhangi bir pedofil sapığın dinini, ırkını, politik tercihlerini, hayat görüşünü falan konuşuyor olmak olayı bütünüyle ıskalamak demektir. Önceki örnekte yapılan yanlışın yeni örnekte aynıyla tekrar edilmesi yanlıştır. Ve ne derler bilirsiniz: 'Yanlış yanlıştır.' Ensar Vakfı'nın yurdunda meydana gelen olay üzerinden canımızı yakmaya uğraşan o leş kampanyaya benzer bir kampanyayla cevap verilmesi nefsimizin hoşuna gidebilir. Lakin doğrusu bu değildir. Onlar bizim canımızı yakarken onların buna hakları yoktu, biz onların canını yakarken de bizim buna hakkımız yoktur. Ne demeye çalışıyorum? Şunu: Pedofili bir insanlık suçudur ve sıfır toleransla muamele görmelidir. Bunun ötesinde meseleyi sulandıracak her türlü kampanyanın, her türlü genellemenin yeri ise çöp tenekesidir. Gelelim ikinci habere. Sakarya'da bir Kur'an kursunda kendini 'eğitmen' zanneden bir psikopatın karşısındaki çocuğu çok sert şekilde dövmesine yani. Sosyal medyada hiç duraksamadan 'bu vahşi psikopat derhal gözaltına alınmalı' yazdım. Zaten o gecenin ilerleyen saatlerinde de o vahşiyi önce gözaltına aldılar, ardından da tutukladılar. Umarım alabileceği en yüksek cezayı alır. Bu olay üzerinden karşılaştığım tuhaf bir tavırdan da söz edeyim size. Bazı sosyal medya hesapları beni 'Fetöcüler tarafından servis edilen görüntüler üzerinden Manavgat'taki meseleyi unutturmaya çalışanlara alet olmakla' suçladı. Bazı diğerleri de beni 'Müslümanlara karşı şedit olmakla' itham etti. Bu tepkilere ne kadar çok şaşırdığımı size anlatamam. Anlatamam, zira bir yavrumuzu hastanelik edecek kadar döven bir psikopatın Müslüman oluşu şahsen ilgilendiğim son şeydir. O psikopat manyak, bir kilisede rahip, seküler bir kolejde öğretmen falan da olabilirdi pekâlâ ve benim vereceğim tepkinin şiddeti bir gram değişmezdi. 'Sur'da üzerleri soyularak uzaktan aranan çocuklar hakkında da bir şey söylemeyecek misin?' diyenlere de bir çift sözüm olsun. Küçücük insan yavrularının üzerine bomba yerleştirebilecek kadar gözü dönmüş ve çocukların görmek zorunda kaldıkları bu muamele üzerinden bile iğrenç şekilde propaganda yapabilen o terör örgütünün kötülüğünü konuşmadan bu meseleyi konuşmaya başlamak ne yazık ki mümkün değildir. O çocukların mağdur olmalarının sebebini ortadan kaldırmakla başlayacaksak konuşmaya buna bir itirazım yok. İnsanlığımıza, insanlığımızın en temel dayanağı olan çocuklarımıza yönelen tehditler üzerinden bile kutuplaşacaksak yaşamaya değer herhangi bir şeyimiz kalmamış demektir. Derdim zorum budur. Ne diyordu Ballard: 'Çocuk bedenine yönelmiş her türlü taciz, şiddet ve tehdidi 'amasız', 'fakatsız' şekilde ortadan kaldırmaya uğraşan herkese bin selam. Gerisi mi? Gerisi boş beleştir.'