Yeni Şafak yazarı: Müslüman Lutherler ülkenin yönetimine sızmaya çalışıyor

Yeni Şafak yazarı: Müslüman Lutherler ülkenin yönetimine sızmaya çalışıyor

Daha önce "Erasmus" öğrenci değişim programına "Orgasmus" diyerek tepki çeken Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, "Müslüman Luther'lerin" ülkenin yönetimine sızmaya çalıştığını yazdı. Kaplan, "Kur'an İslam'ı denen ve yeni bir din icat edilmesiyle sonuçlanacak bu tehlikenin", iki somut projesi olduğunu ifade etti. Yazar, "müslümanları birbirine düşürmeyi hedeflediğini" ileri sürdüğü bu projeleri "Birincisi, İslâm'ın protestanlaştırılması, sekülerleştirilmesi, böylelikle hayattan uzaklaştırılması projesi. İkincisi de, İslâm dünyasının diriliğini, dinamizmini, canlılığını koruyan Ehl-İ Sünnet omurganın çökertilmesi projesi" diye sıraladı. 

 

Martin Luther kimdir?

(10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546) Alman teolog, üniversite profesörü, protestanlığın kurucusu ve Lüterciliği yayan kişi, reformist.

Kilisenin endüljans satışına karşı yazdığı tezler, Almanya'da ve komşu ülkelerde hızla yayılınca sadece endüljans satışlarında bir düşüş yaşanmakla kalmadı, bu olay bütün reform hareketinin başlangıcı oldu.

"Endüljansın Kuvvetine Dair Tezler" başlıklı metinle başlattığı hareket, dinden aforoz edilmesine neden oldu. 

İncil'i Almanca'ye tercüme eden Martin Luther'in "Hristiyan Kişinin Özgürlüğü Üzerine" adlı bir kitabı bulunuyor.  

Yusuf Kaplan'ın "Geliyorum diyen felâket: “Kur’ân İslâm’ı” söylemi" başlığıyla yayımlanan 06 Temmuz 2015 tarihli yazısının bir bölümü şöyle: 

Bu yazım geçen yıl yayımlanmıştı burada. Son aylarda II. FG Vakası yaşanmasına yol açacak, adına “Kur'ân İslâm'ı” denen, sünneti, hadisleri, mezhepleri inkâr eden, tıpkı Martin Luther'in yaptığı gibi yeni bir din icat edilmesiyle sonuçlanacak bir tehlikenin, “Müslüman Luther'lerin” ülkenin yönetimine sızmaya çalıştığını, bizzat en tepedeki yetkililerden öğrendim.

O yüzden meselenin önemine ve hayatiyetine binaen bu yazımı gözden geçirerek yeniden yayımlama ve gelen tehlike konusunda halisane bir niyetle ikaz etme ihtiyacı hissettim.

 

Yüzyıllık iki tehlikeli proje 

 

İki yıkıcı oryantalist proje var. Meseleyi kişileştirmeden, kimseyi kırmamaya özen göstererek bu iki hayatî sorunu kısaca mercek altına almak istiyorum. Umarım, herkes anlamak istediği gibi anlamaz.

Batılıların iki asır önce teorik temellerini attıkları oryantalist söylemin İslâm dünyası için geliştirdiği iki tehlikeli proje var. Birincisi, İslâm'ın protestanlaştırılması, sekülerleştirilmesi, böylelikle hayattan uzaklaştırılması projesi.

İkincisi de, İslâm dünyasının diriliğini, dinamizmini, canlılığını koruyan, her şeye rağmen İslâm'la irtibatını sürdürmesini sağlayan 500 yıllık mücahede ve mücadeleyle Selçukluların kurdukları, yine 500 yıllık mücadeleyle Osmanlıların korudukları, Ehl-İ Sünnet omurganın çökertilmesi projesi.

Bu iki projenin hedefi, Müslümanları birbirine düşürerek, bir daha ayağa kalkamayacakları kadar büyük bir darbe vurmak.

Bu iki projenin somut olarak hayat geçirilebilmesi için belirlenen hedef, hadislere ve Hz. Peygambere (sav) saldırmak. Bu saldırının, uzun vadede, en kalıcı ve yıkıcı sonuç verecek saldırı biçimi olduğunu düşünüyor Batılılar.

Soru şu burada: Batılılar, neden Hz. Peygambere ve hadislere saldırıyorlar peki? Düşünün!

Sıra Kur'ân'a gelecek! Bazı âyetler öne çıkarılacak ve sonuçta, “bu kitap saçma -hâşâ- bir kitap” diyecekler! Müslümanlar da bu durumu tevil edip duracaklar.

 

Örnek, Hıristiyanlığın tarihi 

 

Muharref Hıristiyanlığı Aziz Pavlus kurdu. Peygamber olsa, insanlar din icat edemezdi oysa.

 

İlke şu burada: Tevhid'in koruyucu kalkanı, Nübüvvet hakikati. Luther “İncil Hıristiyanlığı” çağrısı yaptı. İncil'i çağın zihin kalıbına göre okudu. Her şeyi yıktı. Sahte bir din icat etti. İslâm”ı bekleyen tehlike de bu! “Kur'ân İslâmı” söylemi, geliyorum diyen en büyük felâketlerden biridir. İslâm'ı protestanlaştırma projesidir çünkü bu söylem.

 

Kur'an asıl, Sünnet usüldür

 

Din, kuru bilgi kaynağı değildir. Hayat kaynağıdır. “Yaşayan Kur'ân” olarak tavsif edilen Hz.Peygamber olmazsa din kalmaz. Peygamberi devre dışı bırakan bir din kısa devre yapar.

Elbette ki, Kur'ân, Temel'dir. Sünnet, o Temel üzerinde yükselen ve Temel'i ayakta tutan Sütun. Sütun çökerse, gökkubbe de, Temel de çöker. Şu yani: Usûl olmadan tefsir de, hadis de, fıkıh da olmaz; işlemez. Kur'ân asıldır; Sünnet-i Seniyye, usûl. Aslolan hakikate vusûldür / varmak. Usûl yoksa vusûl de yoktur. Fusûl / sapma vardır. Başka türlü kurman gerekirse bu cümleyi: Kur'ân Kaynaktır. Sünnet, Irmak. Aslolan hakikate varmak. Irmak, gürül gürül akacak ki; Kaynak, hayat fışkıracak.