Yeni Şafak yazarı: Rahatsızlar cemaati kurduk, 32 kişiyiz ve henüz birbirini tekfir eden çıkmadı

Yeni Şafak yazarı: Rahatsızlar cemaati kurduk, 32 kişiyiz ve henüz birbirini tekfir eden çıkmadı

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçaslan, ‘Rahatsızlar’ adını verdikleri bir cemaat kurduklarını ve şu ana kadar 32 üyeye ulaştıklarını söyledi. “Cemaatin amacının amaçsızlık olduğunu” söyleyen Kılçaslan “henüz tekfir eden kimse çıkmadı” dedi.

İsmail Kılıçaslan’ın Yeni Şafak gazetesinde “Macar Ahmet, Simon Robert’i nasıl yendi?” başlığıyla yayımlanan (16 Ağustos 2015) yazısının ilgili bölümü şöyle:

                                             ***

Bizim cemaat

Son üç katılımla toplamda 32 kişi olduk. '32 kişilik cemaat mi olur' demeyin, üzerim.

En gencimiz 27, en yaşlımız 60 yaşında. Bir şeyhimiz yok. Bir imamımız yok. Bir hocamız yok. Devletten istediğimiz vakıflara ait bir bina yok. Yahu, derhal hayata geçirilmesini talep ettiğimiz bir projemiz bile yok. 'Bu nasıl cemaat' diye soranları görür gibiyim, az sabır.

Cemaatin varoluş amacını, bir doktor arkadaşımız özetledi: 'Bütün amacımız amaçsızlık olsun abi. Ne kadar az amaç, o kadar çok bereket.'

Belli aralıklarla toplanıyor, uzun uzun Türkiye'yi, ümmeti, yapılabilecek şeyleri, hayata geçirilebilecek fikirleri konuşuyoruz. Hayatı konuşuyoruz. Minyatür kale futbol, voleybol falan gibi oyunlar oynuyoruz.

Bazen birileriyle buluşuyoruz. Onlara gördüğümüz manzarayı, dertleri, çözüm yollarımızı anlatıyoruz aklımız erdiğince. Hiç kimsenin ne buluştuğumuz isimlerden, ne de birbirinden en küçük beklentisinin olmaması bizim cemaati 'cemaat' yapan asıl unsur.

Peki, bu cemaatte kimler var? İsmailağa'da yetişmiş bir iki kişi var. İktibas Dergisi çevresinde yetişmiş bir mealci var. Radikal İslamcılıktan gelme birkaç arkadaşımız var. Geçmişte MGV teşkilatında görev almış arkadaşlarımız var. Hep bağımsız kalmış İslamcılar var. Entelektüel birikimi ile temayüz etmiş, eli kalem tutan insanlar var. Esnaflıkla uğraşan abilerimiz var. Medyacılar var. Akademisyenler var. Devletin çeşitli kademelerinde görev alan bürokratlar var. Bankacılar var.

Kimse kimsenin itikadı ve ameli ile ilgilenmiyor. Dileyen namazları cem ediyor, dileyen teheccüde kalkıyor. Cumaya giden gidiyor, gitmeyen gitmiyor. Mezhep tartışması yapmıyoruz, 'Kur'an'ı nasıl anlamalıyız' meselesi üzerinden birbirimize hücum etmiyoruz. Kimse kimseyi tanımlamanın, sınırlamanın, belirlemenin derdinde değil. 'Yahu 32 kişilik cemaatimizde henüz birbirini tekfir eden kimse çıkmadı' diyeyim de anlayın ötesini.

Biliyorum. Klasik bir cemaat anlatmıyorum size. Daha doğrusu, aramızda kalsın, aslında size klasik ötesi klasik bir cemaat anlatıyorum. 'Birbirine benzemeyen, birbirine benzemek zorunda olmayan insanların bir araya gelip aynı dertler, aynı tasalar, aynı insani düzlem üzere yan yana durmaları' demek değilse nedir ki cemaat?

Vakıflardan bina istemek mi? Hiçbir belirgin farklılığını görmediğimiz tıpkıbasım projeleri hayata geçirmek mi? Kaynak israfı mı? İletişimsizlik mi? Hoşgörüsüzlük mü? Birbirini tekfir etmek mi?

Almayayım be gülüm.

Az kalsın unutuyordum. Cemaatimizin bir adı var elbette: Rahatsızlar