AKP Genel Başkan Danışmanı ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, bugünkü yazısında, OHAL döneminde KHK ile ihraç edilen binlerce akademisyen ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kayyım yönetimine değinmeden, “Türkiye’de akademinin en büyük eksiğinin muhabbet, samimiyet, dostluk” olduğunu savundu.
Aktay, “Akademik hayatımızın habitusu hakikate sadakat adına girişilen bir yol değil. Böyle olmadığı için de aynı sadakate sahip insanların dostane bir faaliyetine dönüşemiyor. Birbirini doğrulama veya yanlışlama değil, birbirini görmezden gelme veya daha kötüsü diğer akademisyenlere karşı akademi-dışı kulvarlarda sergileyebileceği her türlü rekabet bu hayatı belirliyor” diye yazdı.
Dostluğun arttığı oranda akademik hayattaki verimliliğin de arttığını gösteren sayısız örnekler bulunduğunu yazan Aktay, Socrates, Platon, Aristo ile İmam Azam Ebu Hanife’nin iki öğrencisi İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed arasındaki ilişkiyi örnek verdi.
Aktay yazısına şöyle devam etti:
Türk akademi hayatında ne yazık ki hiç rastlanmayan bir ilişki biçimidir bu; kayda değer ekolleşmelerin oluşmamasının da en önemli sebeplerinden biri. En iyi akademisyen bile akademik hayatta kendisini dostane bir biçimde aşacak bir ilişki geliştiremiyor. Kimse diğer akademisyen arkadaşının ne çalıştığıyla ne araştırdığıyla ne düşündüğüyle ilgilenmiyor. O yüzden Türkiye’de yapılan akademik üretimlerde genellikle Türk akademisyenlere dipnot vermemek neredeyse marifet sayılacak durumda. Çalıştığı konularda yapılmış tonlarca çalışma vardır ama bunları görmez de bütün atıflarını yabancı kaynaklara yapar, bunu da marifet sayar.
Türkçe kaynaklara atıf yapmamanın arkasındaki en önemli motivasyonlardan birinin çekemezlik olduğunu söylesek de birinin de umutsuzluk, inançsızlık olduğunu söyleyebiliriz. Kendi akademisyen arkadaşından iyi bir şey sadır olacağına inanmıyor Türk akademisyenler. Birbirimizi biliriz modunda yürüyor akademisyenler arasındaki ilişkiler, böylece icra edilen akademik faaliyet baştan itibaren inanılmadan, üzerine titrenilmeden, sevilmeden yürütülen bir faaliyet oluyor. Akademik ilgi konusu sevilse bile bu sevgi başkalarıyla paylaşılmıyor. Oysa sevilen bir konuya, ilgi duyulan bir akademik konuya ödenebilecek en iyi vefa borcu onu sevebilecek başkalarıyla buluşturabilmektir.
Ayrıca iyi bir şey sadır olması için belli bir düşünceye, en basit görünen düşünceye dostane katılarak, tartışarak başlamak gerek. Övmek zorunda değilsiniz atıf yaparken, tartışabilirsiniz de, ama bu bile esirgenir. Çünkü Türkiye’de akademinin en büyük eksiği muhabbet, samimiyet, dostluk. Oysa akademinin verimi ancak dostluğun esası olan bu erdemlerin düzeyiyle gelişebilir."
Yazının tamamını okumak için tıklayın
2018 yılında, Olağanüstü Hal Kapsamında ilan edilen toplam 12 KHK ile yükseköğretim kurumlarındaki görevlerinden ihraç edilen akademisyen sayısı 6 bin 81’ye ulaşmıştı.