Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, "Osmanlı'dan beri Türkiye'de batılı ülkelerin kırmaya çalıştığı üç önemli fay hattı olduğunu" söyledi. Öztürk, "Son yaşadığımız olaylar tarikat, cemaat ve gurupların gittikçe kırılgan bir fay hattı olmaya doğru gittiğini gösterdi bize" dedi.
Son günlerde ilahiyatçı sıfatını kullanan kişiler kadın, çocuk ve sosyal hayatı düzenleyen birçok açıklama yapmış, kamuoyunun tepkisini çekmişti.
Öztürk'ün "Kırılmaya aday yeni bir fay hattı" başlığıyla (20 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Toplumların kırılgan fay hatları vardır. Deprem kuşakları gibi. Yüksek basınçta ilk o noktalar kırılır. Buna fay hattı denir. Sosyoloji bu fay hattı tabirini çok sever.
Devletler, hasım gördükleri ülkelerde bu fay hatlarını tetiklemeye çalışırlar. Her devletin istihbaratı diğer ülkelerin sosyolojisinde nerelerin kırılgan olduğunu bilir ve buraya basınç yapar. Amaç, hasım devlet güçlenmesin, güçlü bir toplum yapısına sahip olmasın ve kendisine bağımlı kalsın.
Küçük değişiklikler gösterse de, genelde toplumların tümünde fay hatları dini azınlıklar, enik azınlıklar, mezhep azınlıkları, aşırı uç ideolojiler, fanatik dini gruplar, aşırı fakirlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik… gibi konular olur.
Toplumun bu ve benzeri alanları, diğer yerlere görece daha ince, hassas ve duyarlı olduğundan kırılgandır.
İsyanlar, darbeler, kaos, terör, bölünmeler, ayrılıklar, iç savaşlar bu fay hatlarının kırılması sonucu oluşur.
İspanya’da ayrılıkçı Katalanlar, Amerika’da siyahi ve Latin azınlık, Almanya’da faşist eğilimli aşırı uçlar, Suudi Arabistan’da mezhebi azınlık, İran’da Kürt azınlık bu ülkelerin fay hatlarıdır mesela.
Türkiye bir imparatorluk bakiyesi olduğu için toplum yapısı homojen değil, kozmopolittir. Yani her milletten, her dinden, her kimlikten insanın yaşadığı bir ülkeyiz. Kırılgan fay hatlarının olması doğal. Mesele bunu yönetebilmektedir.
Osmanlıdan beri batılı ülkelerin kırmaya çalıştığı üç önemli fay hattımız vardır.
Azınlık milletler, Ermeniler.
Etnik azınlık, Kürtler
Mezhebi azınlık, Aleviler
Bu üç fay hattından biri olan Ermeni meselesi, artık kırılgan aktif bir fay değil ama artçı etkileri hala devam ediyor.
Diğer iki fay hattı ise hala birileri tarafından istismar edilmeye, kırılması için tetiklenmeye devam ediliyor.
Aslında Kürtler etnik bir azınlık değil, devletin ana kurucu milletlerinden biridir. Ancak ilk öce Ruslar, ardından İngilizler ve son olarak Amerika, Kürtler içinden ideolojik ayrıştırma çabalarında başarılı oldu. PKK bunun en tipik örneğidir. Örgüt bugüne kadar Rusya, İngiltere, Almanya ve Amerika ile işbirliği yaparak bugüne kadar geldi. Yabancı devletler PKK üzerinden etnik azınlık fay hattını tetikleyerek yıllardır Türkiye’nin büyük sıkıntılar çekmesine neden oldu.
Avrupa devletleri Alevi meselesini de uzun süre tahrik etti. DHKP-C, Alevi inancını, tarihsel küskünlüğünü ve azınlık hissini kullanarak gençleri terörize eden örgüttü. Tıpkı PKK gibi.
Bu eski fay hatlarına bir yenisi daha eklendi bana göre: Dini topluluklar.
Son yaşadığımız olaylar tarikat, cemaat ve gurupların gittikçe kırılgan bir fay hattı olmaya doğru gittiğini gösterdi bize.
‘Kutsallaştırdıkları’ dini liderleri, cemaatleri, kuralları, yaptıkları ve hedefleri eleştirildiğinde son derece agresif bir tepki ile karşılaşılıyor.
Aslında FETÖ, kutsallaştırılmış lider ve cemaat algısıyla, sonunda kendine özgü bir din haline gelebileceğini ispatladı. Bu ‘üretilmiş din’ ölmek ve öldürmek üzerine kurgulanmış binlerce ‘intihar robotu’ yetiştirme kabiliyeti de geliştirdi.
Benzer durum IŞİD için de geçerlidir. IŞİD’in din anlayışı, inanç algısı ve uygulamaları, eşi benzeri olmayan bir İslam anlayışını gösterdi herkese. IŞİD de, ölmeye ve öldürmeye kurgulanmış binlerce ‘intihar robotu’ yetiştirdi.
İki örgütün temel benzerliği, adanmış hayatlar, kutsanmış lider/cemaat, sorgusuz itaat ve şüphesiz inanç üzerine, kapalı devre bir sistem kurmalarıdır.
İslam dünyasında böyle bir sistem üzerine inşa olmuş başka yapılar var mı? Evet var.
Bu yapılardan örgüt doğması da, yabancı devletlerin kontrolüne girmesi de, son derece kolaydır. İşte üzerinde düşülmesi gereken konu budur.
Buna karşın son derece sağlıklı zeminler üzerine oturmuş tarikatlar, cemaatler, gruplar da var. Onların varlığını da toplum için faydalı görüyorum.
Lakin tartışma ciddi. Bu konuyu devlet de, tarikatlar, cemaatler de ciddiye almalı.
Zira dini gruplar, inanç dünyası, tarikatlar, cemaatler kırılgan bir fay hattı olmaya aday gözüküyor.