AKP Genel Başkan Danışmanı: Üniversite mezunları, statüsünün altında bir unvanla çalışmaya razı olmuyor, yüksek talepkârlıklarıyla toplumda ciddi bir hoşnutsuzluk kaynağı haline geliyorlar

AKP Genel Başkan Danışmanı: Üniversite mezunları, statüsünün altında bir unvanla çalışmaya razı olmuyor, yüksek talepkârlıklarıyla toplumda ciddi bir hoşnutsuzluk kaynağı haline geliyorlar

AKP Genel Başkan Danışmanı ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, bugünkü  “Ekonomi sadece ekonomi değildir” başlıklı yazısında AKP iktidarı döneminde eğitime erişimin haddinden fazla kolay hale geldiğini ve elitizm eleştirisine yer kalmadığını savundu. 

 Avrupa ülkeleriyle yarışacak yüksek öğretim mezunu sayısına ulaşıldığını belirten Aktay, “Ancak bu sefer de eğitim yoluyla edinilen mesleklerin ihtiyaca göre dağılımında çok ciddi sorunlar yaşamaya başladık. Sanayinin aradığı nitelikli teknisyen, atölye işçisi bulunamıyor ama bir mühendis kadrosuna onlarca müracaat olabiliyor. Mühendis unvanı elde etmiş kişi ise bu statünün altında bir unvanla çalışmaya razı olmuyor. Böylece tarım ve sanayimiz ihtiyaç duyduğu eleman ihtiyacının önemli bir kısmını Suriyeli veya Afgan işgücü istihdamıyla karşılamaya çalışıyor. Üniversite mezunlarımız ise demokratik kültür açısından yeterince karşılanamayan yüksek talepkârlıklarıyla toplumda ciddi bir hoşnutsuzluk kaynağı haline geliyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Eğitim sisteminin içeriğiyle birlikte yeni baştan ele alınması gerektiğini yazan Aktay,  şöyle devam etti: 12 yıllık zorunlu eğitimin mutlaka üçüncü 4 yılının zorunlu olmaktan çıkarılması ve meslek eğitimine çak daha açık hale getirilmesi gerekiyor" dedi.

Zorunlu lisenin  aynı zamanda kolay lise anlamına geldiğini,  sınıfta kalma endişesi  yaşamadan okula giren herkesin mezun olduğunu yazan Aktay,  "Sonuçta herkes, bilse de bilmese de yapsa da yapmasa da bir şekilde liseden mezun olduğunda ise üniversite kapısına da dayanması mukadder oluyor. Oysa bu mezunların önemli bir kısmı başarı seviyesi, kabiliyetleri, yatkınlıkları itibariyle üniversite okumak yerine meslek sahibi olup hayata oradan atılması gerekiyor.” diye yazdı. 

 “Hasbelkader şahit olduğum iş taleplerinin büyük çoğunluğunda emek gerektiren bir iş yerine hiç çalışmadan veya çok az çalışarak bir maaş beklentisi çok yaygın bir eğilim” diyen Aktay, “Emek gerektiren bir işe girenlerin kısa süre içinde işin hakkını vermeden daha kolayını aramaya başlamaları ise istihdam kültürümüzün en bariz habituslarından. Belli işte çalışanlar kendi mesleklerinden memnun değiller. Kendi mesleğinden memnuniyet az olunca o işe, o mesleğe hakkını verme ihtimali de az oluyor. Böylece meslekler yaptığı işten memnun olanlarca işgale edilmiş oluyor, dolayısıyla çıkan işin kalitesine de yansıyor bu durum” değerlendirmesinde bulundu.

Yazının tamamını okumak için tıklayın