Yeni Şafak yazarı Yusuf Ziya Cömert, daha önce AKP'ye oy vermiş olan, ancak 7 Haziran seçimleri öncesinde kararsız olan seçmenlere ilişkin olarak, "Bir tür 'enfeksiyon.' Bizde olmayan menfi bir niteliğin gelip bize bulaşması gibi. Bu, izale edilebilir. Çünkü tam yerleşememiş vücuda" dedi.
Cömert'in Yeni Şafak'ta "Şifa içeridedir" başlığıyla yayımlanan (3 Haziran 2015) yazısı şöyle:
Kahvaltıdan sonra günün ilk saatini kendime ayırıyorum. Çok iyi. Ne yaparsınız kendinize ayırdığınız saatte? Ben, kitap okuyorum. İyi de okuyorum. Elias Canetti'nin 'Körleşme'sini okuyup bitirdikten sonra, 'körlük'le ilgili şeylere merak sardım. Görerek kör olabiliyorsun. Bunu bazen at gözlüğüyle anlatırlar. Halbuki, kör olduğun zaman gözlüklü bir at kadar bile göremezsin. At seni görür, sen atı göremezsin. Çarşıda dolaşırken 'Körlük' diye bir kitap gördüm. Dur dedim, şunu da okuyayım. Okudum ki, eyvaah! Adam, arabasıyla kırmızı ışıkta dururken, kör oluyor. Yeşil yanınca önünüzdeki araba hareket etmezse nasıl canınız sıkılır? Ama nasıl arabayı sürsün adam? Kör! Jose Saramago... Acımasız, hunharca yargılamış. Aslında, 'insan'ı yargılamış. 'İnsan insanın kurdudur'dan 'başkaları cehennemdir'e, 'beni sokmayan yılan bin yaşasın'a kadar her türlü negatif insan hallerini 'hikaye' boyunca görüyorsunuz. 'Beyaz körlük,' insanların içindeki -varsa- 'melek'i ve 'şeytan'ı açığa çıkarıyor. Hastalık, bir tek göz doktorunun karısına bulaşmıyor. Saramago'nun liberalizmi eleştirdiğini söylüyor eleştirmenler. Niyeti belki öyledir. Ama, ben, 'Körlük'te anlatılan vahşeti liberalizmin dışında da çok gördüm. Bir sonraki adım, 'Görmek.' Yine roman, yine Saramago'nun. Bir 'seçim' kitabı. 'Kararsız' seçmenlerle dolu bir şehir. Seçim günü şiddetli yağmur yağıyor. Kimse oy atmaya gitmiyor. Sandık görevlileri gergin. Ne oldu bu millete? Neyse ki, akşama doğru yağmur kesiliyor. Seçmenler oylarını kullanıyor. Demokrasi, derin bir nefes alıyor. Ve, oylar sayılıyor. O ne? Oyların yüzde 80'i boş! Bu şehir, herkesin 'beyaz körlük' hastalığına yakalandığı şehir. Yani, 'Görmek', 'Körlük'ün devamı. Kim çeldi milletin aklını? Kim, demokrasinin altındaki 'kaide'yi çekti? Bir kabahatli bulmak gerekiyor. Rahatlamanın en iyi yolu kendiniz dışında bir suçlu bulmaktır. Buluyorlar galiba. Göz doktorunun karısı. Hani, herkes körken körlüğün bulaşmadığı iyi kadın. Suçlu, o olmalı... Allah izin verirse seçime kadar 'Görmek'i bitiririm. Gerisini, seçimden sonra konuşuruz. 'Kararsızlar' biliyorsunuz, seçim sürecinin cazip mevzularından biri. Kaç kişi ekranlarda tartıştı, kaç kişi yazdı, AK Parti'nin kararsızlarını... Ben de dahil. (Her halde en coşkulusunu Hakan Albayrak yazdı.) Niye kararsız olabilir bu insanlar? Niye kararsızsınız? Hükümet, yolu az mı yaptı? Sizce duble yol kaç kilometre olmalıydı? Üçüncü köprü canınızı mı sıktı? Kişi başına milli gelir beklentiniz çok daha yüksekti de, AK Parti bunu tutturamadı diye mi kararsızsınız? Veya ihracat beklentiniz? Cari açık mı yüksek? İMKB'de hisseniz değer mi kaybetti? (Şimdi Bist mi diyorlar?) Veya emekli maaşınız düşük diye mi kararsızsınız? Belki de mazot pahalı diye canınız sıkkın. İhale alacaktınız da vermediler, ondan mı yoksa? Dayak yemeden bu sorulara son vermeliyim. Biliyorum, sözünü ettiğimiz 'kırgınlar' arasında, yukarıdaki gerekçelere benzer gerekçesi olan hiç yok. İhale alamayıp mızmızlananlar gidebildikleri kadar uzağa gitsinler. İhale Alıp mızmızlananların da, gidebildikleri yere kadar yolları var. (Hoş, onlar kolay kolay gitmezler.) Mevzu para pul olamaz. Biraz ideolojik, biraz ilkesel, bir o kadar da estetik. Olursa böyle olabilir. Tıbbi bir terim ifade-i meram için uygun mudur? Bir tür 'enfeksiyon.' Bizde olmayan menfi bir niteliğin gelip bize bulaşması gibi. Bu, izale edilebilir. Çünkü tam yerleşememiş vücuda. Tıbbi genetiğin keşfettiği bir tedavi yöntemi var. Şifayı, aile fertlerinden nakledilen 'sağlıklı hücreler'le temin ediyorlar. Biz, bir aileyiz, birbirimizin şifası olabiliriz. Üstelik, 'Körlük'ün kol gezdiği alemde en sağlıklı aile biziz. Firar etmek çözüm değil. Uzakta durmak, seyretmek veya boyuna şikayet etmek hiç bir işe yaramaz. Şifa, dışarıda değil, içeridedir. Ve şifa, imkan dahilindedir. 'Diyabet, gazozla tedavi edilmez' desem 'banal' kaçacak. Düz söyleyeyim: Vermediğin oy, en istemediğin maksada hizmet eder. Nedir en istemediğin maksat? Milleti cezalandırmak mı?