(...) “Değerlerimiz değerlidir” anlayışı içi boş bir Anadolu İrfanı söylemine doğru gidiyor. “Anadolu İrfanı”nı yazan arkadaşların Anadolu’da bir köyde, bayrama tanık olmasını tavsiye ediyorum.
Gişelerden bakınca herkes yurduna yuvasına, oduna ocağını kavuştu diyebiliriz. Sahiden diyebilir miyiz?
Uzun bir tatili şehirde geçirmenin güçlüğü ile koşuluyor köylere. Köyüne giden en yakındaki akrabasına bayramlaşmaya gitmiyor. Ne yapıyor? Şehirde öğrendiği şehirli ritüelleri yapıyor. Piknik yapıyor, yürüyüşe çıkıyor, bol bol selfi çekiyor. Yaylalarına meşrubat ve bira kutuları atıyor. Çünkü artık o ne köylü ne şehirli. Her yeri talan etme hakkına sahip yüzergezer bir beden.
Dünyada ne oluyor bilmiyor. Yakın çevresinde olanlardan dahi kendini mesul hissetmiyor. Komik bir vidyo, varoluş sancısını hiç duymadan yaşamasına yetiyor. Ölümlü olduğunu unutmaya, bugün var yarın yok oluşun faniliğini unutmaya yetiyor her defasında bir kaç dakikalık bir vidyo.
Bayram ziyaretine gidenler akrabalarını “komiklik unsuru” olarak vidyoya çekiyor. Yaşlı adamlar yaşlı kadınlar birkaç beğeni için malzeme yapılıyor.
Herkesin önemli bazısı farklı. Ama herkesin ekrana kendi suretini düşürme telaşı aynı.
İçinizi karartan yazım için özür diliyorum. Bayramın sevincine, bayramın sorumluluğuna idrak onlardan olalım inşallah.