Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, MİT Müsteşarlığı görevini yaparken çözüm süreci konusunda önemli bir rol üstlenen Emre Taner'in Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda söylediği "Yatağı sıcaksa fazla uzağa gitmiş olamaz" sözlerini hatırlatarak "Fetullah Gülen'in peşine düşülmedi mi, yoksa, 'Ya 70 yaşında bir ihtiyar işte. Bize ne zararı var?' deyip kaçmasına göz mü yumuldu?" diye yazdı.
Salih Tuna'nın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (14 Kasım 2016) nüshasında yayımlanan 'Gülen’in yatağı hâlâ sıcak fazla uzağa gitmiş olamaz' başlıklı yazısı şöyle:
Donald Trump ABD Başkanı seçilince, dilimin ucuna, Nazım Hikmet'in 23'te yazdığı şiirin şu dizeleri geldi: “trrrrum, / trrrrum, / trrrum! / trak tiki tak! / makinalaşmak istiyorum!" Biliyorum, alakası yok; lakin, “serbest çağrışım"dan da sual sorulmaz. Bildiğiniz üzre Trump'ın kazanması tüm dünyada müthiş bir heyulanın kopmasına neden oldu. Türkiye'de durum çok daha ilginçti. Zira, “milliyetçiler ve muhafazakarlar" memnuniyetle karşıladı seçim sonucunu. Halbuki… Trump'ın, İslamofobinin doruklarında seyreden söylemleri, özellikle de, ABD'de görmek istemediği Müslümanların fişlenmesine dair önerileri düşünüldüğünde tam tersi bir tepki beklenirdi. Hatta, Demokrat Parti'den başörtülü bir milletvekilinin ABD tarihinde ilk kez Temsilciler Meclisi'ne girdiği akla düşürüldüğünde, Demokrat Parti'nin Başkan Adayı Clinton'un seçimi kaybetmesine üzülmeleri kuvvetle muhtemeldi. Ama böyle olmadı; Trump'ın seçilmesine, lafın düzünü edelim, sevinildi. Bunda da belirleyici olan, Türkiye üzerinde hesabı olanların tavrıydı. Trump'ın kazanması FETÖ'den Can'cık'a, PKK'dan Sultz'a kadar da Türkiye'ye düşmanlık edenleri üzünce, “milliyetçiler ve muhafazakarlar" haliyle keyiflendi. (Bir kısım Atatürkçü ve ulusalcı da keyiflendi tabii ama bahsi diğer.) Yoksa… Trump'ın langur lungur söylemlerine, göçmen karşıtı ırkçı faşist lakırdılarına, “İsrail'in varlığına varlığımı armağan edeceğim" yollu çıkışlarına meftun değillerdi. Kestirmeden söyleyelim: Şayet Clinton, PKK ve FETÖ'ye bu denli açık destek vermeseydi Trump değil, Clinton'ın kazanması “arzulanacaktı." Demek ki, Trump'ın en azından FETÖ ve PKK'ya karşı olma ihtimaline gönül düşürüldü. Gelgelelim, bu işin sonunda hayal kırıklığı da var. Trump'ın hakkaniyetli olmayı hiç iplememesi (kendi işçilerine neler yaptığı biliniyor) ırkçılığı, ilkesizliği, kaba sabalığı, cahilliği ve küstahlığı nihayetinde omurgasızlığının da göstergesidir. Omurgasızların en bariz özelliği de güçlüye anında boyun eğmek, dahası, güçlünün yanında yer almaktır. Amerikan derin devletinin dişlileri, “trrrrum, / trrrrum, / trrrum / trak tiki tak!" diye çalışınca, Trump da tüm varlığıyla bu çarka katılmakta hiç gecikmez. O vakit, bir CIA örgütlenmesi olan FETÖ'nün başını size vermez. Çok isterseniz Trump'tan alacağınız karşılık muhtemelen şöyle olabilir: “Ya bu adamdan ne istiyorsunuz. 70 yaşında bir ihtiyar. Size ne zararı var? İstersen sizi tanıştırayım. Kendiniz görün…" Biliyorum, Fetullah 70'ini çoktan aşmış; mahut ifadenin orijinalliğinibozmak istemedim. Zira… Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, (TSK içinden sürekli bilgi sızmasıyla ilgili yan yana geldiği) eski MİT Müsteşarı Emre Taner'in (görev yaptığı dönemde) kendisine aynen böyle söylediğini aktardı. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nda, AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan'ın Fetullah Gülen'in ABD'ye gitmesiyle ilgili sorduğu bir soruya bakınız eski MİT Müsteşarı Emre Taner nasıl cevap verdi: “MİT'in o dönemde Gülen'e dönük yoğun baskısı ve faaliyeti vardı. Hatta o dönemde ben İstanbul Bölge Başkanı'ydım. Çok iyi hatırlıyorum; Ümraniye'de kaldığı eve dakika farkıyla girdik; yatağı sıcaktı ama kendisi yoktu. Çünkü polisten haber vermişlerdi…" İmdi, ister istemez akla şu soru geliyor: “Yatağı sıcaksa fazla uzağa gitmiş olamaz" deyip Fetullah Gülen'in peşine düşülmedi mi, yoksa, “Ya 70 yaşında bir ihtiyar işte. Bize ne zararı var?" deyip kaçmasına göz mü yumuldu?